Wednesday, January 30, 2008
Courage Honour
courage honour~
cesaret, az kiside bulunur
dogustan sahip olunur
sonradan edinilmez
cesurlar 1 kere
korkaklar hergün ölür
Tuesday, January 29, 2008
Kar Şaşkını
Yerel yönetimlerin türlü teknolojilerle dosedikleri bu "heryeri takip, izleme merkezi" gibi yatirimlarinin butcesi ve Isvec'ten kar kürüyen "kar kaplani" alip, medya sponsorlugunda "kar gelsin icabina bakariz" sovundaki enerji kar yagsa sikintilari daha da artacak evsiz, barksiz ve kimsesizlere harcansa daha iyi olmaz miydi. Ama akla, mantiga ve sagduyuya ne care bu ulkede ya rab. Varsa yoksa komedya... Kar yagsin diye niye beklenir ki... Kayak tesisi isletmecisi misin...
Monday, January 28, 2008
Lubba!
"...rutin zamanlarin sokaginda bir otelin cati katindayiz.. pek bir dehliz giristen, gece ayak uclarindaki gece balerinligine kadar, durmayan metabolizma. buna hal mi dayanir. dayaniyormus. balyoz olana degin kafayi alkole bogmanin, insanin faal zamandaki olagan tedirginligine olan uzakligini olcebilecek bir cetvel yok. iceni ve uslubunca sicani anlamak gerekiyor. her anlamak gerektiginde o günlerin melodisine kulak veriliyor... sanki ait degilsin oralara gibi ya da tam bilhakis heryere girer cikar gibi, kah orada, kah surada gezip tozar gibi . "aa sen ne ariyorsun burada, gelir misin buralara"ya salvo cakip, karanliga klark ceker gibi. toz olup sonra heryerden kaybolur gibi..."
bana hersey erigi hatirlatiyor
La Petite Bouffe!
"Saat 11'e yaklaşıyor, dostlarıma La Grande Bouffe filmini anlattım.. Sinemanın en unutamadığım filmlerindendir. Marcello Mastroianni, Michel Piccoli, Ugo Tognazi ve Philippe Noiret bir şatoya kapanıp, sevişerek ve yiyerek ölmeye karar verirler. Hepsi de harika yemek hazırlayan lezzet ustalarıdır. Şatoya her türlü yemek malzemesini ve kentin önde gelen orospularını doldururlar.. Ama daha ilk gün kadına ihtiyaçları olmadığını anlayıp yollarlar ve bir lezzet orgazmı içinde tıkına tıkına çatlayana dek yiyerek ölümü seçerler.. Filmin adı da o.. Büyük Tıkınma.." H.Uluc
***
Moliere: "Yasamak icin mi yemeli, yemek icin mi yasamali"
Sunday, January 27, 2008
Columbia
Columbia Sportswear... Yeni fetis objesi, tirtlar ve hirtlar icin.
Part evolution, part intelligent design.
TR'de uzun suredir corner'larda satilan ama pahali oldugu icin ragbet görmeyen CS ürünleri trend edilmeye görüle, simdilerde heryerde. Sorsan kayaga mi gidiyorsun, tekne mi kullanacaksin? Yok, sehirde yürüyecegim...
Columbia ürünleri neden corner'larda satiliyor da kendi magazasi yok, bilen var mi?
Rüya #04
Memet'in evde ne isi var, gelmis ama. Git diyemem. Keske hep kalsa burda. Zaten bazen gelecek ve kapi acilacak, anahtar bufenin uzerine o her zamanki sesi cikartacak sekilde firlatilacak diye beklesiyoruz. Herkesin ölmüs olmasini anlayabiliriz ama Memet'in ölmüs olabilecegi anlasilir degil, anlamiyoruz da. Anlamadigimiz icin, anlamadigi ve darlandigi anda aglamaya baslayan ufak cocuklar gibi aglamaya basliyoruz. Sonra salonda birileri var, kim olduklarini biliyorum ama sanki simdi telafuz edemiyorum. Eve de birileri girip cikiyor gibi. Ölü evi gibi. Ölü evine gelenleri Memet agirliyor. Her zamanki misafirperverligi ve nezaketi ile. Kimin öldügü de belirsiz. Yani sürekli ölenlerden menkul bir ölüler dünyasi nufuz etmis rüya alemine. En son öldügünü görmüstüm Memet'in bir rüyada. Uyandigimda Memet ölmüstü. Az once uyaninca odasina gittim baktim Memet gelmis mi orada yatip uyuyor mu diye...
***
hakikat sorgulanmaya basladigi anda
kopar teller cakar firtina
sabah aksam sordum durdum
"noldu bize ana ana ana ana"
Saturday, January 26, 2008
Subscribe to:
Posts (Atom)