Friday, October 31, 2008

İstanbul'da Garaj Günleri

Yili tam kestiremiyorum ama Taksim'de hayatin en cafcafli ve civcivli zamanlari. Her haftasonu bir punk/hardcore konseri var. Icip, sicip, kendimizden geciyoruz. Muzikal deryalarda gemi misali, salina salina.... Bir 23 Nisan pazar gününde Gitanes Bar'da konser var. Mekana gittik, gruplar da gelmis ama mekani su basmis. O zamanlar Mis Sokak'ta Gitanes'in ust katinda dokuntu bir ortam var. Bar sahibi dedi ki, isterseniz cikin yukarda calin tepisin. Aletleri yukari tasidik. Mekan, su basan mekandan daha guzel. Hemen bir flasör lamba tepeye, bateri kuruldu, gitarlara iki ince ayar. Anfilerden ses gelmeye baslayinca, asagida bardan biralarin tasinmasi ile sahne basladi.. Toplasan 50 kisi ya var ya yoktuk. Ondan sonra bir daha Istanbul'da garaj konserine rastlamadim. Isgal yerlerde konserlerse hic olmadi...
Asagida New York'dan bir garaj konseri ortami.
Hadise Brooklynvegan'dan. Cocuklar kopuslarda.

free No Age / Titus Andronicus NYC show,
Market Hotel pics

Photos by Leia Jospe
No Age and Titus Andronicus are playing a free show at Santos Party House
in NYC






Napalm Death Istanbul'a geliyor...


10 Ocak 2009 - Istanbul
Hacca gidemiyorsan, hac sana gelir...
» Barney Greenway Istanbul'da
» if truth be known

Thursday, October 30, 2008

Hayal kadar gerçek!


Vakt-i zamaninda bir reklamdan.

Vespa S: Squareheads


Hem Vespa, hem street-art.
Cayin yaninda guzel bir borek gibi.

Wednesday, October 29, 2008

Hoppp Aile Var!

Aile salonu da var, bir tür restoran haremlik selamligi ve ahlak zabitakarligi. Ahlak algisi, kendisine hak, baskasina yasak gozlugunden bakilarak olusturuldugu icin geneli muhafazakar mi yoksa geneli sapkin mi belirsiz bir hayat yasiyoruz bu ulkede. 60lik dedenin 14luk körpeden "ne istitordu"ya verilen terhis cevabinin pek tabi ki egemenlerin rengi ile alakasi olabilir ama koparilan vaveyla şan söhretin de varligiyla birebir orantili. Döndüm şey dedim: "Sokakta yanimizdan kimbilir ne sapiklar, manyaklar geciyor. Farkinda degiliz"

Sularin sellerin goturdugu bir Istanbul pazartesinin arkasina "bahardan kalma" sali ve aksamindaki samyeli kivaminda bir sahil hattina attik kendimizi. Elde de cekirdek paketi, sonra yolun yarisinda esnaf destekleme huyundan bir misir kocani takvyesi. Bir de su dis aralarina kacmasa misirlar. Sokakta misir arabalari gorunce, bazi seylerin degismedigini ve hala ayni teknolojisi ile yasadigini farketmek sevindiriyor insani. Bu misir arabalari yillardir ayni, ortada kaynayan dev bir kazan altinda tüp. Aksamlari dolasaninda gaz lambasi. İki tane tahta direk ve uzerinde cakili misir kocanlari, püsküllü, kahküllü. Bir elinde parmaklari olmayan yasli adam misiri uzatti, 2lira dedi.

Insanlar oturmasin ve sahil hattinda kumelenmesinler, arsiz olanlari icki almasin buralarda diye bank/banketleri söken bir yerel idare var. Banklar varsa da 500 metre ara ile. Yere oturana garip de bakilan bir ulke burasi. Taşa, başa ve yaşa oturma derler ama ordaki taş üsütmemek icindir, taşa oturana sefilmis gibi bakmak, yerel idarelerin oturaklari sokme sefilliginden daha ala degildir herhalde.

Sokakta sevdigi kadina ahtapot gibi sarilmis adamdan, ya da sevgilisini bohca gibi sarmalanarak vantuzlayan kadindan hazzetmem. Gorunce gozumu kacirmak isterim. Maruz da kalmak istemem, fenalik gelir. Birsey anlatirken simule etmesem olmaz, "bak dedim boyle sariliyorlar ya, deliriyorum, buna nasil tahammul edilir, nasil boyle yurunebilir" demeyi bitirmeden sadece bir saniye sonra sikisan trafikten bir "Üzmez" bagrindi: "Hopppppp Aileeee var"

Cevirdim kafayi baktim, bir toptanci kuru gida kamyoneti. Iki carliston gidiyorlar. Arabada bir aile, dahasi sahil seridinde banklara kumelenip denizi seyreden "ailevi" yiginlar da goremedim. Gidip sorasim geldi "Hani nerede aile, kaldi ki aile varsa bu benim tuluatima engel teskil etmiyor. Ustelik sen kimsin, necisin, kimin ahlakindan sorumlusun"

Ufak evlerde yasamanin karin agrisi, kalabliklasan sehirlerin iki goz kutulara tiktigi kusaklarin cocuklari ile yasamanin derin sizisi icindeyiz. Babalari, annelerini zorla düzerken buna yan odadan tanik olmak zorunda kalanlarin, bugun sokaklarda birbirlerine temas eden insanlara olan bu ahlak-zabitaci tahammulsuzlugu da benim ahtapot-yuruyusune alerjimden daha ala bir hal. Kaportasi, kimyasi, baharati, kumasi, beslenmesi alabildigine inorganik bir nesilin harmanindayiz. Sikintim bunu genlerimden benden olacaklara aktarmamak istemememdir. Genetik müdahele şart, egitimin sart olduguna madem takan yok.

Topal Baros

Mehmet Topal (Poster)
Milan Baros (Poster)
Posterlerle evinize giren, tamamiyle Zeki Müren.
Bayiiden israrla istemek ne demek?

Uzaklarda Arama Çünkü Sen Yanımdasın


Ne Lipton, ne Newton her zaman sıkı çay dostu
Caykur Süzme Siyah Poset on ton.
Mesai saatlerinin sirdas, özdes, beles dostu.
Mesai saati ne ya?

Pireylist #001

Bundan sonra her carsamba zipkin Pireylistlerle
kulaklarin tozunu aliyoruz, ruz, ruz, ruz...

soldan saga: fusun onal, ajda pekkan
001\ -\ dresdendolls\ -\ gravity
002\ -\ blonde\ redhead\ -\ elephant\ woman
003\ -\ laurent\ wolf\ ft.\ eric\ carter\ -\ no\ stress
004\ -\ carcass\ -\ no\ love\ lost
005\ -\ catherine\ wheel\ -\ crank
006\ -\ catatonia\ -\ mulder\ and\ scully
007\ -\ autechre\ -\ teartear
008\ -\ hooverphonic\ -\ 2wicky
009\ -\ manic\ street\ preachers\ -\ can't\ take\ my\ eyes\ off\ you
010\ -\ james\ -\ born\ of\ frustration
011\ -\ climb\ -\ spineless
012\ -\ james\ kakande\ -\ you\ you\ you\ (alex\ gaudino\ &\ jerma\ remix)
013\ -\ the\ tea\ party\ -\ the\ river
014\ -\ the\ tea\ party\ -\ the\ grand\ bazaar
015\ -\ suede\ -\ everything\ will\ flow
016\ -\ unkle\ -\ rabbit\ in\ your\ headlights
017\ -\ unkle\ -\ sassafrass\ (plaid\ mix)
018\ -\ ursula\ rucker\ -\ humbled
019\ -\ chriss\ cornell\ -\ cant\ change\ me
020\ -\ unkle\ -\ unreal
021\ -\ hooverphonic\ -\ eden
022\ -\ ali\ guven\ -\ yolcu
023\ -\ sakin\ -\ edepsiz_komedya
024\ -\ leslie\ round\ -\ calling\ back
025\ -\ ajda\ pekkan\ -\ kaderimin\ oyunu(nostalji)
Dinlemek için

El Diego



Mahalle maclarinda herkes kendini Maradona sanardi. 86 dunya kupasi zamani maclardan once mahallede o gun oynanacak macin simulasyonu yapilir, her macta birer Maradona olurdu. Ya da herkes Maradona'ydi. Maradona futboldu, futbol Maradona'ydi. Maradona calimdi, driplingti, adam eksiltmeydi, uzaklardan gelip gol atmakti. Maradona bendim, futbola askimizdi. Gol gol golllll sesleriydi Arjantinli spikerin lokomotif agzindan dökülen.
Maradona, Carlos Bilardo ile beraber Arjantin Milli Takimi'nin basina geldi.
El Diego yesil sahalara geri döndü!

Friday, October 24, 2008

Vodka-Lime


Vodka sevmem, bunye kabul etmiyor. Devriliyorum icince.
Ama vodka-lime'a zaafim var. Bu lime denilen yesil-limon (yani sararmadan onceki yari olmus limon) zamanla oldugu yerde bildigimiz limon(sari)'a donusebiliyormus. Pahali diye Arsus'dan bir kasa siparis vermistim. Attik buzdolabina, unuttuk tabi. Galibiyetin serefine eve geldim bir icki hazirliyim dedim, sen de uzerine rahat birseyler al bu arada. Baktim lime'lar olmus bildigin limon. Pfanner'in de Lime-juice'i varmis. Ictim test ettim, Schweeps'in limonuna tur bindirir. O halde Kirkor'un serefine kaldiralim, gotu ucuz kurtardiniz, 5lik macti.

Thursday, October 23, 2008

Asobi Seksu


Me & Mary, sarki Undomondo'dan.
Vokalist Yuki Chikudate

Tuesday, October 21, 2008

Sütlü

sutluusb
Tanistirayim, kendisi Sütlü.
3. kuşak kedi canlisi. Disket ve misket'ten sonra, gezegende olusan boslugu Sütlü ile doldurmus bulunmaktayiz. Annesinin reddettigi 1 aylik bu sefil, durmadan aglayarak ve miyavlayarak geciriyor uyumadigi zamanlari. Aksamlari insanlar gibi ciddi ciddi 10 saat uyuyor. Favori yemegi süt, süt ve süt.

sutlustar sutlusony

sutludesktop

Monday, October 20, 2008

Hard Reference #004

http://sitabus.blogspot.com
http://www.calikartel.com
http://www.benedictredgrove.com

http://hepsikafamda.blogspot.com
http://sallapati.livejournal.com
http://www.undomondo.com



href ~ hard reference
HREF indicates the URL being linked to. HREF makes the anchor into a link. So, for example, this tag creates a link to sevmek-koca-bir-deniz?.html

Sunday, October 19, 2008

Madrid Gurme Köy Hizmetleri


Aceto aradi aksam Madrid derbisi var, ama "Kocaeli-Fener macinin ikinci yarisina yetisiyorum" dedi. Yetis dedim, yetis ya muhammed ya ali. Son 20 gelisinde evde biber dolmasi var. Surat sarkitinca, disari birseyler bakinmaya ciktim. Cumartesi loto gunum, kuponlarimi büfeye verip, Etiler'in kalabaligina karistim kuzuyla. Hava sogukca ama hala kafelerde disarda tüneyen insanlar var. Sogugu sicaklatmali ortamlar, tepe sobalari. Daha once önünden türlü defalar gectigim, hatta dün aksam Camlik'a giderken arkasindan salladigim ancak daha once hic alisveris yapmadigim Etiler Gurme Kasabi'nda iki dilim bonfile kestirdim. Boyle ufak, ici agzina kadar dolu dukkanlari severim. Tezgahtaki bey oldukca kibardi. Dolap uzerinde bir notebook gozume ilisti. Sanirim online-siparis aliyorlar. DukkanIstanbul'un macintoshu kadar albenili degildi. iBook alirlar belki dedim onlar da bole kaziklamaya devam ederlerse...Eti pahaliydi, ama yedik, lezzetliydi, raki ile sahane oldu. Şütte'ye ugradim, daha iceri girer girmez meyva reyonunda bir kadin tezgahtari hasliyordu. "Ay siz de fiyatlari abarttiniz. Ucuzuz diyorsunuz ama fiyatlariniz Okko'yu gecti" diye veryansin ediyordu. Ver-yansin ne demek acaba. Firina tavuk versek, cevirse firin onu, tavuk citir citir yansa... Şütte kaziktan hallice, oyle abuzittin bir saatte mecburi istikamet olmadikca girilesi bir yer degil. Dukkana girerken telefonda siparis alan bir bayan "Etiler Şütte Gurme" dedi. Bu gurme temasina daha sonra girecegim, cok fena tutulmakta ve komik bulmaktayim, herkes Gurme. Meze reyonundan biraz amerikan ve ege borulcesi aldim. Baska birseyi gozum tutmadi. Cok ortanin alti meze cesitleri. Ahtapot salatasini kactan iteliyorlar merak etmedim degil. Dükkan beni boguyor, acilen cikasim geldi. Rakinin yanina evden biten salgami da destekleyerek uzadim. Geldim gol oldu, 90+da Fener maci aldi. Rakilari koyup Madrid derbisine oturduk. Dedim kardesim -ki bunu kacinci diyisimiz- bunlar derbiyse bizim derbiler ne. Derby trasssss bicagiiii.

Friday, October 17, 2008

Futbola Yeniden Bak


C-Section tarafindan Yeni Raki icin yapilan advergame.
Sergen Baba ve Langirtci mahdumlari.
http://www.futbolayenidenbak.com
Arsiv: Buradan Öpünüz

Thursday, October 16, 2008

Su Gibi Akıyor Vakit: Durdurun!


3 aksamdir calismak icin sabahlayip bu gudubet kanaldaki harika izdivac sovla sabahi edip, is mis yapamadan gunun ilk isiklarina kavusuyorum. Bunlar nasil kafalar, kacbinbesyuzler, ne icmisler, ne yemisler. Acaip bir alem bu. Yanliz hic bu kadar hakikat yuvasi bir program izlememistim, tutsakligim bundan olsa gerek. Ugur Dundar'in pastane baskinlarindan bile daha hakikatli. Icerige haizsinizdir zannediyorum, anlatmaya luzum yok. Birileri cikip kendilerini pazarliyorlar, birileri de arayip talip oluyorlar. Envai cesit insan evladi var. Bunlar ayni havayi soludugumuz, bizim yurdumuzun, ask coskusu ile yanip tutusan evlatlari, bacilari, analari, bosanmislari, dullari, cocuklulari, tirtlari...
Sagdaki yesilli Nimet, soldaki "tiyatrocu" Günay.
Nimet dün programa cikinca, Günay gece tekrarinda izleyip gelmis. Talip olmus, Nimet'le evlenecek. Nimet bildigin deli, bilmedigin kacik. Studyoya herkesi selamliyorum diyerek giriyor. Eller surekli oynuyor. Canim benim, kaybetmis kendini. Toparlamaya calisiyor ama olmuyor. Talipli Günay geliyor, oturtuyorlar yanyana, hadi konusun diye kosturuyorlar...
N: Ne is yapiyorsun
G: Tiyatrocuyum
N: Nasillll yeanniii?
G: Tiyatro ile ilgileniyorum.
N: E meshur musun? Ünlü müsün
G: Ünlü degiliz tabi o kadar. Ünlü olsak cok baska olurdu.
N: Nerde oyunuyorsun. Hangi tiyatroda..
G: Bir yerde oynamiyorum. Biz 4-5 arkadas bir grup kurduk, oyun oyunuyoruz.
N: Ne kadar kazaniyorsun? (bayildigim soru)
G: Ayda 1000'in uzerinde kazaniyorum.
N: Surekli her ay kazaniyor musun, surekli oynuyor musun?
G: Surekli oynamiyorum. Benim bir arkadas var, o cagirinca oynuyoruz. Taksim'de Cadde Ajans
N: Yagmur Ajans'tan kimseyi taniyor musun?
G: Birak onlari simdi, kendinden bahset.
N: Soruyorum cunku ben beni tiyatro dunyasindan unlulerle tanistir istiyorum, onlarin icine sok oralarda olayim istiyorum. Bunun icn evlenebilirim.
G: .....

Arkada bir orkestra var. Studyoya bu evlilik manyaklari davet edildikce bir sarki caliyorlar. Solist kiz da cigiriyor "Allahim bitmesin bitmesin bu ruya... sonunda evlilik olsunnnnnn...."

Rtük'ten rica ediyorum programi kaldirin, müptelasi oldum, calisamiyorum.
Kac lira kazaniyorsun? Evin var mi? Araban var mi? Sigaran var mi? Alkolun var mi? Nasil bir insansin? Evlilikten beklentin ne? Daha once evlendin mi? Ayrildigin esinden neden ayrildin? Kac lira kazaniyorsun? Evin var mi? Araban var mi? Sigaran var mi? Alkolun var mi? Nasil bir insansin? Evlilikten beklentin ne? Daha once evlendin mi? Ayrildigin esinden neden ayrildin?Kac lira kazaniyorsun? Evin var mi? Araban var mi? Sigaran var mi? Alkolun var mi? Nasil bir insansin? Evlilikten beklentin ne? Daha once evlendin mi? Ayrildigin esinden neden ayrildin?Kac lira kazaniyorsun? Evin var mi? Araban var mi? Sigaran var mi? Alkolun var mi? Nasil bir insansin? Evlilikten beklentin ne? Daha once evlendin mi? Ayrildigin esinden neden ayrildin?Kac lira kazaniyorsun? Evin var mi? Araban var mi? Sigaran var mi? Alkolun var mi? Nasil bir insansin? Evlilikten beklentin ne? Daha once evlendin mi? Ayrildigin esinden neden ayrildin?

Bu gidisle programa cikicam sanirim.. Gozunuz kanalda olsun.

Wednesday, October 15, 2008

The Corporation


if2004'de izledigim ve bir ara fellik fellik tekrar izlemek icin aradigim The Corporation'i tesadüfen buldum. Izleyiniz, izlemeyenlere izletiniz, izlenmesi icin araci/dagitici olunuz:
CD1 /CD2

Üzüntü ve Muz Kabuğu


Dün aksam express-gymde rutin antrenmanimi yapiyorum. Serhat Hoca ilk defa antrenmana mudahele etti, "o kadar rahat kaldiriyorsan, agirliklari arttir, antrenmani bosa yapiyorsun" dedi. O anda icimdeki hayal kirikligini nasil ifade edebilirim bilmiyorum. En son ortaokulda falan hocadan boyle ayar almistim. Ben de 20-25 kilo oh superim Arnoldcasina diye takir tukur kaldirinca havaya giriyorum. "Son 2 tekrarda zorlanmalisin set bitiminde.. Ne zaman zorlandigin o agirligi rahat tamamliyorsun, kilo artirmalisin" dedi. Ben o gazla biceps, triceps, quadricepslere verdim mi 50'ser kiloyu. "Evet Naim, yaparsin Naim, kaldirirsin Naim..." Hakikaten son 2 tekrar olacak gibi degil.

***

Haftanin sali aksamlari Prison Break aksamidir. Ogleden sonradan beri Easynews'den kontrol ediyorum 4x08 dusmus mu diye.. Yok yok yok. Ulan dizi mi bitti yoksa dedim. Spora gittim kostum, kaldirdim (cok afedersiniz), basket oynadim, geldim hala 4x08 yok. Sonra gittim Torrentini buldum, ordan indirdim, o da sifreli cikti. Aceto msg atti "4x08, bu hafta yokmus, 20 Ekim'deymis haberin var mi"... Hazziketarotovic....

***

Dun yanimda bir muz goturdum. Tevekkli degil oyle 50 kilolarin altina girince. Bittim tukendim, enerji lazim. Soyunma odasinda ilac gibi geldi saundan sonra o muz. Yalniz soyunma odasinda muz soyup yiyince goruntu biraz garip geliyor. Acaba birsey ima ettigimi sanan var mi? Bir de bana sauna dinlencesi uzanti ortaminda israrla bakanlari neden gay zannediyorum?

Halim üzüntü ve muz kabuguyla doludur.
50kilo seni yenecem!

Barcelona


Barcelona 6 - Atletico Madrid 1
Memo, sms atiyor "Barca'nin maci kacta baksana" diye.
23:00'de diyorum. Ben de tvden izleyecek zannediyorum.
"Bilet aldim bile" diye cevap geliyor.
Herifin gittigin maca bak, 6-1.
Kismet everywhere.

Tuesday, October 14, 2008

O yaylanın çimenine...

O Yaylanın Çimenine
O yaylanın çimenineeee, o yaylanın çimenineeeee guzuuu yayılırrrrr guzuuuu...

Monday, October 13, 2008

Şişe

quattorstagione
Bormioli Rocco (Pasabahce) Quattro Stagioni

Pazar Milliyet Eki'nde mutfakla hasir nesir, yazan cizen erkeklere gastroseksuel deniyormus babinda bir yazi ilisti gozume tam okuyamadim. Kendime hicbir titr bulamiyorsam, gastroseksuelim be dedim, ne güzel. Hem yaziyorum hem mutfaga giriyorum. Hayatim yemek ve yazmayi dusunmekle geciyor. Cok sevdim, ben bir gastroseksuelim. Seksuel kismi biraz huylandiriyor ama havali.
Lakin bunu bilen insanlarin bana alinabilecek en guzel hediyelerin mutfaga ait seyler oldugunu düsünmeleri hosuma gidiyor. Bir bicak acikcasi beni bir kitaptan daha fazla mutlu eder. Guzel kesen bir bicaktaki tadi, okuma zevkimi cok kestiremeyen birinin aldigi ve kitapligin diplerinde kaybolacak bir kitabin tadsizligina tercih ederim. Tam dün aksam buzdolabi hizli acinca karton kutudaki sut agzindan sipidak sipidak yere gidiyor, sonra al bezi sil acaip bir fitik eden durum olusuyor, yok mu be cam sise, sütü aldigimizda boca etsek icine, orada dursa, zaten icini gormedigim kutu icecek durumundan hazzetmiyorum dedim. Bugun 2 tane süt sisesi geldi. Son gunlerde aldigim en guzel hediye. Bu vesile ile 3 gündür şişe krizine giren sevgili dostum İzel'i selamliyorum. Ikea'nin şişesi, su gelir güldür güldür, gel bana bazi bazi...

» Su Şişesi

Jamie'ye Haber Verin Şehre Geri Döndüm

snakepitch
Club sandvic dilim + ezine peyniri + atom salata yapragi + vazgecilmez kekik

Malum ekonomik kriz kapida, hatta geldi diyenler var.
Bu yüzden ekonomik beslenme cozumleri ile geliyorum.
Günde 5 liraya nasil doyulur?
10 liraya nasil evde ziyafet verilir?
Aylik kac liraya hayatta kalinir?
En hesapli urunler, mamuller, onlar, bunlar ve sunlar...
Hazirlanin, kemer sikmaya, bal yanaktan öpmeye geliyorum.
Başlık, "camiye haber salın şehriye pilavı dondu" gibi de alınabilir.

Mutfak


Mutfak hangari icinde esas is mekani setinin ortada ve muslugun da tabi ki bu orta blokta konumlandirilmasi tav edicidir. Mutfak bas bas bagiriyor, gel bende yemek hazirla bir ekip insana...


Odalar


Ekonomik krizle taşa zam gelince, ahşaba döndük...
Cam duvarlar derinlik katar eve, ofise...
Kaldirin duvarlari, yikin engelleri.
Tutmayin beni!

Sunday, October 12, 2008

Kediyle Uyumak



Çaylak Lupita'ya "How To" niteliğinde doküman.
Kedi dedigimiz yaratik yataktan 30 kere kovsan 31 kere geri-geleybil birseydir, aksini iddia etmeyin, onla iddiaya girmeyin.

Salon


Rakım 1500, şarabım 2 kadeh sek kırmızı.
Tek korkum hortumdan sekecek camin on cephede catlaga neden olmasi.
Ara ki bulasin o rakimda camci, kepenkci, mesnetci, menteseci.

Rombid


rombid, originally uploaded by zoban r.

room-bit
Son 3 yilda bozulan 3. crt monitor. İki adet Sony 22", bir adet Samsung 22". Dumbwire ile zaten bir tür karin agrisi olan Sony'den sonra, piyasada Sony Trinitron bulamayinca, kalan tek urun marka Samsung'du. Cok direndim LCD ekranlara gecis yapmamaya ama en sonunda Samsung da bel verince, mecburen fotografta gozuken Philips Wide 22"- 220XW modelini almak zorunda kaldim. Hos bugun Teknosa'larin birinde, EP'den aldigim fiyatin%20'si daha ucuzladigini gorunce, ekonomik krize ve kerize sövmedim desem yalan olur. Yansima, renk kalibrasyonunda debelenme gibi sorunlar yok gibi ama LCD benim donda biraz bol duruyor. Evet sag yandaki da LCD, ama flat-tv, o da Philips. Oysa ben iflah olmaz bir Sony fanatigiyim. Çok canim sikiliyor bu duruma.

Bir video-santaj-montaj prosesi esnasinda cekilmistir yukaridaki foto.

Sera Etkisi


Sera etkisi devam ediyor.
Şu var ki içmeden de sarhoş olabiliyorum, rum rum rum!

***

Evin dort kapisinin mentese yonleri degistirilip, kapilar belli bir sira ile disari dogru acilirsa, dort kapinin acildigi alanda -holde- kalan biri dort kapi arasinda mahsur kalabiliyor. Peki dort kapinin ayni anda dort kisi tarafindan acilip, besinci kisiyi tam holden gecerken ortada kistirma olasiligi ne? Tum bunlari hesap etmek gerekiyor bazen. Evde kati sürette 5 kisi olmamak gerekiyor. 4 ya da 7 olabilir, 5 cok sakat bir rakam.

***

Görmez diye karanlikta silüete dogru kalkan selamlama amacli bir el karsilik buldugunda bu korkunc olabilir. O halde bakar kör olmak ve görmezden gelmek her zaman en güvenli ve emniyet saglayan tavirdir. Gozlerin sag ve sol genis acilarinda birseyleri farketmek, etrafa fazla dikkat kesilmek, sürekli tetikte olmak kötü bir handikap. Handikapin iyisi olmaz zaten.

***

Takip edilmekten hic hoslanmam, kim hoslanir ki? Takip edilmekten hoslananlarin akil sagligindan süphe edilmeli. Takip ediliyor musunuz?
Sakin sol ust koseden blogda "takip" kelimesini aramayiniz, sonuclar korkunc.

Friday, October 10, 2008

Thursday, October 9, 2008

No Totti No Party!

Vespa World Days 2008 - Cefalù (Sicily)

Diesel XXX


http://view.break.com/577249 - Watch more free videos

Wednesday, October 8, 2008

Sucre: You want me to bang your wife?


y(iy)emeyenin malini yerler...

Tuesday, October 7, 2008

All along the watchtower


Virtuozleri hicbir zaman sevmedim. Virtuozite iceren muzige karsi her zaman alerjim oldu. Lakin bu aksam neden Jimi Hendrix dinliyorum bilmiyorum.

there must be some kinda way out of here
said the joker to the thief
theres too much confusion
i cant get no release

a home in the UK



Bizim düz çim zemine ve tik kaplamaya karsi zaafimiz var.

Hancock


Hancock, 10 gun boyunca Raul'un superhero bombardimani sonrasi alinmasi gereken doz mahiyetindeydi. Sadece biraz sacma oldu sanirim, filme bir kadeh salgam bir kadeh raki, ezme, sardalya ve beyaz peynirle baslamis olmak. Serefine Cock cock cock Hancock! Marketten ust uste iki gün ezme, amerikan salatasi, kadinbudu kofte, arnavut cigeri almak biraz muptezel hissi veriyor insana, yalan degil.

Righteous Kill

Most people respect the badge. Everybody respects the gun.


Heat'ten 13 yil sonra iki baba yanyana. Filmin Heat kadar olmadigi asikar ancak yine de ustalar icin kacirilmayacak kadar onemli. Robert De Niro'nun filmdeki lakabi "Turk" bu arada.

Cinebonus'lardan birinde izledik filmi, Kanyon'dakinde. Al Pacino'nun vuruldugu sahnede De Niro, merkeze telsizle "Officer down" diye anons yaptiginda, altyazida "Memur egildi" yaziyordu. Olacak is mi ey altyazi emekcisi, iscisi, montajcisi, isikcisi. Zaten Türk sinema sektorunun yabanci filmlere isim uydurmaciligina ayri tav oluyorum. Orjinal Cinayetler diye nasil cevriliyor bu filmin adi.

Matchup#003


Skinny'den sikildim, yukardakini aliyorum.
Jean-topuklu kombinasyonunda uygun eşleşme.
Iri gogus uclari ve kalkik goguslar matchup disindadir, karismasin.

Monday, October 6, 2008

Villa Dal'ava


Yasam alanina havuz yerlestirme, bunu sikisik duzen bir alanda yapma,
sehir icinde yesillik-su feryad figani. Villa Dal'ava Paris sehir merkezinin biraz disinda.. Sanki simdi "Paris sehir merkezi"nde gibiyim
by Rem Koolhaas



Sunday, October 5, 2008