Sunday, November 28, 2010

Bir Garip Vicdan

1979-2010

Onur Bayraktar, tiyatrocu, 31 yaşında(ydı). Bazılarımız gibi "iki teker" tutkunu. Ve onlardan kendini kaybedip gaza basanı. Onur'u, "Kapalıçarşı" dizisindeki "Timur" karakteri ile tanıdım. Diziyi izleme sebeplerimden biriydi (ötekisi Zeze). Hem karakter hem Onur'un oyunculuğu için. "Bazı hayatlar buraya kadarmış" dedi Erkan Can, cenazesinde.





Onur, diğer bazı olacakları hissedenler gibi başına gelecekleri önceden hissetti. Twitter'ında yukardaki mesajı yazdığında sadece 200 kadar takipçisi vardı. Cuma akşam hayatını kaybettikten sonra şimdi onu 3bin küsür insan takip ediyor. Bir garip vicdan var hep bu memlekette.

Monday, November 22, 2010

Sokak Savaşa Karşı | Streets Against The War

http://sokaksavasakarsi.blogspot.com


Sokak Savaşa Karşı | Streets Against The War from sokak savasakarsi on Vimeo.

Eric Cantona: "Kill The Banks"

Cantona bayragi cekti, Fransizlar örgütlenmeye basladi. 7 Aralik'ta bankalardan paralarini cekmek icin organize oluyorlar... Sonrasi. Belki 2. bir Fransiz Devrimi.



''Çevremizde bu kadar sefalet varken mutlu olamayız. Yapılması gereken şeyler var. Bugünlerde sokaklarda olmanın, gösteri yapmanın anlamı nedir? Böyle yaparak kendiniz kandırırsınız. Devrimi başlatmak için elimize silah alıp öldürmeye de başlayamayız. Devrim gerçekten çok kolay bugünlerde. Sistem ne? Sistem bankaların iktidarı üzerine kurulmuş, o zaman bu sistem bankalar üzerinde imha edilmeli. Bu da üç milyon insanın ellerinde pankartlarla sokağa çıkıp, doğru bankalara giderek paralarını çekmesi, bankaların da çökmesidir. Üç milyon, on milyon insan, bankalar çöker, ortada bir tehdit de yok, kan da. Alın size devrim.''



Çemberin Dışı

"ya dışındasındır çemberin, ya da içinde yer alacaksın.
kendin içindeyken, kafan dışındaysa.
"

Galiba ne okullarin, ne ofislerin, ne plazalarin, ne arabalarin, ne süslü meyhanelerin, ne asklarin, ne iliskilerin, ne insanlarin, ne o kocaman evlerin icinde olmayi sevdi Fiona.

Fiona tum bunlardan menkul cemberin hep disinda olmayi secti. Disardan bakmayi, gozlemeyi, onsuz olan biteni seyretmeyi sevdi. Yeri hep orasiydi ve Fiona sonunda yerini, duracagi noktayi bulmustu. Er ya da gec..

Bütün rollerini birakip gitmis Fiona bu sabah.
Haber geldi.

Bugun Pazartesi, evden cikarken hangi kiliga büründü simdi digerleri?

Thursday, November 18, 2010

If we don't, remember me.

“You’re no messiah. You’re a movie of the week. You’re a fucking t-shirt, at best.” Se7en (1995)

“We can stop, get pancakes and then we’ll get laid, alright?” Fargo (1996)

“Why don’t you grow up? … I’m trying to!” Straw Dogs (1971)

“Call me. Dial your number. Go ahead.” Lost Highway (1997)

“Well, I don’t think it’s very intelligent to keep an electrical gadget on the edge of the tub. … I tie it to the radiator.” The Royal Tenenbaums (2001)

“I think we’re just gonna to have to be secretly in love with each other and leave it at that, Ritchie.” The Royal Tenenbaums (2001)

“You invited me. It is not my custom to go where I am not wanted.” Lost Highway (1997)

via iwdrm

Şehir Duvarlarında Dosya Paylaşımı


Sehirde duvarlara monte edilecek dağıtık düzen flash-memory-usb drive'lar ile P2P'nin önünü başka bir mecrada açmak. Eğer insanlar data dolaşımını sağlamak istiyorlarsa, önünde duramazsınız. Tak duvara, bağlan, al kopyala ve uzaklaş.

Aram Bartholl'un bu kurgusu ve uygulamya yönelik fotoğrafların tümü şurada:
http://www.flickr.com/photos/bartholl/sets/72157625142951009/detail/




via hack-a-day

Saturday, November 13, 2010

Skateistan: To Live And Skate Kabul


SKATEISTAN: TO LIVE AND SKATE KABUL from Diesel New Voices on Vimeo.

Ceren & Emek

Aman tertip can tertip, hasrete katlan tertip
***
O güzel insanslar atlarına binip gittiler,
Casablanca'ya...


Tuesday, November 9, 2010

Trabzon Away

Deplase olun gençler: Bir futbol takımının peşinden ya da bir kadının, farketmez!

Trabzon Away

Pazar sabah 08:30, Mevlam, Akatlar. Ekip toplanmis. Yataktan sürünerek kalktim. Cocuklar kahvalti etmisler bile. Bir acma, bir cay. Sonra hep beraber havaalanina. Giden ekiple selamlasma, biletler. Pazar gazeteleri. Ancak Trabzon Havaalanina inince patlayan afyon. Güzel hava, güzel sehir.

Cenebaz taksici ile tavsiye üzerine Nihat Usta'da köfte. Akcabaat usul. "Gercek" piyaz, kuymak, kaygana, ayva tatlisi. WC'sinde yerleri silen 11-12 yaslarda bir cocuk. "Nolur mac"a cevapsiz, kapiya yöneldi. Sustu konusmadi. Burada herkes takim tutar o da tektir ama cocukta ses yok. "Futbolu mu sevmiyorsun"a "Bilmiyorum"lu cevap. Hayatindan bezmis gibi. Sasirdi da biz iceri girince. Israr ettim "Nolur mac" diye diye.

Galatasarayli Nihat Bey'in ugurlamasi ile sonra Avni Aker. Türkiye'nin acik ara en güzel deplasman tribünü. Gidenlerin dilinde "Vicente Calderon"a benziyor sesleri. Oyun iyi gibi, gol gelmiyor gibi, ömür törpüsüne gidiyor gibi yollar. Bütün yollar. Hani sana acilirdi bütün yollar?

Tribünde solumda Ultra Dadas. Elle yazilmis bir beyaz karton. Ekran ceksin diye kaldiriyorlar. Sonra özenle arkada duvara dogru yasliyorlar. Sonra tekrar kendi aralarinda organize oluyorlar. Kaldiralim hadi diyorlar, kartonu düzgünce koyduklari yerden aliyorlar. 2'si kaldiriyor, 3'sü fotosunu cekiyor. Hagi'yi cok seviyorlar. Kartonda da I Love You Hagi Ultra Dadas yazmislar.

Kadikoy'de sagimizda duran kivircik sacli cocuk, dönüste, havaalaninda merdiven altinda. Gözleri yasli. Maglubiyetten değil, neden o da belli değil. Aklım sadece onda kaldı. Bir de uçakta yan koltuktan gelen hikayede: "Cocugun biri dun aksam 7 sularinda binmis otobuse. Bugun 12'de stada gelmis. Simdi gece 01'de binecek 17 saatte tekrar İstanbul'a donecek. Tek basina gelmis. Abi beni de ucaga alin dedi. Mumkun olmadi, full geldik full dönüyoruz. Aramizda hemen para topladik istersen sabahi bekle bunla ucaga bin dedik."

Arman için, forman için, bizim için...

Sunday, November 7, 2010