Friday, September 28, 2012

Kardesim, sen nerdesin?


... ne söylüyorsun? Nereyi isaret ediyorsun?
Neyi gözden kacirdik?
Süphelenmemiz gereken sey ne? Aralik nerde?

.... kardesim, sen nerdesin?


Wednesday, September 19, 2012

Yurtsan



Vefat haberini tatilde aldim. Bir bagevinde afyon patlamamisken daha, B.aradi sabahin köründe: "Yurtsan ölmüs" dedi. Sasirdim, ama aslinda sasirmadim. Basindan birseyler gectigini biliyordum. Ama atlattigini zannediyordum. Atlatilmamis, sadece hayat geciktirmis...

Ölümlere ve ölmeye babamin soguk vucuduna topraga girmeden onceki son dokunusumdan beri asinayim. Hazirlikli ve kabullenisi rahat sekilde belki de. Cok üzülmüyor gibi hissediyorum ama aslinda üzerimden atamiyorum. Nereye gitsem pesimden geliyor gibi. Yurtsan'in vefaatini ogreneli epey oldu. Cenazesine gidemedigim icin kendimi suclu hissettim.Uzaktaydim, gelemedim. Yazmak bile zaman aldi. Agir geldi.

Uzerinden bir 10 seneden fazla gecmistir. 90 yillarin ikinci yarisinda internetin ilk yayincilik, e-zine denemelerinde mail uzerinden hosbes ederdik. Sonralari, o zamanki sartlardaki kafamin cok tercih etmeyecegi bir yerlere sürükleyip goturdu kolumdan. Bir plazaya. Onu surada daha once bahsetmistim, bir parca o donemi... Sonralarinda koptuk. Internetle iliskim de baska türlü gelisti. Hep is yapmak merkezindeydi.

Yurtsan'la ayni mahallede oturuyorduk, Rumeli Plaza'ya beraber cikip gittigimiz sabahlar. Türkiye'nin ilk portal projelerinden birinde tasarimci olarak beni ise almisti. Patrondu. "Patron" derdik ona. Mutevazi, salim, agirbasli, kedi gibi adamdi. Hep bir cekinme payi birakirdi karsisindaki insanlarda. Ben cekinirdim mesela. Bir Cadillac'i vardi, yilini bilemedigim, arabalardan pek anlamazdim. Hala anlamiyorum. Ilgimi cekmiyorlar.
Sabahlari Etiler'den Gunesli'deki Star binasina gitmek icin "Beni ara, seni alayim" derdi. 1,5 yil boyunca ara ara türlü mazeretler uydurarak, bazen de gec kalkip ise gec kalarak, Yurtsan'i sektirmeden aradim. 2 sokak otedeki binadan cikar, beni bizim binanin onunden alir, TEM'den yardirarak ise giderdik. Bir süre kari koca gibi oluyorsunuz. Sabah vesvesesi, projeler, yapilacak isler uzerine lakirdilar, Türkiye'de internette olan bitenler... Afyon diyorum, patlamamis. Starbucks falan gibi seyler de yok yolda kendine getirmeci faaliyet eksikligi var.

Garip bir deneyimi o donem hep birlikte yasamistik. Internet yayinciligi konusunda fantastik fikirleri vardi. Bir coguna katilmaz, kiyasiya kavga ederdim. Beni zaten oraya kendisiyle kavga etmem icin getirdigini biliyordum. Ne kadar cibanbasilik varsa yaptim. Gerektiginde herkesle zit düstüm, Yurtsan'la bile.

Bir aksak zamanda donem sartlarinda elzem, ama geriye bakinca ucubik bir hack vakasina karismistik bir dostla. Izini silmeyen beyaz tavsan misali gafil avlandik Gunesli tarlasinda. Pazartesi ise istifa basmaya gitmistim. Asansorden yukari cikip, koridordan koseyi dondum. Yurtsan kahve makinesinin basinda elini makineye dayamis, bana pis pis siritiyordu: "Oğlum sen ne bok yedin oyle" dedi. "Abi hic itiraz etmiyorum, olacak herseyi kabul ederek geldim bugun" dedim. Cantami bile almamistim yanima. Koridorun kalan kismini elinde kahvesi ile birlikte yuruyerek masamin oraya geldik. Sirtima vurdu: "Otur su tasarimlari bitir hadi, gitmiyorsun bir yere ben konustum yukarisiyla" dedi. Ust yonetime kadar sirayet eden bir abuk macerayi bertaraf etmisti.

Krediden yemisti olaylar. Tenkisatta ilk kurbanlardan oldum. Yurtsan'i o gunden sonra cok az gordum. Iliskimiz koptu. Ama ortak calisma, o donemi yasama konusunda tuhaf bir deneyimin parcasi oldu. Türkiye'de bir daha 2000-2002 yillari arasindaki gibi bir online yayincilik anlayisi da, vizyonu da gelmedi, olmadi. Yurtsan'i o donem, tasarladigimiz ve sabahladigimiz onlarca gece sonunda uretilenleri yeteri kadar savunmamakla hep sucladim, hep kizdim. Cunku, bu mahalleden o isyerine giderken o arabada o kavgalari onunla bosuna etmedigime inaniyordum.

Dedim ya koptuk. Yeni Yuzyil'daki yazilarini universite yillarinda okula giderken takip ettigim gibi hep gazetedeki kosesinden takip ettim. "Patron"du, "Usta"ydi. Guzel adamdi.

Kavga edebildigim butun adamlari cok sevdim. Cok seyine kizdim, ama cok sey aldim senden.
Cok sey verdin. Suratindaki o yarim gülümsemeyi hicbir zaman unutmayacagim.


Ölüme alistim, ölümlerinize.

4 yilda hicbirsey degismemis

Fonda You make me feel caliyordu, sabah olurken...

Hayatlarimizda bazen bazi seyler hic degismiyor.
Bazen elma sadece elma, bazen sadece soylenen o soylenen.

Iyi de peki ya degilse?
Altında birsey arama.
Yersen.-

Friday, September 7, 2012

Saturday, September 1, 2012

Saturday, August 25, 2012

Malheureusement

Elden birsey gelmediginde, maalesef... "malheureusement!"

Friday, August 24, 2012

Oh!


Chios

"Ruyalari uyandiktan sonraki 10 dakikada kaleme almazsan, sonrasinda pek hatirlama sansin yok. Sadece uyanmana 10 dakika kala gordugun seyleri, gozunu actiktan yarim saat sonra unutmak ne aci."
Chios (2012, Temmuz)
Facts are the enemy of truth

Yazmak icin ve notlari dusmek icin ara verince, ruya da olmasa hayatin icindekileri de unutuyorsun. Yunan'a gidelim dedik. Komsuya kacalim, komsuda gozumuz var. Sevelim komsuyu, ne farki var yan daireden.

Niye onlardan nefret etmemiz gerektigini bilmedigim bir ülkede büyüdüm ben. Futbol maclari, milli bulusmalar, atesi yakilan her yerde, 6-7 Eylül gibi ve daha nicesinde; belki döneme birebir taniklik edenleri anlayabilirdim ama onlarin cocuklari, onlarin cocuklarinin cocuklarinin nesilden nesile devrolan bu nefret etmeciligini hicbir zaman anlayamadim. Nefret de hayata dair olabilir diyecegim ama donup bakiyorum hayatimda kimseden nefret edememisim. Bir Yunan'dan neden nefret etmem gerektigini hicbir zaman ogrenemiyecegim.

Chios (2012, Temmuz)
Chios Adası'na gitmenin bilinen yolu, yolu Cesme'ye vardirmak. Chios, yani Sakiz Adasi. Cepte vize vardi, kolay olur dedik. Yoksa Kavala uzerinden Selanik asli amacti. Hem donuste de 1 gün Alacati olur, fena mi olur, fena oldu.. o en sonda.
Ada'ya Cesme limanindan kalkan 2 Türk firmasi var. Egebirlik ve Ertürk. Internetten 20€'ya alabiliyorsunuz. Limana gidince bileti giseden veriyorlar, online satin alma yaptiginizda. Bazi donemler roundtrip bilet 11€'ya kadar dustugu olmus. Iki firmanin rekabetinin hikayesi biraz da komik. Bir donem 40€ lara satilan bilet, "sen mi ben mi" dalasinda 9€'a kadar gerilemis. Sonra bakmislar birlikte batacaklar, 30€'ya cikmis.

Feribotu beklerken ilk yunan efekti, frappa. Gumruk gecisindeki kafeteryada gevrek gevrek gülen birkac gay ve ellerinde frappa var. Kulakmisafirligi el mecbur. Kizina, onun hic ilgilenmedigi hikayeler anlatiyor yanik tenli, carrera gozluklu bey. Bir baska masada gay cocuk ailesinin onun halinden nasil bir memniyetsizlik icinde oldugunu etrafin cakip cakmadigi tedirginliginde. Kalkarlarken babasi cocugun sacinin percemini eliyle düzeltiyor. Cocuk kendini kesecek. Birakmalisin beybaba, hayati birakmalisin...

Umdugumuz yogunlugu ve kalabaligi bulamiyoruz feribotta. Cift'ler halinde Sakiz'a giden gruplar var sadece. Tente altinda ust katta otururken, tum hayati gemide gecer gibi bir kaptan-alti rutbeli yolun yarisinda -denizin ortasinda- guverteye cikip bayragi degisiyor. Yunan karasularina girmisiz. Boyle bir hayat var: Bu adam gun boyu tum git gellerde yukari cikiyor bir Türk bayragi, bir Yunan bayragi takiyor. Hayat mi lan bu dedim. Kimbilir belki de hayat bu.

Chios (2012, Temmuz)
Bir grafik oge olarak baktigimda sevdigim bir bayrak Yunan bayragi.
 Vibe, Positive Vıbe!







Gemi yanasti, gumruk kapisina dayandik. Epey sira var. Yavas da ilerliyor. Tam Yunan'dan nefret etme firsati dedim, sira bir anda ilerlemeye basladi. Yine nefret edemedim. Gunes altinda beklemek daha makulmus icerdeki bina alanindan ziyade. Arkada da felaketli sohbetinden hallice 2 civan Türk kizi. Kaderin böylesine selamlar olsun. Pasaport kuyruklarinda abuk muhabbetlere maruz kalmak benim sevdam, kara sevdam. Bir biyikli gumruk polisi aciyip, neden zaten kapali oldugu anlasilmayan ferahca giseyi aciyor da sira biraz hafifliyor. Sagolun gumruk memurundan cok uzun yol tir soforune ve bir Alman'a benzeyen Yunan agabey. Kendisinin Türklerden nefret ettigi cok acikti. "Nefret" olgusundan kacis yok.
Chios (2012, Temmuz)

Ada bizim ada kavramimizdan uzakta, yani bisikletten baska aracin giremedigi Istanbul'un "büyük" adalarindan hallice bir ada oldugu icin, bu adayi tavaf anca motorla olur dedik. Gitmeden bir de motor kiraladik. Motoru kiralayinca, ferry cikisinda getirip size teslim ediyorlar. Rihanna kilikli bir ufak kiz getirdi motoru. Kamera sakasi demeye varmadan, bir oglan cocugu da kaski uzatinca, ha dedim tamam. Cat cat 2 gun icin  36€'yu da kapti gitti. "Vespa" diye kiraladigimiz aletin su an hatirladigim kadariyla bir Honda kirmasi motor olmasina hic deginmeyecegim. Kasklarin kafaya olmamasi -kafa buyuk yapacak bisi yok- ise hic. Kiralik Vespa denilen hicbir yerde gelen motor Vespa olmuyor. Roma disinda. Gel gor ki bicimsiz makine 2 gun iyi cekti bizi, dag tepe demeden. Benim LX150 o Komi yolunda bade olurdu sanki. Bir rampa tirmandik, TR'de henuz oyle bir rampa cikmadim motorla. Gidonda hiz kolunu sakizla sabitleyip otur motorda rampa bitene kadar. Fenalik geliyor gaza basmakla... Günes de vurasiya, delisiye, amele gibi yakarcasina tepeden tepeden gelirken hele.
Chios (2012, Temmuz)
Nitekim Chios'yollarinda scooter'la tavafin sonucunu soyleyeyim: Bu ada scooter'la gezilmez kardes! Soyle bir BMW R1200GS olsa tamam, kendi motorunla zaten atlar gidersin. Ama Sakiz'i her yaniyla tavaf etmenin yolu araba. E bizde de araba kullanmayi bilen yok. Tor tor tor ne kafa kaldi, ne sirt, ne bel...

Ulastigimiz Cuma günü otel Kyma'ya yerlesir yerlesmez Bay Theodor'a nereye gidelim diye sorunca, aldi eline Sakiz adasi haritasini birkac nokta isaretledi. Deniz icin de Komi Beach'e gidin dedi. Haritadan mesafe yakin gozukuyor. Yolda gör o mesafeyi. Komi Beach 26km uzakta. Düldülle bas denize. Git gel 52 km. Istanbul'da aslinda Kilyos'a gidip denize girmek gibi. Ama her niyeyse git git bitmedi yol. Gerci hep boyledir bilmedigin her yol ilk gidiste uzak gelir de, o yolun donusu daha kisa sürer. Ya da insana oyle gelir.
Chios (2012, Temmuz)

Degdi mi, degdi. Komi'de sahane bir metruk plaj restoraninda, denize atlamadan once oturduk. Bay Katsouranis gelip "Hojjgeldiniz" dedi. "Hojjbulduk vre" dedim. Ne yiyiyoruz. Bizim cacik ve patlicani calmislar. Gel de nefret etme. Etme, Tzatziki ye. Yani cacık. Bizim cacık. Ama itiraf edeyim, bizimkinden daha güzel. Cacik dedigin yogun olur, suzme yogurttan olur. Sulandirilmis ayran gibi caciklara cacik diyorlar bizim memlekette. Merak ettim koftelerini bir de meatball dedim Katsouranis bey. Kay'a da bir soslu patlican. Köfteyi begenmedim, kadinbudu kofte ici gibiydi. Köfteyi yanlis anlamislar.
Chios (2012, Temmuz) Chios (2012, Temmuz)

Ortaya da bir greek-salat aka. bizim coban (buyuk parcali kesilmis) üzerine feta-cheese (yunan isi beyazpeynir) Donuste mutlaka bir kalip feta almaliyim diyorum. Bu salata malzemesini de sogutulmus kesip servis etmek ne guzel fikir. Ne hos, o ne lezzet. Son gunlerde aliskanlik edindigim benim de coban salatasina kapari koyma isini burada da gorunce... Oh, orgazma ramak var. Kaparisi bol adanin. Feta yanina bir kavanoz da ufak tadimlik kapari aliyorum. (TR'de satilanlardan daha tuzlu ama aromatik tadi daha keskin) Sıcak fena basınca büyük Heineken dibini bulamiyorum. Uzo'ya da daha vakit var.
Chios (2012, Temmuz)
Komi'da ortalik emekli bayirindan hallice. Yurtdisina intikal etmenin sevdigim yani, kimsenin Türkce bilmiyor olusu ve konusmayisi, Türk gormeme ihtimalidir diyecegim ama burasi biraz istim üzerinde. Ne desen anliyorlar gibi, anlamiyorlar gibi.

Chios (2012, Temmuz)
2 sezlong kestirip yerlesip, ardima bakmadan suya. Denizin derin oldugunu sezlongtan kestim. Deplasmanda denize girmek biraz zor is. Deniz felaket derecede tuzlu. Gozunu seveyim Habbele'nin.
Chios (2012, Temmuz) 

Dönüs yolu... Gunesi ve tuzu yemissin. Uzansan kalkmican, bas gaza...

Chios (2012, Temmuz)
Bu tabelaya uysak tarlada aliyoruz solugu.. O nasil olacak?
 Tabela, yaban ellerde dolasan garibin belkemigidir. Yön duygun geliskin de olsa, kaybolmamak güzeldir.

Chios (2012, Temmuz)

Evlerin bahcelerinde Yunan bayraklari asili. "Bu ada bizim" dercesine. Bayram degil seyran degil bir ülkede neden bayraklar asilir, anlamam. Yunanlar daha takintili olabilir bu konuda.

Chios (2012, Temmuz)
Komi'dan Kalan
Chios'da hafızama kazinan en enterasan sahne bu oldu. Komi'deki plajda uzanirken tam karşımda oturan bu afacan grubun 2 saat boyunca büyük bir ahenk ve dostluk içinde kagit oynamasi... 4 erkek ve 1 kizin iletisimi. Anneler ile olan iliskileri. 4 erkegin, kiza karsi olan muthis centilmenlik ve nezaketi. Paketleyip memlekete getirmek istedim. Hayat dolulardi.
Chios (2012, Temmuz)
Chios (2012, Temmuz) 
Yukarda bahsettigim cilgin rampa oncesi benzincide takviye yaparken...
Bir Atom Karinca kadar kararli atom gibiyim....Benzin de ucuz kardes.
Chios (2012, Temmuz)
Adanin, sirttan gorunusu. "Ada sirtlari."
 
Chios (2012, Temmuz)

Ertesi gün ne Mesta, ne Pirgi bir yerleri dolasmayip, merkezde takildik. Cumartesi günü 14:00'de dükkanlar kapaniyordu. Sabah kahvalti arkasindan erken kalkip ada merkezinden gezilecek ne kadar yer varsa girip cikmaya calistik. Birkac guzel balikci, bir dalyan kasap ve guzel bir kac meyhane kesfettim. Gelirken et fiyatlarinin 7-12€ civarinda seyrettigi haberi beni "30kg alir donerim" diye dusunduruyordu ama arabayla gelmezsen bir halt alip da tasiyamiyorsun. Ustelik yukluce birseyler alacaksan, donusun beklemeden direkt eve olmasi gerekiyor. Bir paket fetayi bile ordan orata tasirken Alacati'da gezmedik dolap kalmadi.

Chios (2012, Temmuz) Deniz ayni deniz ama ben Ege'de bu kadar guzel kalamar, karides, sinarit gormedim. Fiyatlarina yine delirdim. "Sar surdan 2kg jumbo" diyemedim. Kilosunu Istanbul'da 80'den gordugum karides, sadece 9€'ydu.

Chios (2012, Temmuz)
Fotograf acik ve net. Chios sonrasi sadece üzerinde duracagim sey bu olabilir dedim. "Fiyatlar". Yunanistan'da kriz var kismini gecelim. Bunun fiyatlara yansiyan bir yani yok. Krizden once nasildi diye sordugum hicbir dukkanda farkli bir cevap almadim: "Fiyatlar hep boyleydi."

Chios (2012, Temmuz)

Bizi bu ulkede ne guzel soyduklarini, her baska ülke topraginda gormek zorunda miyiz bilemiyorum. Avrupa'nin en zengin ulkesi olmadigimiz halde, yeme-icme konusunda nasil soyulup sogana cevrildigimizi anlamiyor, kabul edemiyorum.

Chios (2012, Temmuz) 
Klasik bir souvenir dükkani. Burada aldigim Ouzo'larin yarisini Adnan Menderes'de yer kontrol el koydu. El bagajinda cam siseleri gecirmek gafletinde bulundum. Son anda akil ettik ki aluminyum sisedekileri valize salladim. Onlar kurtuldu. Guzel bir Hellas havlusu da memleketteki "nefreti" koruklemek icin alindi.

Chios (2012, Temmuz) 
Imrendigim goruntu. Sol ustte tabloid spor gazetelerine bakin. Hepsinden birer nusha aldim. TR'de yeni yeni peydahlayan şık tasarımlı tabloidlere nazire yaparcasına harika tasarımlı gazeteler. Cama yapisip manasiz manasiz 10 dakika bakindim. Kelimesini anlamadigim gazeteleri girip topladim ne varsa (8.5€)

Chios (2012, Temmuz)
 Futbol, bahis, kahve... Heryerde, farksiz.



Chios (2012, Temmuz) Dönüs yolunda, merkeze yakin bir yerlerde Gate13'ün izlerine rastladik. Bir baska duvarda Gate7. Pana/Oly rekabeti her yerde.

Chios (2012, Temmuz)

Chios (2012, Temmuz) Adadaki en ilginc dukkanalardan biriydi. Baski isler. Tshirt, mug, kagit üstüne.. Dukkanda 4-5 dakika dolastim. Pek hosnut olmadilar. Acaba dedim nefret tohumu bunlarda mi? Soramadim, kactim direkt. Web sitelerine gozatin: http://www.babbleprints.gr/

Chios (2012, Temmuz) Kamyoneti cekip, hepsini yukleyip donucem Istanbul'a, olacagi o...

Chios (2012, Temmuz)

Cumartesi aksam merkez disinda bir yere denize gitmeyince, oglen rakisindan sonra otel yakinindaki bir plaja gittik. Deniz cok tasli ve yosunluydu. Yine de Yunanlilar giriyorlardi. Ozellikle 60+ yas üstü kalabalik. Oyle keyif aliyorlardi ki. Ben sahilden el oltasi sallayan bir adami seyrettim. Hava kararmaya yuz tutana kadar buyuk bir ugrasla, olta atti. Birsey cekemedi. Bir soda soyledim. Lime dilimi atilmis bardakla beraber getirdi. Fisi de semsiyenin ahsabina yapistirdi. Acik ve net. Hesap belli.. Dolambac yok.

Chios (2012, Temmuz)

Türkiye'de monuleri ve fiyatlari gormeye ne zaman kim gorgusuzluk etiketi yapistirdi? Kim? ya da kimler? Sanirim bir 15 yildir Türkiye'de yeme-icme yerlerinde kimse monuye bakmiyor. Cunku monu de gelmiyor, yok. Korkar oldu herkes. Takigim bu konuya.

Chios (2012, Temmuz)

Aksam otele donunce Theodorakis'e yakinlarda nerde guzel deniz mahsulu yiyebiliriz dedik. Bizi Liman'da bir yere yolladi. Bulmasi kolay olmadi ama aslinda kolay bir yerdeydi. Ixhtioskala adi. Balik Hali diye de geciyor. Yedigimiz seyin haddi hesabi olmadi. Türkiye'de iste sahil hattinda bir balik restoraninda bu kadar yeme icmeye ne verilirdi, uc asagi bes yukari siz tahmin edin. 2 kisiye 40€ hesap gelince ustumu basimi parcalayasim geldi. Bizi bu memlekette düdükleyenlerin iki yakasi bir araya gelmesin.

Chios (2012, Temmuz)

Sözü güzel bir fotoyla bitireyim. Bu Ctesi aksam rakisindan once ogleden sonra rakisi. Rihtim hattindaki restoranlardan biriydi. Adini not almadim. Getirdikleri hersey istisnasiz lezzet yuvasiydi. Ancak Chios'da yedigim kalamari baska hicbiryerde yemedim. Sadece kalamar yemek icin bile gidilir. 

Chios (2012, Temmuz)

Elveda liman...

Chios (2012, Temmuz)

Elveda rıhtım... Gene gelecek ben.

Thursday, August 23, 2012

Such a Perfect Day

Ne kadar güzel bir gün bugün,
Bir sandvic al kosedeki sarkuteriden, bir de meyve suyu...
Karsidaki parka git, bir banka otur.
Aval aval bak etrafina.
Sonra söyle kendine "Bugün ne kadar güzel bir gün böyle..."



Wednesday, August 22, 2012

Kofte

Ich bin köfte!
Sabah 05'de uyanip, aksamdan kiyma ustune serptigim malzemeleri dolaptan alip yogurmaya basliyorum. 30-40 dakika kadar. Araliklarla.
Mutlak iyi köfteye bir gun ulasacagim.
Biliyorum.