Friday, May 30, 2014
Thursday, May 22, 2014
Aga Cami Sokagi
Kolumun altina 8 mm'lik 2'ser blok cam almistim. Sollu, sagli. Bir film sirketinin ikinci kattaki ofisine gidiyorduk. Sehpa cami olacakti, galiba. Merdivenden cikarken biri kaydi, kirildi. Yasim 11. Merdivende döndü bana bakti, sert. Titredim, korktum... Basarisizlikti.
Dukkandan iceri girince sagda bir vitrin vardi. Bir cam dukkaninin vitrini. Zevkliydi. Ozenliydi. Herkes giremezdi ahsap merdivenle cikilan kumandan koskune. Haçik, ben, o ve abim. Belki kardesleri, bazi özel misafirler. Butun degerli tablolar, kiymet verilen kitaplar, cennet bir arsiv. Huzur buldugu asikardi.
Masanin üzerine mavi renk bir halifleks. Uzerine cam kiymiklari, masa altinda kirik teknesi. Masanin kosesinde bir güvec kabi. Hacik Peredyan'in yemegi güvec. Sanki arada yapilan, ozel zamanlar ya da bir iyilik hali tasviri gibi. Patlican, patates, carliston, domates, kusbasi et... Orta ateste, demlene demlene. Aga Cami sokakta, numarasi hafizadan silinmis bir bina.
Gece koltukta sizmisim, dukkani gordum bir hasila, ruyada. Aksam eve gelirken guvec almistim. Kalktim, malzemesi de vardi, güvec yaptim. Her yemegin hafizada hatirlattigi bir hikaye var. Zamanda bir yerde, bellekte insanlar, isimler, hal ve hareketler. Aci-eksi patlican kucuk teyzemdir mesela.
Keske daha cok cam kirabilseydim ve birlikte yapsaydik o isi diye cokca dusunmedim degil. Donup neyi degistirmek istersin diyince; o isin ucundan tutmayis da yokolusunun bir parcasiydi belki de. Bilemiyorum. Belki de, belki de. Evet belki de.
Tuesday, May 6, 2014
Thursday, May 1, 2014
Subscribe to:
Posts (Atom)