Friday, December 31, 2010
Thursday, December 30, 2010
Thursday, December 23, 2010
Sunday, December 19, 2010
The Town
Ne kadar değişirsen değiş,
yine de yaptığın şeylerin bedelini ödersin.
Seni tekrar göreceğimi biliyorum.
Bu tarafta ya da diğer tarafta.
Friday, December 17, 2010
Requirement
Tüm bildiklerimiz, içimizden gelen herşeyi söyleyebilmek için biraz cesarete ihtiyacımız var.
Ölebilmek cesareti...
Evet işte o kadar büyük, kocaman!
Thursday, December 16, 2010
Climbing a 1768 foot Transmission Tower
Hala yaptiginiz isin kötü ya da tehlikeli oldugunu düsünüyor musunuz?
Ayazma Benim Dünyam
Sen Ali Ağaoğlu, o Barış Turan...
Ayazma Benim Dünyam from ayazmamagdurlari on Vimeo.
Tuesday, December 14, 2010
Av Mevsimi
Eğer Çömez katil ve emniyete sızıp olan bitene içerden bakan bir "tez öğrencisi" psikopat çıkagelseydi, film benim için daha tatminkar olacaktı. Yine de trailer'in izleyicide yarattığı "büyük beklenti" adına kenara yazılmalıdır bu iş. Müziklere filmden sonra uzunca bir zaman kulak vereceğim. Tamer Çıray ve Ete Kurttekin'e sevgiler.
http://www.avmevsimifilm.com
Yekpare
Foto: via HKNTUNG
"Yekpare" is a storyteller which narrates the 8500 year story of Istanbul. The story embraces symbols from Pagans to Roman Empire, from Byzantine Empire to Latin Empire, and finally from Ottoman Empire to Istanbul at the present day.
Haydarpaşa Train Station, with its brilliant architectural forms, is the building on which the story is projected. The connection between middle east to west has been provided by Istanbul and Haydarpaşa since 1906. In the 50’s it served as a door for millions of internal emigrants who have triggered the chaos in Istanbul's dialectical daily life scenes.The project's conceptual, political and geographical positioning, the location’s depth of field and the fact that the entire show can be watched from Kadıköy coast; make "Yekpare" a dramatic presentation.
The first day of the performance also marks the 47th deathday of Nazım Hikmet Ran, the famous Turkish poet. We started out with a quote from his epic novel, "Human Landscapes from My Country": “At Haydarpaşa Train Station, in the spring of 1941, it is three o’clock. Sun, exhaustion and rush lay on the stairs...”
Art Direction & Visuals:
Deniz Kader – Candaş Şişman
Music & Sound Design:
Görkem Şen
Project Management:
Erdem Dilbaz
Modelling: Gökhan Uzun – Can Dinlenmiş (prospektif.org)
Special Thanks to: Efor Production, Visio – Vox, Sinevizyon, Yakup Çetinkaya, Gökhan Kurtuluş, Lokman Doğmuş, Baran Güleşen, Ümit Özdemir, Tolga Dizmen, Yunus Dölen, Murat Durusoy, Ahmet Türkoğlu, Mustafa Nurdoğdu, Burhan Ersan.
Realized with mxwendler.net mediaserver
contact: nerd@nerdworking.org
‘YEKPARE’ (monolithic) from nerdworking on Vimeo.
Monday, December 13, 2010
Vespa #38
Milano sokaklarinda kuşlar, böcekler,
Şimdi Vespa zamanı tüm üşengeçler,
Solumdan akan şoför duyuyor musun,
Yarattığın rüzgarla kaybolsan yeter...
via sartorialist
Friday, December 10, 2010
Platoon
Sana kendinden başkası yardım edemez, etmez.
Sıkıldıysan Kamboçya'da bir tatil iyi gelir ruhuna.
Right Guard' is a famous US men's deodorant that Biafra is using to demonstrate US effeminacy in the face of Khmer socialist brutality. Compare this to Kurt Cobain's lack of knowledge that 'Teen Spirit' was actually also a famous US deodorant (an ex-girlfriend paint-sprayed on his bedroom wall: "Kurt smells like 'Teen Spirit'". Cobain took the lyric but did not understand its wider social and political implication.
Saturday, December 4, 2010
Thursday, December 2, 2010
Hard Reference #009
http://www.ciclotte.com
http://katiahakko.com/blog
http://www.nowness.com
http://www.geekosystem.com
http://iwdrm.tumblr.com
http://www.ctbites.com
http://parisvsnyc.blogspot.com
href ~ hard reference
HREF indicates the URL being linked to. HREF makes the anchor into a link.
So, for example, this tag creates a link to sevmek-koca-bir-deniz?.html
Haidar-Pasha
Yanar da, batar da, çıkar da, yıkılır da, satılır da...
Siz de anca seyredersiniz.
Makul memleketlerde pazartesi sabahi İstanbul valisi ve belediye başkanı istifa ederdi.
Ederdi, ederdi, ederdi, ederdi...
Batan Project #16
Bankis'de "Chili's" hakkında birşeyler yazıldığında Şubat 2010'da "orası batar" demiştim, batmış. Dün önünden geçerken gördüm, Chili's kapıları kapatmış. Margarita, tapas bol geldi Etiler'e. İçerğinden öte o yapı bloğunda öyle bir yer tutundurmak zor. Görüntü tutmuyor. O bloğu sokağın başından ilerde köşedeki büfeye kadar komple biri alip, Finansbank'ı da şutlarsa işte o blok cok fena sallar. Projem var. Yatırımcı varsa buyrun gelin...
İkinci batan yer, tüm sevimsizliği ve hantallığı ile Türkiye'de "elektronik cihaz, kaput, çaput" pazarını domine eden mağazalar zinciri Teknosa'nın Akatlar MKM'deki noktası. Kepenkleri indirmişler. İsabet olmuş. İpsiz sapsız çalışanları, kalitesiz mallarla Doğubank'ın bile gerisinde kalmıştı. Teknosa'lar komple batsa da uyar, olur. O dükkanlara mahkum kalmak sinir bozuyor.
Sunday, November 28, 2010
Bir Garip Vicdan
1979-2010
Onur Bayraktar, tiyatrocu, 31 yaşında(ydı). Bazılarımız gibi "iki teker" tutkunu. Ve onlardan kendini kaybedip gaza basanı. Onur'u, "Kapalıçarşı" dizisindeki "Timur" karakteri ile tanıdım. Diziyi izleme sebeplerimden biriydi (ötekisi Zeze). Hem karakter hem Onur'un oyunculuğu için. "Bazı hayatlar buraya kadarmış" dedi Erkan Can, cenazesinde.
Onur, diğer bazı olacakları hissedenler gibi başına gelecekleri önceden hissetti. Twitter'ında yukardaki mesajı yazdığında sadece 200 kadar takipçisi vardı. Cuma akşam hayatını kaybettikten sonra şimdi onu 3bin küsür insan takip ediyor. Bir garip vicdan var hep bu memlekette.
Monday, November 22, 2010
Eric Cantona: "Kill The Banks"
Cantona bayragi cekti, Fransizlar örgütlenmeye basladi. 7 Aralik'ta bankalardan paralarini cekmek icin organize oluyorlar... Sonrasi. Belki 2. bir Fransiz Devrimi.
''Çevremizde bu kadar sefalet varken mutlu olamayız. Yapılması gereken şeyler var. Bugünlerde sokaklarda olmanın, gösteri yapmanın anlamı nedir? Böyle yaparak kendiniz kandırırsınız. Devrimi başlatmak için elimize silah alıp öldürmeye de başlayamayız. Devrim gerçekten çok kolay bugünlerde. Sistem ne? Sistem bankaların iktidarı üzerine kurulmuş, o zaman bu sistem bankalar üzerinde imha edilmeli. Bu da üç milyon insanın ellerinde pankartlarla sokağa çıkıp, doğru bankalara giderek paralarını çekmesi, bankaların da çökmesidir. Üç milyon, on milyon insan, bankalar çöker, ortada bir tehdit de yok, kan da. Alın size devrim.''
Çemberin Dışı
"ya dışındasındır çemberin, ya da içinde yer alacaksın.
kendin içindeyken, kafan dışındaysa."
Galiba ne okullarin, ne ofislerin, ne plazalarin, ne arabalarin, ne süslü meyhanelerin, ne asklarin, ne iliskilerin, ne insanlarin, ne o kocaman evlerin icinde olmayi sevdi Fiona.
Fiona tum bunlardan menkul cemberin hep disinda olmayi secti. Disardan bakmayi, gozlemeyi, onsuz olan biteni seyretmeyi sevdi. Yeri hep orasiydi ve Fiona sonunda yerini, duracagi noktayi bulmustu. Er ya da gec..
Bütün rollerini birakip gitmis Fiona bu sabah.
Haber geldi.
Bugun Pazartesi, evden cikarken hangi kiliga büründü simdi digerleri?
Thursday, November 18, 2010
If we don't, remember me.
“You’re no messiah. You’re a movie of the week. You’re a fucking t-shirt, at best.” Se7en (1995) |
“We can stop, get pancakes and then we’ll get laid, alright?” Fargo (1996) |
“Why don’t you grow up? … I’m trying to!” Straw Dogs (1971) |
“Call me. Dial your number. Go ahead.” Lost Highway (1997) |
“Well, I don’t think it’s very intelligent to keep an electrical gadget on the edge of the tub. … I tie it to the radiator.” The Royal Tenenbaums (2001) |
“I think we’re just gonna to have to be secretly in love with each other and leave it at that, Ritchie.” The Royal Tenenbaums (2001) |
“You invited me. It is not my custom to go where I am not wanted.” Lost Highway (1997) |
via iwdrm
Şehir Duvarlarında Dosya Paylaşımı
Sehirde duvarlara monte edilecek dağıtık düzen flash-memory-usb drive'lar ile P2P'nin önünü başka bir mecrada açmak. Eğer insanlar data dolaşımını sağlamak istiyorlarsa, önünde duramazsınız. Tak duvara, bağlan, al kopyala ve uzaklaş.
Aram Bartholl'un bu kurgusu ve uygulamya yönelik fotoğrafların tümü şurada:
http://www.flickr.com/photos/bartholl/sets/72157625142951009/detail/
via hack-a-day
Saturday, November 13, 2010
Ceren & Emek
Aman tertip can tertip, hasrete katlan tertip***O güzel insanslar atlarına binip gittiler,
Casablanca'ya...
Tuesday, November 9, 2010
Trabzon Away
Deplase olun gençler: Bir futbol takımının peşinden ya da bir kadının, farketmez!
Pazar sabah 08:30, Mevlam, Akatlar. Ekip toplanmis. Yataktan sürünerek kalktim. Cocuklar kahvalti etmisler bile. Bir acma, bir cay. Sonra hep beraber havaalanina. Giden ekiple selamlasma, biletler. Pazar gazeteleri. Ancak Trabzon Havaalanina inince patlayan afyon. Güzel hava, güzel sehir.
Cenebaz taksici ile tavsiye üzerine Nihat Usta'da köfte. Akcabaat usul. "Gercek" piyaz, kuymak, kaygana, ayva tatlisi. WC'sinde yerleri silen 11-12 yaslarda bir cocuk. "Nolur mac"a cevapsiz, kapiya yöneldi. Sustu konusmadi. Burada herkes takim tutar o da tektir ama cocukta ses yok. "Futbolu mu sevmiyorsun"a "Bilmiyorum"lu cevap. Hayatindan bezmis gibi. Sasirdi da biz iceri girince. Israr ettim "Nolur mac" diye diye.
Galatasarayli Nihat Bey'in ugurlamasi ile sonra Avni Aker. Türkiye'nin acik ara en güzel deplasman tribünü. Gidenlerin dilinde "Vicente Calderon"a benziyor sesleri. Oyun iyi gibi, gol gelmiyor gibi, ömür törpüsüne gidiyor gibi yollar. Bütün yollar. Hani sana acilirdi bütün yollar?
Tribünde solumda Ultra Dadas. Elle yazilmis bir beyaz karton. Ekran ceksin diye kaldiriyorlar. Sonra özenle arkada duvara dogru yasliyorlar. Sonra tekrar kendi aralarinda organize oluyorlar. Kaldiralim hadi diyorlar, kartonu düzgünce koyduklari yerden aliyorlar. 2'si kaldiriyor, 3'sü fotosunu cekiyor. Hagi'yi cok seviyorlar. Kartonda da I Love You Hagi Ultra Dadas yazmislar.
Kadikoy'de sagimizda duran kivircik sacli cocuk, dönüste, havaalaninda merdiven altinda. Gözleri yasli. Maglubiyetten değil, neden o da belli değil. Aklım sadece onda kaldı. Bir de uçakta yan koltuktan gelen hikayede: "Cocugun biri dun aksam 7 sularinda binmis otobuse. Bugun 12'de stada gelmis. Simdi gece 01'de binecek 17 saatte tekrar İstanbul'a donecek. Tek basina gelmis. Abi beni de ucaga alin dedi. Mumkun olmadi, full geldik full dönüyoruz. Aramizda hemen para topladik istersen sabahi bekle bunla ucaga bin dedik."
Arman için, forman için, bizim için...
Sunday, November 7, 2010
Saturday, October 30, 2010
Carry On
One day, on us the sun may shine
God knows we've waited for awhile
There are less and less ideas these days
Lost years in shadows of mistakes
Don't worry my love, don't worry my love
'Cause most of what, 'cause most of what happens
Happens without you
So carry on, carry on, carry on, carry on living
Outside our own time
So carry on, carry on, carry on, carry on living
Outside our own time
Trying not to lose our fire
Compensate with focused desire
Oh, we're dreaming of the years gone by
Finding them in boxes of wine
So have another glass, another glass
Please don't ask, please don't ask what's happening
What's happening without you
So carry on, carry on, carry on, carry on living
Outside our own time
So carry on, carry on, carry on, carry on living
Outside our own time
You'll know all about it when we're gone [x4]
Carry on, carry on, carry on, carry on, carry on, carry on
Living outside our own time
So carry on, carry on, carry on, carry on, carry on, carry on
Living outside our own time
Thursday, October 28, 2010
Tuesday, October 26, 2010
Mark Ronson & The Business Intl - The Night Last Night
with Rose Elinor Dougall & Alex Greenwald, 29/9/2010.
Rose'un sesi sizi de saracak, eminim.
Wednesday, October 20, 2010
Sahada İşini Yapanlara Saygı
Sahada işini yapanlara saygı, tribünde centilmenlik.
Fairplay / Tribün Dergi from Atilla KARABAY on Vimeo.
Reklamveren: Tribün Dergi
Reklam Yazarı: İlkay Yıldız
Sanat Yönetmeni: Atilla Karabay
Yönetmen: Mert Baykal
Prodüktör: Sevinç Metuçin Öktem, Berna Parlak, Eser Fırat
Prodüksiyon: Zihin Açıklığı
Tuesday, October 19, 2010
Ulus Baker üzerinden Blogging
ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nde Ulus Baker anısına düzenlenen toplanmada Ünal Nalbantoğlu hocanın Baker üzerine şu lafları, bugünün "neden bloglanıyor"una bir tanım sağlıyor gibi, bir yandan:
" ...Ulus belki de herkesten daha kolay geri dönebileceği okula belki de bu nedenlerle sırt çevirip arada dolaşmayı seçti. Hafızayı deterjanlayan eğitim sistemi ona galiba pek uymadı. Ama gene de neden gitti İstanbul'a da, başka üniversitelerde ders vermeyi seminer vermeyi tercih etti. Onu şöyle açıklayabileceğimizi sanıyorum: Kendisi söze hep öncelik tanıdı. Çünkü seçkin yalnızlığın içinde ne kadar zarar çekerse çeksin insan, eğer bunu birileri ile paylaşmazsa, bir duygu ve söz cemaatiyle bunu paylaşmazsa, sözleri orada dolaşıma girmezse, çıldırabilir."
Unal Nalbantoglu from Bilge Demirtas on Vimeo.
Saturday, October 16, 2010
Olympic Provisions
Olympic Provisions, Portland Oregon'da bir "amerikan şarküteri". Avrupa ve Kuzey Afrika mutfağından etkilenen Şef Jason Barwikowski ve ekibinin çalıştırdığı OP'de, lokal üreticilerden aldiklari ürünleri kullaniliyor.
Portland'da Olympic Mills Commerce Center içerisinde yer aliyorlar.
07 SE Washington Street, in Portland, Oregon.
info@olympicprovisions.com
503-954-3663
Subscribe to:
Posts (Atom)