Monday, December 31, 2007

2008

Hastane ve devlet dairelerinden uzak bir yil diliyorum size. Benim icin 2007 öyle oldu. Ama degisecek biliyorum....

Taksi ve Sigara

Piston baskisi gibi bir hafta.. Tepeden tepeden bastiriyorlar sanki. Sicim sicim terliyorum yine. Butun haftayi Anadolu Yakasi'na git gel ve bekle ile gecirmek, ona gir, bundan cik, surada bekle, sunu imzalat, sonra oradan dön gel beni gör, ben de seni göreyim, tekrar gir-çık, ah o delirten koridorda radyasyon tehlikesi tabelalari, ayni hastalar, ayni suratlar, ayni sizlanmalar.. derken kendimi vapurla Besiktas'a atiyorum. Köyiçi'nde bir Marantz hatirliyorum. O dükkandan bir pikap bakarim diye yürüyorum iclere dogru. Sonra geri gelesiye enerji yok, Yildiz'dan cikarim diye atliyorum bir taksiye.. Takside ufak tvlerden var. Gecen gun banyoya koyim diye bakindim, cok cakma geldiler gozume. Taksici daha biner binmez ilk trafik bogmacasinda bir kadin sofore ana avrat basladi. Her niyeyse fena rahatsiz oldum, kadinin hatali oldugunu göre göre. Soforün surat ifadesi rahatsiz etti aslinda. Feci kaypak, feci adi bir ifade var. "Istanbul seni yenicem"den daha beter birsey. Zaten sonra pörtledi bir igrenclik. Sigara yakti. Cami acicam, cam kilitlenmis. Bazi taksicilar camlar acilmasin diye kollari sikistiriyorlar. Bu gerzek harekete yillardir anlam veremiyorum. Musteri indiginde egilip arka kapida acik kalan pencereyi kapama zahmetine katlanmamak icin. Sigaraya normalde laf demem galiba, yani bugune kadar hicbir taksiciye cikismisligim olmadi. Sofor bende rahatsizlik yaratinca, bir de biner binmez baslattigim Roma-Sampdoria lig musabakasinda da gol atamadikca dellendim "Beyfendi taksilerde sigara icmek yasak degil mi" diye kendisine bakmadan, Taddei ile atak esnasinda kükredim. Ukala bir ses tonuyla "2008 basinda, 4 gün var daha, kullanalim di mi" dedi. Arkadan kafasina ucan tekme atasim geldi.
Cevabiyla tatmin olmadi, daha saldiricak. Dikiz aynasindan bakiyor ama suratina bakmiyorum, gözüm oyunda. Konusmaya devam etti:
- Müsteriler de iciyor ama
- Icmeyecekler o zaman
- Siz bu yasagi destekliyor musunuz?
- Sonuna kadar..
- E ben 12 saat direksiyon salliyorum ne yapacagim
- Taksicilik yapmayacaksin o zaman. Baska is yapican daha rahat sigara icecegini düsündügün. Insanlari zehirlemeyeceksin.

Baktim hala fosur fosur.. Eahh yeter ulan dedim. Beni su kenarda birakir misin, inecegim. Indim taksiden, cekti gitti sari küllük. Zikkim icin.

Saturday, December 29, 2007

Damla Kürklü

Skyturk - FlipFlop

Programi izleyip tuvalete gidiyorum. Tuvaletteki sehpadan bir dergi cekiyorum. Home Art - Mart 2007, bir sayfa aciyorum, sayfa 59 geliyor. Sayfadaki yazi "Porselen Cagi Basliyor" by Damla Kürklü

Düşme

Yükselmek zamanı şimdi...

Friday, December 28, 2007

D33F1

Dr.Kimble'dan da ote... I AM FREE

Thursday, December 27, 2007

Copenhagen


Pasaportun süresini uzatmak ve valizi hazirlamak icin 16 saat kaldi... Ama öncesinde 8 yili yazacagim... 8 çileli yili.

Banksy ve Modern Sanat


"...modern sanat ise yüz karası, rezalet. pozitif yönü de var ama: böylece hiçbir yeteneğiniz olmadan içine girebileceğiniz ve birkaç dolar kazanabileceğiniz dünyadaki en kolay işe sahip olursunuz. "

Vespa: Re-constructe

Benazir Bhutto (1953-2007)

1953-2007
"Kardeş ülke" Pakistan'dan, çok şaşırtmayan,
alışık olduğumuz türden bir ölüm: Suikast!

Soğuk Duş Etkisi


Niçin şaşkinlik, beklenmedik haller icin ya da ya da kötü haller icin "Soguk Dus Etkisi Yaratti" dendigini bilemiyorum. Hüsran ardina da "Bir bardak soguk su ic" derler. Oysa sicak duş üstüne soguk duş gibisi var mi? Soguk duş etkisi nefistir, insani kendine getirir... 4 mevsim soğuk duş alırım, hele kışın ortasında sitenin iyice soğuyan su tesisatindaki borulara olan saygim iki katina çıkar... Üzeyir Garih'ten bana yadigar... Soğuk duş...

Okuma

Zannedilenden daha zeki, sanilandan daha sevgili...
"Şimdi bu olanlari nasi okumali"



- canima okuyorsun
- okudukca güzellesiyorum, ufkum aciliyor, zihnim oturmaya basliyor
- sana çay yapim mi?

Wednesday, December 26, 2007

Kiriş

Deprem oluyor, sallaniyoruz, 1.5 dakika kadar. Binanin yikilacagi yok, o esnada bir kiriş çöküp böğrümün tam üstünden ikiye yariyor beni. Karpuz gibi dagiliyorum... Kirişi de aklima Sinanpasa'nin arka tarafindaki cantaci soktu. O kum torbasini kirise asabilirsin dedi, bir barfiks verim, kenarlarina kelepce ile de sikariz, kapi kirisinde calis.. Kafama kapi kirisi degil, tavan kirisi geldi. Kafama degil, böğrüme...

Sunday, December 23, 2007

Çıldırmış Çılgın Şair

deathroom'un "violate the newborn baby" albüm kapagi.
fallik mübadelede esir düsenlere...
"penis yoksa cucumber kullansinlar" - madame hovarda
Oturup ucbes hosbes edilmislik yokken bile insanoglu bir baska ademogluna "saydirabiliyor". Ekseri "insani yormaktan, ademoglu yermekten" kacinilsa da hep bu hataya düsülür. Bir obje yorumlayabilmek gibi düsünerek bir baska insanevladinin ipi cekilebilmekte. Hatadir yapar, sundandir yapar, bundandir yapar. Kendi disimizdaki hicbir nefesaliciyi alip bu kantara oturtmamak gerekiyor ama hatalar yapilmak icin var.

Altay'i, fanzine scene'i hakkinda talihsiz bir kitap kaleme alana kadar ne sairaneligi, ne jinekologlugu, ne yazarligi konusunda bilmemek pek ala cehalet olabilir. Ama bu cehalet bor'dan nasil enerji uretilecegini bilmeme cehaleti kadar midir? Olabilir...

Yil 2000 gibi, bir plaza katinda sürgün hayati var. Çıkar para üzerine, gerisi cok fazla baglayici degil. Ama plazalara girmemek icin cok direnmislik de var. Sonra olmadi tabi, "yemeden durulabilen maksimum süre 4 gün" gibi birsey bu da. Telefonun ahizesi kaldiriliyor. Bir girizgahin ardindan arzuhaline olumlu yanit alamayan Radikal Gazetesi Kültür Sanat İşleri'nden bir kadin saydirmaya basliyor.. "Size gününüzü gösterecegim"... Oysa kimsenin röportaj vermek gibi bir zorunlulugu yok diye tahayyul ediyor insan. "Konusacaksin lan benimleeeee"

Konusmayi en sevdigin insanlarla bile bir süre sonra konusmamaya basliyor ve bunu hayatin icine yedirip, siradanlastirip, alisip kendine de kabul ettiriyorsan, israrci bir kadinin röportaj baskisina tassak sallamanin yeter sarti "istememek". Orda toplanan hirs bir süre bela gibi caglayip geliyor. Basit bir reddedis, tehditler, iftiralar, bir ton sacmalik ve dezenformasyon dolu hikayelere birakiyor kendini...

Ondan birkac yil sonra. Bir gazete sütununda, bu israrci kadin Altay'la birseyler vizildiyor. Düsünce sadece bok boku kenefte, iti iti İtalya'da bulurmus oluveriyor...
Yeri geldikce sallanmalar, sallamalar.. Uzaktan bir gelin güvey hali anlayacaginiz. Tüm bunlar da "hicbirsey olmak istememis"lere karsi "birsey olmak cabasini gizleyemenlerin" eylemleri.

Penguen'de kimi yazinlarini "buralarin bir sokak edebiyatcisi neden yok"una yükleyip, sivazladigi oluyordu insanin, ta ki 5 yasindaki kiz cocugunu seksuel namelerine sakiz edene kadar..

Derken "Cilgin Sair" sanilan o ki o satirlarda aradigi belayi buldu.


Şair-doktora "hatalı sünnet"ten tazminat davası
Öküz ile Penguen gibi mizah dergilerinde yazı ve şiirleri yayınlanan ve gerçek mesleği doktorluk olan Altay Öktem, çalıştığı Etiler'deki özel bir poliklinikte gerçekleştirdiği sünnet nedeniyle mahkemelik oldu. Doktor Öktem?in geçtiğimiz Haziran ayında yapılan lazerli operasyon sırasında yaptığı hata ile oğlu Y.K.K.'nın penisindeki damarların yanmasına sebep olduğunu öne süren baba Raşit K., 150 bin YTL değerinde manevi tazminat davası açtı. Olay sonrasında yapılan çok sayıda müdahaleye rağmen oğlu YKK?nın durumunun ciddiyetini koruduğunu, gelecekteki cinsel yaşamının bitme noktasına geldiğini öne süren baba, bunun ileriki yıllarda bir travmaya neden olabileceğini öne sürdü. Raşit K., operasyonu gerçekleştiren doktor Altay Öktem ile meslektaşı Cihan Yıldırım ve görev yaptıkları polikliniğin toplumun gelenek, göreneklerine göre düğün ve bayram havasında kutlanacak çocukluktan delikanlılığa geçişi olan bu dönemi son derece üzücü bir havaya dönüşmesine neden olduklarını kaydederek, oğlu YKK adına bin YTL'si maddi, 150 bin YTL'si manevi tazminat davası açtı.



Altay Öktem, cok bilmisligi icinde tek ve en önemli seyi bilememistir. Yasayanlar aleminde en büyük kusur, birinin istemi disinda uyandirilmasidir. Bazilari uyandirilmak ve günyüzüne cikmak istemezler. Bilinmek, varolmak, varliklarini tescillendirmek, bahsedilmek, konu olmak, anlatilmak, bir baskalarina haklarinda fikir sahibi oldurtmak istemezler... Ademoglu kusurludur ama iste, öte yandan yufka yürek 150bin icin birkac cikma yapabilse der, esekligin baki oldugunu bile bile...

150bin icin yufkayi börek yaparcasina, yine kendisinden: "hiç kimse başkasının yerine acı çekemez. hiç kimse bir başkası adına mutlu olamaz. kiralık katil hedefi şaşıracak kadar salak değilse eğer, kimse bir başkasının yerine ölemez. daha da kötüsü hiç kimse söz vermiş bile olsa, öyle canı istediği zaman çekip uzaklara gidemez."

Tam o esnada arkada "fatih erdemci - ben ölmeden önce" caliyordu...

Zaruri Yoldan Sapmayiniz!

yer değiştirmek, yol almak, sürekli ikame edilen yerden bir süre uzaklaşmak...
su gibi, yemek gibi, futbol gibi, seks gibi, uyku gibi zaruret...


Saturday, December 22, 2007

Bomonti Days


Bomonti'de Votre Nom, Roberto Cavalli, Bisou Bisou, Rebeca Sanver günleri.. Kah networkun çekip cevrildigi günler, kah depoda kadın ayakkabıları mal teslim alimlari, kah proforma fatura hazirlama, kah stok raporu cikarma, kah yeri geldiginde Izmir'de bir otelin 2. katinda üstüne vazife degilken kutu kutu ayakkabi satma... Bomonti days... Özlemiyor degil insan...

Friday, December 21, 2007

Vur Kır Parçala

"Vur kır parçala, bu maçı kazan..." 96-00 arasi GS tribünlerinde istirak etmekten en zevk aldigim tezahüratlardan biriydi. Geçenlerde Hincal, yine olagan isgüzarligi ile 90 Dakika'da "vur kir parcala ne demek.. böyle tezahurat olur mu.. bu mantikla bir takim nasil basari saglayabilir, basariyla itilebilir" diyerek, sözde tribün siddetine, tribundeki carpikliga name yapti ama ben Hincal'in da tribunun vur kir parçala demesinde kastinin rakibinin ayak bilegi olmadigina iliskin ironiye aşina olmadigini zannetmiyorum. Mevzubahis isgüzarliksa, gerisi teferruattir..
Neyse husus bu degil.. "Keskin sirke küpüne zarar", "Öfkeyle kalkan zararla oturur" gibi deyişlere tav olmaktayim. Bir frenlemecilik, bir "dur yapma"cilik gelenekciligi var bu toplumda.. Frenleme kardesim, inceldigi yerden kopsun... Bu baglamda vur, kir, agzina sic... Yeter cekme bu kadarini... Kaybolan kaybolsun, kaybedilsin...

Orgasm: Büyük Yalan!

İngiliz araştırmacıların 120 kadın üzerinde bir buçuk yıl sürdürdüğü araştırmaya göre, duş alırken belden aşağısını zeytinyağlı sabunla sabunlayan kadınların orgazm kapasitesi inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Daha önce bir kere bile orgazm olmamış kadınlar, özellikle kasık bölgesinde düzenli olarak zeytinyağlı sabun kullanımının ardından, her sevişmede üç ile sekiz kez arası orgazm olduklarını ifade ediyorlar.
- bir Sevim Gözay yalanı

Combien Tu M'aimes?

Thursday, December 20, 2007

Haci Abi Bu Sefer Gerçekten Öldü!


(1942-2007)
Oglu Baris ile ayni mahallede büyüdük.
Savaş Dinçel, "Hacı abi", dün akşam aramızdan ayrıldı.
Ama ben bu blogu sürekli ölenleri yazmak icin açmamıştım,
yeter artik kimse ölmesin....

"Bak koçum; belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. Artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. Sevgililer; bizim olanlar ve olmayanlar hepsi iz bırakır. Bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. Hepsi kalır ama inan yeni izler de olacak. Yaşlıları düşün sanki herşeyi bilirlermiş gibidirler ama öyle değil. Ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer. Ressam olur bazıları başkalarının kalbini kazıya kazıyaya ya da resim olurlar senin gibi kazına kazına." Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminden, Hacı'nın repliği...

" hacı abi nereye, daha akgün'e gidecektik, hacı abi!"

7SAATNonStopLeague

Epeydir musait olmamisti ekip. En son Memo'nun evden bu yana tam takir, cilingir sofrali yeni PES2008/Playstation Tournament: Tori, Giovanni, Izel, Strofor, Memo, Trofolo... Ev sahibi Strofor.
"Çay koy da içelim lan"
"Vur da gol olsun lan"
"Bir tik yeter"
"Pas ver abi pas ver abi...sürme top, direk tik tik "
Drogba ile arka direkte ucarak üst ağlara....
Stad ağladı....
Bayram iyi birsey tabi...


Wednesday, December 19, 2007

Mahalle Baskisi Degil Abi Baskisi


Gecen gün mobile-hdd tasiyici biraderlerden, Akin olanindan evdeki networke 60 gb civarinda bir muzik arsivini, kaybolan kendi arsivim yerine pansuman olarak alirken icinden cikacaklarin ne oldugunu uc asagi bes yukari kestiriyordum... Bu Akin tam bir deli. Nisantasi Salomanje'nin playlistlerinden, Şamdan arsivine (naber Handan?), Zafer Peker mp3 lerine kadar hersey var.. Tam da Zafer Peker "Gitme Kal Diyemedim" bu pek soguk ve götkesen Istanbul sabahi semalarina dogru dalga boyu 3 sabah kadehi kivaminda akarken, essiz tadlarin ve birlikte olamaz pireylistlerin arasinda dolanirken aklima nerden peydah olduysa -sevgili dostum Ezekiel ile de lafliyorduk o esnada- "Abilerinin ünü altinda kalmis garipler" geldi. Zafer Peker böyle bir adam. 45'lik delikanli "Efsane" Hakan Peker'in arkasinda kaldi. Kendim icin de düsünmedim degil, biraderin şan ve şöhreti altinda kaldim mi ben diye.. Gel gör ki kendi capindaki bu kudreti feza boslugundan menkul şöhret hususunda bizim durumumuz Taskin/Peker'den farkli, ben ondan meşhurum. Gecen gun Beyoglu'nda yürürken bir "bağyan" geldi boynuma sarildi.. "Trofolo ben seni cok seavvvieaayorummm" dedi. Bu ne yilisiklik dedim, ittim "bağyani", yere düstü... Birader sinir krizine girdi, ben ardima bakmadan gectim gittim.. "ardina bakma yolcu" diyen bir Ali vardi ne oldu ona?...

derken evet bir Taşkın Sabah kolay yetismiyor. Adami paylasamadilar, bu büyük usta ustad ordinaryus sef, memleketin iki buyuk "bağyan" assolistinin saz ekibinden otekisine transfer oldu. Oysa Cinarcik'da yil 1985 mi ne, Cinaralti gazinosu olsa gerek mekan, elinde uduyla cikan Taskin'i taniyan kimse yoktu. Benim hafizada kalmis. Cinarcik da ne guzel mekandi o zamanlar. Dönemin bir klasigi olarak "bir yakinin bos kalan yazligina ailecek çökme" isini, aile tarihinde ilk defa gerceklestirmis, utanmdan bir de eve kuzeni falan doldurmustuk. Dalgakiranin oradaki koyda denize girmeye cabaliyor, kuzenin Cinarcik'da "Falanca disko"daki capkinlik hikayelerine kulak kesilmeye calisiyorduk. Bu esnada Taskin Sabah hala cay bahcesinden catma gazinoda ud caliyordu. Ben olasilikla Ankara gazozu iciyor, ertesi sabah erkenden gidip sebeplenmeye calisacagim buyuk midyelerin hayalini kuruyordum. O zamanlar dalgakiran uzerinde sabah 9'da baslayip aksam 19 gibi son bulan bir Captain Cousteaue hayatim vardi. O zamanlar da tutamazdim balik, simdi de tutamiyorum. Bu alandaki rekorum 15 falandir. Taskin Sabah hale gazinoda yirtiniyordu. Kimse ilgilenmiyordu. Gece o tip yerlerde, eve dönmesi ne guzel olurdu. Simdilerde öyle birsey kaldi mi bilemiyorum. Zaten evine çökülecek "es-dost-akraba" türünden bir baglantilar yumagi da kalmadi.

Hakan Peker'in "Efsane"si varsa, Zafer Peker'in ondan daha kalibreli "Diyemedim"i var, yani bence. Taskin Sabah o gazinonun önünden gecerken neler düsünüyordur diyemiyorum, Veli Göçer Arsa Ofisi'nin 99'daki gövde gösterisinden geriye kalmissa, gecsin önünden.. Iskemleyi atsin, bir çay söylesin kendine, diyiversin, üzerimde baski kuran ve şöhret yolunda önüme kütüğü koyan otoban abi Coskun yillardir bu milleti "Ispanyola" diye kaziklarken, akli neredeymis, ha neredeymis sorarim... Cinarcik, 99'u yasamasaydi Malezya olur muydu? O degil de Hande kimbilir nerdedir simdi...

Tuesday, December 18, 2007

Chuck Schuldiner


Blogun bir tür mezarlik ani defterine dönüsüp, ölen kalanla dolup tasmasi sözkonusu ama
bu guzel müzisyen Chuck Schuldiner'in ölümünün 6. yili: 13 aralik 2001


annesinin emptywords.org'a yazdigi mesaj:

"
Dear fans and friends,

I'm sorry to write so late in the day but hopefully you will go onto EmptyWords and read this message. I inserted a memorial to Chuck in the Orlando Sentinel as I usually do on the 13th of December. In tribute to him, I spent the day fulfilling requests Chuck had asked of us, difficult emotionally but rewarding also. It was past time. Seems hard to believe it has been six years today, but I think I will always be saying that very same thing in the future. Time stands still that way.

Thank all of you who remember Chuck, not just this day, but all the days of the year, and who write to tell me so. Thanks to all who have sent portraits they have drawn or painted, I cannot express my feelings well enough. I received a wonderful one today from Maissa of France. I can never have too many, I frame and hang them all over the house and constantly enjoy them. Someday I'll take a picture and send it to EmptyWords to show you. You are a comfort and joy to me, always. I frequently wonder what I would do without you. I will answer all the emails as soon as possible, I am 300 behind now, but making progress. Take care.

Warmest regards,
Jane Schuldiner"

Monday, December 17, 2007

Dün Gece Stencilini Öptüm de Yattım

Bu aksam template'i evde biraktim
X-acto, 3M Spray Mount yanimda degil
Caddenin en güzel yerine stencili yaptim da kactim
Altimda motor pesimde haydar, umrumda degil

Her Nefes Belki Son Nefes

hangi nefes acaba son nefes ?
yaşarken öğrenilmeyecek tek bilgi..

Saturday, December 15, 2007

Thursday, December 13, 2007

Ilmiye

Ilmiye teyze, 70'inde.. Metruk bir otobüste oglu ve torunu ile yasiyor. Piknik tüpünde kucuk bir tavada carliston biber kizartip, ekmekle yiyiyorlar. Orada yasadiklarini ogrenen habercilere görüntüleniyorlar. Ilmiye Teyze yediklerinden onlara da ikram ediyor, "göz hakki" diye. Yardim edenler oluyor, oglu ve torunu ile bir eve yerlestiriliyorlar. Ilmiye teyzeyi ve carlistonla ekmegi görünce ne Hugo kaliyor ne Prego...
Açlık Sınırı 727.17, Yoksulluk Sınırı 1893 YTL

Supermarket Günlüğü #10


- kos kos cabuk firina.. ekmek kalmiyor sonra
- ne acelen var ya
- ya kalmiyor baget, aliyorlar hemen
- gecen gun sordum bunlara gunde kac kere baget cikariyorsunuz, saatini verin o saatte gelelim diye
- baska isin mi yok, baget saatini mi kovalicaz
- haytayiz nasil olsa
- eet maksadimiz guzel ve taze ekmek yemek
- al bak yine yok baget maget faget fagot
- ohhh shit...
- köy ekmegi yardiralim
- yardiralim, icine de antep peyniri... ince dilim... ohhhh

***

- meyveleri mumla parlatiyorlar
- ondan böyle parlak gözüküyor degil mi
- gecen sefer sordugumda bu ithal gelen elmalari disarda bole yapiyorlarmis, adam soyledi
- salliyordur
- elma, armut, sikma portakal... hadi bos durma
- sikma portakal olayina noktayi koyuyorum, artik ugrasamicam kes, sık, posayi temizle, sikma aletini temizle... bu ne lan
- eee napicaz, kis vitamini, mikrop, saglik...
- pfanner'in sikma portakali var hazir. gavur yapmis, yorma kendini
- kan portakaliiiiiiii

****

- meyva mi, meyve mi?
- makine mi? makina mi?
- le le le sakine niye gittin tütüne bence.
- arka reyonda kadini duydun mu?
- ne diyor?
- "eaaaaa şeyyyy bana bir peaaaşşşiun furuviiiiiii juysssss"
- ne diyor bu be
- passion fruit suyu istiyormus
- o ne lan
- pesin förüyenin suyu cikmaz, iade edilmez: meyve galiba, meyva da olabilir
- onu birak da sen bu lime'in kilosu ne zaman düsücek...
- düsmez o, daha cok beklersin... izmir'de 4 liraymis kilosu, izmir'e mi gitsek almaya

***

- sen hic avokado yedin mi?
- yemedim o ne lan
- tropik meyve
- ben tam tropik olmusum zaten, birak allahaskina...
- kuskonmaz yedin mi?
- aa yemedim alsana, merak ediyordum
- tamam bir beyaz bir yesil, iki kavanoz
- al tabi cekinme, essek var burda ödüyor zaten
- öyle deme üzülüyorum
- birak yapma türkan soray

***

- tursu, tortilla, mayonez, maydanoz-dereotu-nane, terayagi...
- ne sayiyorsun bunlari
- bir mutfakta olmazsa olmazlar listesinden gecit töreni
- eksikse alalim
- alalim, dolabi dolu gördükce hayat doluyorum, doldur meyhaneciiiiiiiiiii......





Wednesday, December 12, 2007

Heaven Can Wait



Sütlüce'den Halicioglu'na cikan alt tünel yoldan persembeden beri 3 kere gectim. Bunlardan birinde bir arac beni tunelin tam orta alaninda sag duvara dogru sikistirdi. Hiz kesmeseydim bu van-bus ile duvarin arasinda patates püresi olmustum sanirim. Tunelin zemini cok problemli, ozellikle motor icin. Zemin icin karayollarina yazi mi yazayim, duvara sikistirmaya calisan manyagi anlamaya mi calisayim....
Dolastigim yollarda rastladigim opstürüksiyonlarla alakali notlar aliyordum kafamda, onlari bir ara toparliyayim burda, birilerinin isine yarar belki...

Jülide Gülizar

Türkiye'nin ilk bayan spikeri, TRT zamanlarindan.. Dil konusunda gestapo. Dil kurallarina bagli kalmayi sevmiyor, alabora etmekten zevk aliyorum... Dil benim agzimdaki dil, onun döktügüne kurali da ben koyuyorum, Jülide Hanim'i gördükce kacacak delik ariyorum...

Tuesday, December 11, 2007

Aga Cami Sokak


Yil 1986, Aga Cami Sokak'ta 5 katli bir hanin sinirina kadar gelen Tarlabasi Bulvari yikim plani, arka sokakdaki Vakko deposunun yikilmamasi icin son anda degistiriliyor ve sinirdaki bu 5 katli han yanindaki bina sinir kalacak sekilde yikim planina dahil ediliyor. Istimlak yapiliyor, bina sahipleri defediliyor... 21 yil once bu degisiklige sebep olan kudretin yaraticisi bugun dünyadan göcediyor... Dünya mali, dünyada kaliyor...

Monday, December 10, 2007

KLF & Extreme Noise Terror

92 yili Brits ödülleri töreni. Sahneye KLF'i cagiriyorlar. KLF, sahneye ENT ile beraber cikiyor. Ekran karsisinda heyecandan düsüp bayilacagimi hatirliyorum. VH1 kanali vardi o zamanlar, sanirim ordaydi tören yayini.. O kanalda degil ENT görmek, cok bilinen gruplara bile raziydik. Helezon vardi TRT'de Doktor bir herif sunardi. Iste törendeki o an asagida, "3A.M. Eternal"i söylüyorlar, KLF buradan sonra tarihe karsiyor... :

Ruins

"Alone"


Tatsuya Yoshida
***
90'larda Istanbul'da Roxy'de calmislar, gelenler agzi acik izlemislerdi. Bir kere de Cpt.Hook'a gelmislerdi. Olsa da yesek....

Ömür Geçiyor

Geçmez mi ...




Gözlerim senden hatıra
Giderken iyi bak demiştin
Sana nasıl alışmıştılar
Gittin gideli gözüm hiçbirşey görmüyor
Belki bu gece,belki bir sabah
Duygular çoşar düşersin yollara
Belki kapımı çalarsın ansızın
Elinde güller gözünde yaşlarla
Ben unuttum çoktan beni kırdıgını
Sende unut yoksa ömür geçiyor
Yalnız benim için bak derdin ya
Gözlerim o gün bu gün seni arıyor

Saturday, December 8, 2007

rampistador


rampistador, originally uploaded by zoban r.

cay üstüne cay gidip geliyordu.. eve geldim lipton falan miktarlik pakedin üstünde şöyle yaziyordu: "daha demli çay".. çayda dem bitkiden mi menkul, demleme metodu ve doldurma oranindan mi... aklim durdu: cay dünyasini tekrar gözden gecirmem gerekecek. "12" projesi oncesi hisar'da rampistador'la.

Gezelim Görelim


Nuray Yilmaz... kendimi bildim bileli geziyor, ellerinde artan çiller disinda degisen birsey yok. ayni sac modeli, ayni sac rengi, sadece zamanla daha guncel bir kol saati -ama yine ayni segmentten-... geziyor, geziyor, görüyor, görüyoruz, yiyiyor, yiyiyoruz...

Friday, December 7, 2007

Daga Cikmak


Bakanlarin ve lümpenlerin cocuklari Uludag'a,
geriye kalanlar Cudi'ye Gabar'a....


Istanbul Sapphire


Her üç katta bir cimlendirilmis alan.
Dünya gayrimenkul piyasalarındaki en önemli 10 küresel trendden biriymiş. "Çevresi Yeşil Binalar"
Şehrin yeni merkezi Büyükdere Caddesi'nde dikey bahçeleri ile insan-doğa ilişkisine saygılı ne demek anlayamadım pek. Bu agdali dile hastayim, "size yeni yasam alanlari insa etmeye geliyoruz" falan... Bahçeler yükseliyor, İstanbul Sapphire yükseliyor... Bahçeden düşen çocuk görür mü bu ülke, görebilir....
http://www.istanbulsapphire.com

Projenin mimari danismani, Kanyon'un ruzgar akintisina cozum bulamayan, careyi branda germekte bulan Tabanlioglu Mimarlik...

Sallandim ama bizimki onay verse taksidine giricem en ust katin. Direk Aslantepe'nin yani, maclara gitmeye de gerek kalmaz. Ekibi catiya doldurup kacak tribune kombineden evin parasini 1 yilda cikartirim.

Wednesday, December 5, 2007

Sakat At


at sakatlanirsa vurmak lazim,
arnavut cigerini-beyni az yemek lazim

Balik Tutmaya Gitmek Lazim

- lazim

Ill

bir tutam ekmek, bir tas corba:
hastalik haline karsi sivil insiyatif girisimi

Tuesday, December 4, 2007

Sözün Kesildigi Yer

Murat Sözkesen, Galatasaray'in eski futbolcusu.
1 ay once trafik kazasinda yaralanan esi Nilcan'in önce beyin ölümü gerceklesti,
sonra da Murat'i terketti.
İnsan hic baskasinin yalnizligini anlar mi...

Sunday, December 2, 2007

Teknolji Düşkünü Sırıtır Küş Günü

Ankara'da Mavi Bilgisayar diye birileri hangi arada et ve but yapip Mediamarkt'lasarak o mekani acmis o Maliye Bakanligi'nin isi de, benim gozume mac var mi zaplamaktan baska bir halta yaramayan Foxturk kanalinda bir goruntu takildi. Tüm o mezbelenin icinde sizin ne isiniz var... Siyah gözlük de guzel hareket olmus... Bu milletin pacalarindan sefillik akiyor, vicik vicik...

click for miserables

taşev projesi # 2

dört yani boslukta olan yataklar hep korkutucudur, düsmez misin mesela. olasilikla düsülür. sonra yerde debelenmece, olaylar gelisir... mermer zemin, ahsap duvarlar, kanatlari kalin kumastan pervane, dön pervane dön, benim de zaten basim dönüyor daima... 180 derece denizi goren cephe. yataktan dusa giden yoldaki engelsizlik, duvarsizlik...

Af

affetmek insana dair degildir, affetmek pek ala tanrisaldir, "beni affeder misin" bu haliyle sahtelikten oteye gitmeyecektir. kimse kimseyi affedemez, kimsenin kimseyi cezalandiramiyacagi gibi.

aldatmaksa affetmenin kucuk kardesidir, birlikte ayni dimagda yasayabilirler.

Orman Vasfını Kaybeden Arazi


Hayrettin Karaca gecen gün tvde yine tebessüm ettirerek haykiriyordu: "Ormana mi sordunuz, vasfini kaybettin mi diye"... Huuuu beyler, siz kimsiniz ki, nerden icat ediyorsunuz ki, orman nasil vasfini kaybetmis, ne zaman kaybetmis...