Friday, April 27, 2012

Haast Leather Shoe

Hussein Chalayan Beyfendi'nin Puma'ya yaptigi koleksiyondaki en iyi parca. Bu Puma'nin da tarihinde ürün gamindaki en iyi parca olabilir. Tamamen el isciligi, komple yumusak deri. Dükkanda oksadim, fenaydi.

Wednesday, April 25, 2012

Mahna Mahna

Başın sıkışınca şarkı söylemeye başla.-




Tune for Two (2011) from alfa primo on Vimeo.

Dominasyon

Insanin kendinde kolay kesfedebildigi ya da cevresinde olan bitenler arasinda izlerine basitce rastladigi birsey degil, oysa sanki bu yuzyilin, hatta araligi kisaltalim, son 15 yilin gizli hastaligi: Dominasyon.
Hayati, isi, insanlari ve kisinin kendi hayatina dair tüm cevresel faktörleri kontrol altinda tutma istegi. Bireyin icine dahil oldugu her olguda ya katalizör ya da ana malzeme olma cabasi.
Sonuclari; tatminsizlik, mutsuzluk, stres, yipranan bir beyin ve son kullanma tarihi kisalan bir ömür.




Çözümü elbette tek; farkina vardigin anda ormana kac, issiza kac.

Tuesday, April 24, 2012

Mana Mana



Tüm bu sevmelerin bir anlamı olmalı. (Bay E)
 




4 yaşında bir adam kravat takmadan sokağa çıkmıyorsa, çeke çeke hayatında hiç görmediği ve göremeyeceği dedesine çekmiştir.

Sunday, April 15, 2012

Patio/Pool







Haywire

Berbat bir filmin bile söyleyebilecegi tek bir iyi laf olabilir:
"Sebebi her zaman paradır.-"

Thursday, April 12, 2012

Magnifica Presenza: Cem orda niye var?

Kimi izleyenleri rahatsiz etmek icin var. Belki de. Oysa kendisi "benim filmde yer alma nedenim filmin iyi gişe yapması. iyi gişe yapsın, insanlar ferzan'ı ve filmlerini tanısınlar istiyorum" demis. Luzumsuz, gereksiz caba. Ferzan'in filmleri bu ülkde Cem'le de gise yapmaz, yapmayacak. Sonu bilinen bir hikayenin aparati olarak ne anlatiyor bize Cem? Bilindik sikici hikayelerden bir baskasini.
Zehirlemenin sonu gelmiyor. Servetcilik esas zehir.
Garaj kac araba ile dolarsa doyar insan?
Filmde sikildim. Apollonino ile İtalyanlara bir minnet borcu dedim belki filmden sonra.
Ev kurulumu, kruvasan mutfagi, motor ve panini sticker book.
Kalanlar bu kadar. Do you know Ferzan Özpetek?

Tuesday, April 10, 2012

Coffee Supreme

Auckland'da vaha, Coffee Supreme.
http://www.coffeesupreme.com









via TheSelby

Coco's Cantina @ Auckland

Selby, Yeni Zelanda'da Coco's Cantina adli kafede.










Sunday, April 8, 2012

Funeral Blues

Ivet'e...


Tüm saatleri durdurun, telefonu kesin,
Köpeği havlatmayın arkasında sulu bir kemiğin,
Piyanoları susturun, ve çalarken boğuk sesli davullar
Tabutu çıkarın dışarı, gelsin yas tutanlar.

Uçaklara inleyerek daireler çizdirin göklerde
Yazarken bu haberi, "O öldü." diye,
Siyah fiyonklar takın beyaz boyunlarına güvercinlerin,
Trafik polislerine siyah eldivenler giydirin.

O benim Kuzey'imdi, Güney'imdi, Doğu'mdu ve Batı'mdı,
Çalışma haftam ve Pazar rahatımdı.
Öğlem, gece yarım, konuşmam, şarkım;
Sevgi sonsuza dek sanırdım, yanıldım.

Yıldızlar artık gereksiz, söndürün hepsini
Ay'ı paketleyin, parçalayın Güneş'i
Dökün okyanusu, süpürün ormanı
Artık hiçbir şey güzelleştiremez hayatı.
W.H.Auden

Thursday, April 5, 2012

Madame Ivet

Hayatta çizen insanlar. Hayatiniza cizik atanlar. Öyle kalin ve derin cizgiler ki, belki bir baskasi izlese ve anlatsaniz, bu derinligi ne kelimeler ifade eder, ne cekseniz bir film.

Nisantasi/Teskiviye, 80'ler... Efsane Cumhuriyet Apartmani. Haftanin muhtelif günleri hayatim o evde geciyor. Mutfakta köpek Koko'ya bisküvi atiyorum. Koko biskuviyi yere düsmeden havada yakaliyor. Bir hayvanla ilk sicak temasim. Koko, benim cocukluk kahramanlarimdan. Hayvan korkusunu atmami saglayan ilk dostum.

Koko, Madame Ivet'in de en sadik dostlarindan. Öldügünde ne üzüldügünü dün gibi hatirliyorum.

Sütlü kahve ve belki de kahveye ilk aliskanliklar, Otim yokusuna bakan o evin balkonunda basliyor. Kocaman, büyükce bir ev. Bugünün bir eve dair ne öyküsü ve kalintisi varsa bende Cumhuriyet'te baslamis, sanirim..

Bahar aylarinda Madam elimizden tuttugu gibi bizi Etap Marmara terasina götürüyor. Yine kahve, yine kahve. Kahvesine koydugu ufak draje sütleri aradim durdum epey süre. Daha yeni gecen gün Kanyon Makro'da buldum. Draje süt benim icin Madame Ivet demekti.

Şıklık, hanımefendilik, nezaket, incelik, saygı, gurur, onur, konuşma kabiliyeti, kendini ifade; çocuk aklını o zaman çelmeyen ama sonraları "böyle şeyler vardı" diye mayası açılan ne varsa hepsi bana ilk sayın Ivet'i hatırlatırdı. Hayatımda gördüğüm ilk güzel kadın. Annemden sonra sımsıkı sarıldığım ilk ana gibi kadın.

Salonda bir büyük masa. Masada gümüşten sarap kadehleri. Şalom Bey ve öğle yemekleri.
Olabildigince uzak ama tarif edilemeyecek kadar yakin. Belki o büyük masa, bugün hep tepesinde oturdugum ve cevresine dostlar dolsun istedigim yemekli masa...

Simdi bir mezarligin icindeyiz. Bir grup kalabalik insan. Hayatim film seridi gibi gözlerimin önünde. Madame Ivet, cocuklari ve büyük aile. Ailede biz, bizde siz. Yillardir görmedigin insanlar. Bilip de bilmedigin insanlar. Bir kapi kapandi simdi hayatimizda, bir köprü, bir hikaye bitti. Sadece egilip, optugum isaret parmagimi topraginiza sürüyorum sayin Ivet.

Çizdiniz ve gittiniz... Saygıyla.



Bütün saatleri durdurun, kesin telefonu!
Havlamadan önce, köpeği susturun lezzetli bir kemikle
Susturun piyanoları ve onlarla çalan boğuk sesli davulu
Çıkarın “Tabutu” dışarı, çağırın bütün yas tutanları.
Bırakın üstünüzde inleyerek daireler çizsin uçaklar
Ki yazsınlar gökyüzüne mesajı: “O öldü” diye…
Siyah kurdeleler takın beyaz boyunlarına kumruların
Siyah eldivenler giysin tüm polisler
O benim Kuzey’imdi ve Güney’im ve Doğu’m ve Batı’m
Çalışma haftamdı ve Pazar tatilim.
Öğle’mdi o benim, geceyarım, mırıldanmalarım
Dilimdeki şarkıydı o
Aşk nihai sonsuzluğunu terennüm ediyor sanmıştım, meğer ne yanılmışım!
Yıldızlar artık gereksiz, söndürün teker teker hepsini
Kaldırın ayı, güneşi sökün!
Boşaltın okyanusu ve süpürün ormanı
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
W.H.AUDEN