Thursday, March 29, 2012

Yalan Dünya



Üç aşağı beş yukarı herkes süper olmak istiyor. Kimsenin ağlak edebiyatına, kaybetmeli hikayelerine, doğuştan talihsizcilik oyunlarına inanasım gelmedi. Şansını yaratamıyorsan iyi bir şey yap, mezar kaz ve içine gir.



Herkesin derdi zengin olmak. Umrumda degil diyenlere inanmayin. Etrafiniz simdi olmasa da sonra, sonra olmasa da daha sonra parayi bulup degisenlerle dolu. Bunun cok da oyle karaktere tezahür edenlerinden bahsetmiyorum. Ama sokakta para bulunca sahibini aradi goturdu sahibine verdili gerzek hikayeler artik hikaye olarak bile anlatilmiyor. Cunku hayat artik cok baska.

Artik herkes zalim. Kapali kapisinin ardinda ust kattaki komsusunun daha iyi sevistiginden bahseden kadin, kocasinin gazeteyi kivirip suratina bakmasini bekliyor. Kocanin keyfi yerinde, ogle tatillerinde sirketteki finans muduru kadinla orta üstü restoranlarda oglen fingirdeyip haftada bir aksam da uzayan mesai yalanini finansal yatakta atmaktan memnun. Kadininsa derdi daha genclerin ilgisini cekmek ama ne oluyorsa eve girince butun savasi kocasi ile. Degme iktidar partilerinde bu koltuk savasi yok.

Kendilerini anarsist zanneden, ama hava karardiginda anne corbasina kosanlar kadar anarsistin olabilecegi bir cografyada o tum eski anarsistler bugun guvenlikli sitelerde oturduklarini gizleyip, aylik harcamalari arasindaki "site güvenligi" kalemini görmezden gelemeyecek kadar midesizlestiler. Buna artik eski çamlar bardak oldu'dan baska bir ad takmak gerekiyor.

Aile kurumuna inanmiyorum. Birbirlerini aldattiklari ve aldatmalari baskalarinin koyunlarina girmekten bile gecmesine gerek olmayan, bu dostlar bizi aile gorsunculuk ve daha da onemlisi bu dayatmaci cekirdek aile mutlucuklulugu da artik birsey ifade etmiyor. Ortalik "evin kapisi disinda nasil gozukuyoruz"u dert eden ciftlerle dolu. Sokaklara tasiyor, apartmanlardan fiskiriyor mutsuz, gecimsiz, berbat otesi aileler. Neden bir aile olma cabasindasiniz diye soran da yok. 15 yasinda bir cocugun bu ulkede evi terketme sansi yok. Ruhunda itlik de yoksa, duvarlar arasindaki o yalan dünya o yalan aile kurgusu kimbilir bu 15'ligi kimin hayatini berbat etmek uzere programlayacak. Gerzek bir babanin cok akilli bir oglu olma olasiligi yok bu hayatta. Varsa da o cocuk sütcüdendir.

Hayati babalarinin travmatik yasam süreclerinden gecmis kizlari mutlu etmekle cabalayan koca bir guruh var plaza katlarinda. Pastaci kekciden, bijuterici modacisina kadar gun icinde neyi dert edinecegini bilemeyen bu disilerin tatminsiz hayatlari, sadece kocalarini degil; kocalarin en yakin arkadaslarini, onlarin arkadaslarini, onlarin arkadaslarinin arkadaslarini da etkiliyor. 4. seviyeden uzaktan alakasi olununan bir iliskinin dramindan bir gece icen 10 kisi gordunuz mu hic? Bunca ocakbasi meyhanede neler konusuluyor arada kulak kabartmayi deneyin.

15 yildir ekonomi dergilerini takip edip ve hangi salak sacma kriterlerle dovizin artip azaldigini anlamadigi bir ülkede, ertesi sabah zaten cebinde olmayan paradan eksiye düser miyim korkusu ile yasayan ince biyikli beyin cevabini aradigi soru su: Bu memlekette babasi zengin olmayip da zengin olan var mi? Var diyen varsa "yalan atma lan pezevenk" diyip susmasini rica et. Etrafi basari hikayeleri, 1 koydu 1000 aldi atmasyonlari ile doluyken nasil cüret etmesin bu kadar insan sifirdan imparatorluk kurmaya. Yalan dostum. Sifirdan imparatorluk kurulmaz. Hepsi, bir oncekinin sahip olduklarini calarlar. Sen ekonomi dergilerinde hirsizlarin ad ve soyadlarini bulamazsin. Derginin kapagini kapa, sayfalari simdi ac ve tekrar karistir. Hepsi hirsiz.

Ahlak anlayisini istersen kendin belirle, istersen bir ahlakcidan bu konuda icazet al. Nasil bir metraj kullanirsan kullan, hangi para birimi ile olcersen olc. Hayal dunyanin icine girmenin yolu "hayalcilikten" gecer. Olmayanlar, yapilmayanlar, sahip olunmayanlar. Yoksa zaten yoktur. Hic olmayacaktir da. Tanri degilsen, sahip olmadiklarindan bir baska büyüklük hatta pesinde oldugun o devasa büyüklükleri kurgulamaya calisma. O yoktan var eder, sen edemezsin. Olmadi mi, basa dön mezari kaz, icine gir.

Guzel bir kadinin pesinden kosmanin "her sabah uyaninca suratini gorecegim"le karsilanan romantik hulyalari da yok artik. Guzel bir kadin, uzun bacakli bir kadin yaninda oldugu surece senin erk'inin logosudur. Bu yuzden pesindesin. Aynaya bile bakmadan, gerdanini süzmeden, o beldeki cemberi dusunmeden kosuyorsun; takilip düsmezsin sen, kendin buna baht dersin, baskalari "ne buyuk o... cocugu". Bunca cirkin adamin yanindaki bu kadar ince bilekli uzun bacakli kadin varsa, düsünülecek ilk sey tanrinin da bir bildigi oldugudur.
Yakisikliysan yolun belli, kacamazsin. Daha fazla uzatma, gay olacaksin. Ol.

Baskasinin karisindan sanane? Ama oyle kolay degil. Senin umrumda degilse de ortaokulda tesekkur-takdir'i senden az puan'la kaciran o kiskanc arkadaslarin ya da onlarin varisleri, ayni klanin üyeleri burada da pesinde. Ya karinda gözü vardir, punduna getirse becerecektir. Olur da. Hepsi bir partide alkolun de etkisiyle olur. Senin de kafan gozun futbol macinda ayni alkolun etkisiyle acilmadi mi? Kafasini patlattigin adamin karisinin hayatindan aldiklarinin bir rovansi olmali mi? Allahin olmasa bile inan buna: Hayatta herseyin bir rovansi var.

Rovansi intikamla karistiranlarla dolu ama sokaklar. Kimsenin kimseden daha az insan öldürebilirligi yok. Aslina bakarsan her an birini öldürebilirsin. Gidecegin yer kisa diye dellenen taksi soforunu, cit ciksa kalorifere vuran alt kattaki komsuyu, kaziklayan bakkali, dallama patronu, zevzek arkadasi. Dahasi hayatini berbat eden karini? Iyi de sen hangi arada derede bir kadinla bir evin icinde bir ömür gecirebilecegine kani oldun? Vahiy mi geldi? Zannetmem. Ne oldu da buna inandin? Kendini mi bildin? Gelecegi mi gördün?

Yasin olmus 30 küsür ve hala babanin kullandigi arabada sirketten cikarken yan koltukta suratinda "Ben bu hayatta napiyorum" diye bakiyorsan, tez zamanda dön o yoldan. O psikopatin parasini bile yiyemezsin. Seni bir kari kafesler, bir kus kadar bile ömrün olmaz o kafeste. Cürürsün. Dön basa, bir mezar kaz, icine gir. Ama seninki epey derin olmali.

Neden bu ülkenin sokaklarinda fazla evsiz göremezsiniz biliyor musunuz? Korkak bir millet olduklarindan, ac kalmaktan korktuklarindan, barksiz kalmaktan korktuklarindan sabahtan aksama bir patron kici yalamaktan, biat etmekten ve hayatlarini "araba/ev/daha buyuk tv" ucgeninden cikarmaktan korktuklarindan. Sizin de mideniz bulanmiyor mu bir sahil kasabasina gidicilerden. Emekliligi icin inziva ortami planlayanlardan. Hayati yasamayi erteleyen, kicinin kili agarinca topladigi milyonlari harcayacagini sanmaya kim inandirdi bu insanlari? Köle hayatlari mi? Hersey bunun icin mi?

Hepsine birer mikrofon koyarak dinleme ve kaydetme sansimiz olsaydi da 70 milyon insanin bilmemkac ailesinin aksam isten geldiklerinde evlerinin duvarlari arasinda neler konustugunu gorebilseydik. Sen olmasan da "Baban" dinliyor, dert etme. Harfi harfine kayitli hayatin. Senin rizanla hem de. Arkasindan salladigin patron, eve gelmeyen karinla girdigin buhran ikmali, is cikisi barda tanistigin kadina attigin yalanlar, gece yatakta yapilan kariyer planlari. Pijama giyen bir adamla, kravat takan bir adamin ayni adam oldugunu kimse inandiramaz beni. Gözünün önüne getir. Pijama giyen bir sahteker gördünüz mü? Masumdur uykuda herkes.

Bu yüzden hayatini ya tekmili birden kravatla gecirmeli ya da sürekli uyumalisin. Calismak insana dair degildir. Süper olmak, muthis mutlu hayatlar, varliklilik, erisilebilirlik, huzur, refah, populer hersey; birak filmlerde kalsin. Hatta sana tavsiyem pijamani giy, perdeleri cek ve geberene kadar filmlere ver kendini.

Bu akip giden hayat ziyadesiyle yalan!

Wednesday, March 28, 2012

Psychopomp

Eda aksam "Dev" dedi bu sarki icin. Bazen dev sarkilara ihtiyac var.
Sokagin kosesinden dönebilmek icin...



you wanted this
so sad to see
the sweet decay
of ecstacy

and you want it all

a frozen sun
will guide you there
as shadows hide
the deep despair

i'll give you something more
and you'll fade away
one last kiss before
you fade away

so sleep tonight
in idle dreams
the pain will drown
your silent screams

and you want it all

i'll give you something more
and you'll fade away
one last kiss before

you fade away
lives you once adored
will fade away
lies you can't ignore
you soon repay
as you fade away

Ne Zaman Öleceksin?

Taş olmazsam ölecegim. Ne zaman ölecegim. Bilmiyorum. Sen de bilmiyorsun. Falcilara gidenler de bilmiyorlar. Falcilar aslinda hicbir seyi bilmiyorlar. Sen aslinda hicbirseyi bilmek istemiyorsun. Peki bugune kadar pesinden kostugun tum bilgiler, ne oldu? Isine yaradi mi? Ne zaman oleceksin? Ya da dogru soru şu olmali: ne zaman degil, esas nerede öleceksin?

Sabah evden cikarken, yillardir mesaini harcadigin ise giderken; gec kalma korkusu ile apartmandan kapaklanip yuvarlanirken öleceksin. Basamaklari belki gectin belli belirsiz, nefesi aldin, gunes vurdu yuzune. Ayagini atar atmaz yola, aksamdan kalma bir niyazi geldi ezdi seni. Oracikta öleceksin.

Yemeler icmeler ardi ardina geliyor. Partiler, davetler, dogumgunleri, dugunler. Yemeyip daha cok iciyorsun. Bir gun nerde uyandigini hatirlamamayi birak, ne ictigini ve bu yuzden öldügünü bile bilemeyeceksin. Hem öldükten sonra sahibi oldugun tüm bilgiler nereye gidiyor? Senle beraber morga. Onlar da yikaniyorlar. Öleceksin bir morgda.

Partide bir kadina yazdim. O da bana yazdi. Hic hosuma gitmedi. Bana yazan kadinlari aslinda hic sevmedim. Ben maca tek basima cikarim, maci da kendimle yaparim. Alir, carpar, cirpar, toplar, yasar, postalarim. Postalamak. Kac postada öleceksin? Herkesi yollayacaksin, sira sana gelecek. Öleceksin.

Eskiler ah o eskiler. Ailenin eskisi, sevgilinin eskisi, karinin eskisi, evin eskisi. Eskiler sey derlermis: "Cami avlusundaki kalabalik nasil bir insan oldugunu isaret edermis geride kalanlara..." Sen öldükten sonra avluda kim toplanmis sanane. Öleceksin. Metruk bir evin, en arka odasinda. Ölünü ben diyeyim 3 ay sen de 6 ay sonra bulacaklar. En cok üzülen 30 yil önce mahallede en son terkedip gittigin arkadasin olacak. Annesi de ansizin ölmüstü.

Bundan 13 yil önce mail atmisti birileri "Ne zaman öleceksin" demislerdi. Atanlardan birini Paris'te bulmus, ziyaret edip sormak istemistim. Neden vazgectim bilmiyorum. Bögrüne mi basacaktim? Elbette hayir. Suratina gülecektim, belki de, bilemem. Oysa ben bana kötülük eden herkese israrli ve istemsiz ve kontrolsuz ve bilincsiz sekilde iyilik yapmakla bozmustum kafayi tam 20 yildir. Utandirma cabasi mi, zannetmiyorum. Neyin ispati peki? Bilemiyorum. Cok düsündüm, bulamadim. Kenara gecip seyretmek belki de.

Bir gün sana kötülük yapan birine iyilik yapmak israrindan ötürü öleceksin.
Olsun. Öldükten sonra nereye gittigini nasil olsa bilemeyeceksin.

Peki nerede öleceksin?
Onun gibi, yatakta.

***

Ölülere gidiyoruz muhtelif zamanlarda. Belli de bir rutini var. Kapidan girip ezberlenmis bir yoldan mezara kadar yürüyerek gitmeler. Bazen kaybolursun. Mesela uc bes yil gitmemissen. Alistirdilar seni "Beklerler" diye. Oysa kimse demedi: "ölülere gitmek de öldürüyor". Ölmek istemiyoruz oysa. Bir sözlesmenin taraflarinin akde uymamasi gibi. Sanki bir aldatmaca var hep gidenle kalan arasinda. Ölen herkesle beraber ölmek gerekiyor sirf o haysiyetsiz lafla ayni safta olmamak icin: "Ölenle ölünmüyor dostum.."

Nasil ölünmüyor?
Sen sadece yasadigini zannediyorsun.

Friday, March 23, 2012

Geri Gelmek

"Sadece hatırlayan geri gelir..."

Thursday, March 8, 2012

Her şey için ne kadar geç?

Sadece 40 gün önce, aklima düsen Caruso'nun, yazari Luccio Dalla'nin ölüm haberini Roma'da resepsiyondaki Bay Guerino verdi. Ilk soylediginde anlamadim, telafuzunu anlamadim. Tekrar ettirdik Kay'la birlikte. Guerino'nun yari yasli gözleriyle söyledigi sözleri İstanbul'a dönünce de hayatimin bundan sonrasinda da kolay kolay unutabilecegimi zannetmiyorum: "Luccio muhtesem bir sesti. Böyle bir insan nasil ve neden ölür ki.. İnsanlar neden ölür ki.. " dedi.

Sahi, insanlar neden ölür ki?
Hayatta her şey ya da hiçbir şey için geç ya da erken... Nasıl tespit edilebilir?
Dün, bugün ve yarın; olmuş olanlar, olanlar ve olacak olanlar.
Bunlarin mühim oldugunu kim söyleyebilir?
Neye deger atfedersin? Neyi degersiz kilarsin?
Ne önemlidir dün, bugün ne anlamsizlasir? Bir anda...


Ne istiyorsun da hayattan, sana vermedigini düsünüyorsun?

Bir otel resepsiyonunda akip giden belki de cürüdügünü sandigin ömür, senin anlamli ve şaşalı hayatından belki de daha parıltılı, daha dolu, daha içli ve daha diri..
Soracaksın, sorabilirsin: Ne önemi var?
Var, hem de çok.