Sunday, November 5, 2023

Elitler ve Eltiler.



Şehrin seçkinci sınıfının ya da bu sınıfın aracına bir yanından tutunmuş seyahat edenlerin, şehrin yeni yer, mekan ve köşelerini mutlak tavaf etme, orada ne oluyor mutlak bilme hali, vazgeçilmez bir virüs gibi. Yeni mekanları, alt sınıflara doğru, orayı bir arzular şelalesine dönüştürmekse bir tercih. Zamanla nedenini kimsenin bilmediği bir arzu yaratımına önayak olunuyor. Tıpkı birçok eşyayı ihtiyaçları olmadığı halde neden satın aldıklarını bilmedikleri gibi. Bu yüzden elitlerin neyi tercih ettiği önemseniyor. Merak ediliyor. Meraktan geberiliyor. Oralara gidiliyor, gidilmek isteniyor ve hatta müdavimleşmek isteniyor. Hayatta hiçbir şey olmasan bile bir mekan müdavimi olmanın müthiş önemsenen bir yanı var. Oysa en az yalnızlığın krallığı kadar, müdavim olmaktan uzak olmak da değerli bir haldir.

İşin gücün, planlanan bir toplantın, birileri ile orada senin kararın dışında ayarlanmış bir buluşman yoksa, böyle cangılda, koca İstanbul'da kimliği parlatılmış, boyası kısa süre sonra dökülecek birbirinin kopyası bu mekanları dolaşmak, sırf elitin üzerinde yarattığı şelaleye kapılarak arşınlamak ne beyhude çabadır.

Böyle bir şehirde insan evinden 10 km ötedeki bir semt kahvesine kahve içmeye, öte yakadaki restorana karnını doyurmaya neden gider? Sadece ona uygun vakti olduğundan ve boş-beleş biri olduğundan mı? Bu zaman böyle, daha yolda iken hikaye-tahtası çizilen yemek fotoğrafları instagrama, belli belirsiz şuh bakışlar, müthiş bir arkadaş masası planı kafaya, ne kadar hayattan zevk alıyoruzculuk AŞ'nin değerli yolcuları da zihne yazılır. 

Değerli Yolcular, unutmadan. İkinci katta sıcak çay ve kek bulabilirsiniz.

Wednesday, November 2, 2022

Observateur - 1


 

 

Masaya yaklaştığımda aşırı derecede yorgundum. Yüklü bir çantayla dolaşmanın ceremesi. Valiz hazırlamakta mahir olmadığım gibi, gündelik bir çantayı da alabildiğine doldurmak, ihtiyattan mı bilemiyorum ama galiba şu yanımda olsaydı dememek için ama illa bir şeyler eksik kalır. Soyunup döküldüm. Yandaki dükkanda usulca, belli bir ritmde tatlılarına kaşık sallayan bir anne ve onun orta yaşlı oğlunu gördüm. Oğulun koltuk değnekleri vardı. Anne dinç ama yıllar yorgunuydu, yüzünü görür görmez anlaşılacak denli ifade zenginiydi. Mutlulardı, garip şekilde aşırı derecede mutlulardı, tatlı mutlu ederin mutluluğu muydu bilemedim ama bu hikaye bana tanıdıktı. Karşılıklı vakfedilen bir hayat, çok şeyden vazgeçiş, bu hayatı böyle yaşamanın da bir yazgı olabileceğine olan kesif inanç.

Başka türlü biri tam iki sıra önümdeki masada çorbasını içen bir adam. Sadece çorbayı, o kaseye yeteninden fazla ekmek dilimleri bir açlık bastırana dönüştürme gayreti. Bir avukat, bir evrak işleri sorumlusu olabilirdi. Jilet gibi fit bir takım elbisesi, bir deri evrak çantası ve pardesüsü vardı. Sadece çorba içmesi ekonominin tezahürü mü bilemedim. Süratle içti, bir iki telefon konuşması yaptı, kalktı ve süratle gözden kayboldu.

Kalabalık bir gurbetçi aile dükkanın açık alanında belirdi. Ne yiyip içileceğine baktı. Dükkancı konuşamadı, dilde buluşamadılar. Davet etti, arkada bahçe var dedi. Aile kararsız kaldı, mönüyü inceledi. Aralarında yorum yaptılar. Sonunda girip arka bahçede oturmaya karar verdiler. Sokakta beraber yürümek için gereğinden fazla kalablık bir aileydi. Aile büyüklerinden birinin ayağındaki sahte pabuç gözüme takıldı. Yastık altında mı yatıyor avrolar, marklar... Biraz sonra en az iki pabuç parasını yemeklere bırakacaklardı.



Kedi severcesine, sevgi dolu, coşkuyla gelip, tırıs geçti. İşte en sevdiğim şeylerden biri.

Wednesday, September 14, 2022

Quel-est-le-sens-de-la-vie?

Bir insanın hayatı, en dara düştüğünde bile, bir başka insana iyilik yapabilme olasılığı ile anlamlanır.

 

 


 

Friday, September 2, 2022

The center of my heart.

 Cumartesi pazarı bir süredir içimde yanan bir ateş. Yıllardır bulunmayan mor soğanı bulduğum bu pazar yerine her Cumartesi sabah gidebilmek için bütün haftayı iple çekiyorum. Cumartesi sabahları artık hayatımın merkezi oldu. Bütün hafta pazardan aldıklarım bitsin de yeniden pazara gideyim gibi bir hayat. Ama elbette ölçüsüz biçimsiz yine fazlaca mal alıp, ertesi hafta pazarında da yine malı yüklenip evi manav yerine çeviriyorum. Olsun be yerel üretici, olsun be güzel soğan, domates, patates, bamya ve yeşillikler. Her halinizle güzelsiniz. Silivri, Çatalca ve Beykoz sırtlarından tüm üreticilerle Cumartesi sabahları hayatımın merkezi. Bir de sabah erken gidersen, malın iyisini en iyisine... Cumartesi pazarı canımsın.




Living in dreams, Living in chapters.

Uzunca bir süredir mesela 2 ay galiba, gördüğüm rüyalarda belli bir set, belli bir insan grubu var. Episode episode rüya görüyorum. Yatıyorum devamını görüyorum. 3 gün sonra kaldığı yerden devam ediyorum. Hayatımdaki insanlar, çevremdekiler, simaen bildiklerim. Herkesin bir rolü var.

 Gün içinde kısa aralıklı uykuya dalışlarım oluyor, mesela 13.30 sularında bir 10 dakika gidiyor kafa. 3 episode hikaye görüyorum burda. Uyanıyorum, öğleden sonram darmaduman oluyor. Akşamüstü dalarsam birkaç bölüm daha. Çok fazla hikaye ve olay oluyor. Yoruluyorum.

 Rüyacıyım, ama böyle uzun bir seti ilk defa yaşıyorum.  





Tuesday, June 21, 2022

Relapse

Bir daha ne zaman olur diye düşünerek geçen zamanın gelip çattığı an mıdır bu?
İçim içimi kemirirken 
Etimden çekilen eti ve acıyı bir ben bilirim. 
Bu da yazgı.


Thursday, April 7, 2022

Hâlâ

 

 
 

 
"kurumuş çiçekleri sulayan biri var hâlâ, hâlâ
yıkanmış sokaklarda ayak izleri arıyor hâlâ, hâlâ
yanmış fotoğraflar çerçevelerde hâlâ, hâlâ
siyah kâğıtlara siyah mektuplar yazıyor hâlâ, hâlâ"

Wednesday, February 17, 2021

Lethe

 Drag me down, in passionate sighs
With the ocean above me
And flames in my eyes
And grant me a life i can live
Without...



Dark Tranquility, 

19-20 Kasım 2021, Türkiye.

 

Sunday, July 26, 2020

Wednesday, June 24, 2020

crois, crois pas


olmadığına inanmıyorum, olduğuna da inanmıyorum ama bence var.