Tuesday, March 29, 2016

Kimbö!




   Niye inanmıyorum sana, size
   Niye inanmıyorum hikayelerinize
   Yüze bakarken anlattıklarınıza
   İnsanın etkileme merakı bir hastalık gibi
   İz bırakmaksa düşkünlük.
   Kafadaki o şüphe götürmez çıkar ilişkisi
   Denge gütmek, dengede durmak, siyaset.
   Kınadığına dönüşülen, uzak olunana yaklaşılan.
   Herkesi kirleten suda üç, beş, onlar.
   Kimsenin asıl planını açıklamasına gerek yok.
   Bilmesek de bir planı var herkesin ama herkesin.
   Türlü nedenlerle saklananlar, sırlar.
   Hayatı sorgulanamaz halleri, kimsenin de kimseden hesap soramayacağı gerçeği.
   Gerçeğin aklında, kalbinde; dilinse belki zehirli, belki dostane.
   Bunca zamanda neye dönüştüğümü keşke önce ben bilsem.
   Üstelik ne için.
   Belki olamadığım orası, buradan daha iyi değildir.
   Kimbilir.
   Ben bilemem, hakikaten kim bilir?

Friday, February 26, 2016

Dark Side

Kötü fikirlerle donanmamis degilim, nefret ve kin duygulariyla karsilastigimda bunlarin uzun zaman surdurelebilirligine akil sir erdiremesem de öldürmek benim de aklimdan gecmiyor degil. Gunahkar olmayi, karanlik tarafta dolasmayi hep kotu seyler yapabilmeyi bir kabiliyet unsuru gormuyor degilim, herkes herseyi yapabilir. Iyi insana inanmadigim kadar, kotu insana da inanmiyorum. Hayati, neden aradigim zamanlar ve neden aramadigim zamanlar olarak ayirdigimdan beri islerim kolaylasti, ama hayati ve isleri zorlastiranlardan olmak istesem, olamaz da degilim. Hepsini, yaptiklarinizin tamamini, ufka sigmayacak boyutta, hayali asacak tasavvurda ve sonuclarini dusunmeyecek bir delirmislikle ben de yapabilirim.

Sadece tercih etmiyorum ve elbette sizleri sevmiyorum.

Wednesday, January 27, 2016

Black aka. Colin Vearncombe

Hayatimdaki en iyi 10 albumu sayabilsem mutlaka arasinda olur, cunku cocuklugumun melodileri. Huzur icinde uyu Black, beni cok mutlu ettin sarkilarinla, her zaman...



Sunday, January 17, 2016

Wednesday, January 13, 2016

Tuesday, January 12, 2016

Marine Vacth











Saturday, January 2, 2016

Yeni bir şey...

Hikayelerde, olaylarda, mekanlarda ve zamanda kaybolup gitmek. Hızlıca girip çıkmak, ama çok hızlıca. Bir katalizör gibi etkilemek, etkilenmek. Sadece ileri doğru akmak, bir nehir gibi. Geriye dönüp hiç bakacak vaktin bile olmaması. Bir yeni yıldan daha ne beklenebilirse.




Sunday, November 29, 2015

Unutmam.


Thursday, October 8, 2015

House with the Limestone Pool

Londra yerleşik Roz Barr Mimarlıktan, İspanya'nın Sierra Nevada'sında 












Thursday, September 3, 2015

No Remorse




İki şey var, biri ölüm pornosu, diğeri de vicdan yarışı. Dün sahile cesedi vuran çocuk haberini olağan şekilde twitterdan öğrendim. Hem de günün ortasında. Oysa yükünü çoktan almış ölüm pornosu ordusu. Ben olayı "Artık şu fotoyu koymayın kötü oluyorum, boğuluyorum"larda yakaladım. Basit bir arama yaptım ve olayı / fotoyu gördüm. Nefes alınmadığı da, o fotoyu görünce hayatının çöktüğü de, gününün bok olduğu da yalan. Başka örneklerden biliyorum, yalan. Yalan, kendisini kandırmasın kimse. Duble hayatın böyle bir yayvanlığı var. Twitterda sergilenen tavrın ispata gerek olmayan artık klişeleşmiş sahteciliği. Üzgünlük yaratır ki bunu herkes yapıyor. Bir gerçek hayat, defteri yanımızda muhasebesini tuttuğumuz, faturaları ödenen bir hayat, diğeri işte herkesin yaşatmak zorunda hissettiği personası. Dublelik burada. Söylenmesi gerekenler, üzülünmesi gereken anlar, yapılması gereken hareketler silsilesi var. Nasıl kurgulayacağın senin maharetine kalmış.
Adedine bakmadım ama akşama kadar muhtelif defalar bu ölen cancağızın karesini gördüm, ölü sevicilik bu. Ortalama embesil toplum "Bu ölen çocuk yerinde yunus sahile vursaymış Dünya ayağa kalkarmış"da toplanmış. Vicdan yarışı ve sanal muhasebe de burada. Her olanı biteni, bir başka olan bitenle kıyas eden, hiçbirşeyi olduğu hali ile görmek istemeyen -bağımsız olamazmış gibi-, tanımlamak istemeyen bir hesap dürenler çetesi. Kameralar, medya ve olaya dair bir takip yapılabildiği için mültecilerin son aylardaki mezalimi gözler önünde ve her ölümde insanlar uzaktan sadece "üzülüyorlar." Görebildiklerine. Çünkü buna hemen bir yunus kıyası, hemen bir siyasi fiyonk atılabiliyor. Her gün bir yerlerde ölümler, kötülükler, fenalıklar, berbatlıklar oluyor. Hepsine üzülünemiyor. Kimin neye üzülüp neye üzülemeyeceğine karar verenler korosu var. Parkı korumak için sokağa dökülenin, hırsızlıkta dökülmemesi -ki olasılıkla herkes çalıyordur-, ya da ülkenin kıyılarına vuran çocuk cesedi için de sokakları yıkamamak.

Akşam eve gittin, çocuğunun başını okşadın, seninki o sahile vuran olmadığı için kendini şanslı saydın. Sabah uyandın, işine gittin, biraz zaman geçecek ve unutacaksın. Dosyalar derdest edilmiş masanda, ta ki twitterda bir sonraki vakaya "Ay olamaz" diyene kadar. Üzülerek tekrar ediyorum ki, ziyadesiyle yalan.