Wednesday, October 31, 2007
Tepebaşı'ndan Beylikdüzü'ne: Öldürülen Bir Gelenek
Yaslanmis, kici kirik ihtiyar gibi ikide bir böyle "80'ler" demek gücüme gitmiyor benim gerci ama okuyan icin "yine mi" dedirtebilir diye endise ediyorum. Evet, 80'lerde, yine 80'lerdeyiz. Aceto Bey'in elimden tutup beni Tepebasi'ndaki Tüyap'a götürdügü zamanlar, Ali Sami Yen gibi, Spor Sergi Sarayi gibi, Site ya da Gazi Sinemasi gibi, Kristal Büfe gibi, Uçaksavar Basket Sahasi gibi, Mehmet Eksi Futbol Sahasi gibi... Ikimiz yalniz gidene kadar da bize onderlik eden sevgili babam'dan bize yadigar kalan bir aliskanlik. Her yil kasim ayinin ilk haftasi iple cekilirdi. Ben o zamanlar cok fazla 'okuma'nin derdinde degildim. Aceto daha fazla okurdu, hala benden daha fazla okur... Beni kitap fuarindaki kalabalik, oradaki cümbüs, envai cesit kitabi bir arada bulmak-görmek daha cok cezbederdi. Kasagi ile Tom Sawyer arasinda birseyleri 3 ayda anca bitirdigim dönemler. Ama ev kitap dolu... Yasakli, yasaksiz, yatak alti Texas Tommiks Kizilmaskeler.. Bir gun hirtlik edip ispiyonlamistim peder beye Aceto'yu. Bir torba laf isitmisti. Sonra ben o Texas-Tommiksleri mahallede tezgah acip satmistim. Bu is daha sonra trend olmus evinden Texas-Tommikslerini kapan tezgah acmaya baslamisti. 2 yaz oyle gecti. Hatta bir ara isi azitanlar evden garip-gurup seyler de getirip satmaya baslamisti: Eski tost makinesi, babasinin koleksiyonundan köstekli saat, kol dugmesi, sapka, eski kasetcalar.. Isin icinde bir tuhaflik oldugunu bir süre sonra herkes farketti: Mallari birbirimize satip duruyorduk. Kimsenin para kazandigi yoktu. Herseyi firlatip bugun Alkent olan arazide (Çayır) futbola verdik kendimizi. Daha Tanju, Cimbom'a gelmemis; bizim mahalle maclarinin carpisan yildiz izdüsümlerinin Seydic - Selcuk oldugu zamanlar...
Kitap Fuari.. Fuardan futbola bir baş-harf carpismasi. Yani fuar Tepebasi'nda bugun TRT tabelasi/kukuletasi olan binada Tuyap Kitap Fuari oldugu zamanlar gercekten "fuar gibi"ydi. Zaman neleri degistirmiyor ki denebilir de zaman bazi seyleri degistirirken mevcut hallerinin yitirilmesine sebep olmak zorunda degil. Ben "Burasi daha uygun arazidir" diye memleketin "bunu-bende-yaparim ressami"nin direktifi ile sehrin 30km disina insa edilmis bir universitesinde bilfiil 14 sene okumus biri olarak, sehrin muhim yasam alanlarinin hele hele fuar gibi senede sadece 1 hafta süren bir etkinligin sehir disina tasinmis olmasinin garabetine cok da sasirmiyorum.
Oysa fuara gecen pazartesi günü, biraz da "bayram günü hadi musait gün" diye giderken kendisi bir mimar olan Keremyan'in savi beni pek desteklemiyordu: "Fuar alani icin burasi gayet musait abi. Buraya alinmasi bence daha mantikli. Fuar katilimcilari sehire girmeden fuar alanina nakil olup, toparlanip geri gidebiliyorlar"
Bu da bir düsünce...
Keremyan'i fuar yoluna saptirana kadar Rampulla ile icimiz disimiza cikti. Bir de yagmur bastirdi ama hic ummadik sekilde trafige takilmadan TEM-Avcilar uzerinden Beylikduzu'ne yarim saatte ulastik. Donus yolu berbat kapaliydi. Dönerken düsünürüz dedik onu.
Fuar alaninda bir de Sanat Fuari vardi. Sanat fuarina ayrilan alan, Kitap Fuari'na nazaran daha genis ve tabi ki gezeni daha az oldugu icin daha ferah. Yaylim yaylim yayilay arazisi. Not almayi unuttum ve hafizamda da yok, cogunlugu portelerden olusan ve pastelle yapilan renkli calismalara bayildim.
Gecelim bir an once ara koridordan kitap fuarina. Umdugum "kalabaligi" buluyorum ama umdugum insan populasyonunu bulamiyorum. Yöre halki gelmis. Bir nebze Tepebasi günlerine selam ederek, brosöür topluyorlar. Kitap fuarinin vazgecilmez goruntusu bu. Ufakken de anlamazdim, fuar binasindan cikan cocuklar ne kadar fazla brosür topladiklari ile övünürlerdi. Bir fuarin böylesi yer degisimi en azindan gittigi yere bir aydinlanma bir kalkinma saglasin ama neye hacet. "Halk" isin terenennisinde.
Sadece halk mi, yayinevleri de ciddiye almamislar gibi. Fuar standlarini ve sergilenen kitap cesitliligini yetersiz buldum. Oncelikle bana gore fuarin en buyuk sorunu yayinevi bazli bir yerlesim plani uygulamasi. Oysa konu siniflarina gore bir yerlesim daha efektif olabilirdi. Bir ton gereksiz kitapla hasir nesir olmak zorunda kaliyorsunuz. Yayinevlerinin kendi yazarlarina olan garip tutumu da cabasi: Şöyle ki, adini animsamiyorum hangi yayinevi Emine Beder'i imza icin masaya oturtmus, sol ve sag yaninda da yayinevinin diger 4 yazari oturtulmus. Fotogoraf cok komikti: Diger yazarlar kitaplarinin sayfalarini mincikliyorlar. Kalabalik sadece Emine Beder icin kuyruga girmis. "Emine Hanim benim kitabin yumurtali ispanak sayfasindan imzalarsaniz cok makbule gecer..."
Muhafazakar kitaplar yayinlayan bazi yayinevlerinin oldukca ilgi cekici kapak tasarimlari kullanmalari sanirim son yillarin "cin fikri". Kapak ne kadar dikkat cekici olsa da sayfalar gül suyu kokuyor.
Özellikle arandigim birsey yok. Güya fuarda kitaplar indirimli satilir ama fuardaki fiyatlar bile korsanin yanina yaklasamiyor. Bu durumda insanlarin korsan kitaba yönelmesi kacinilmaz. Inanilmaz fiyatlar sözkonusu. Yalcin Kücük'ün yeni kitaplarini ve eksik bazi yayinlarini toplayacaktim, taksit seruvenli ufak capli bir servet zikretti standdaki kiz. Uzak durdum.
Tasarim, grafik ve web uzerine birseyler bakinayim diyorum. Internette tonla kitap ve katalogu gorup netten siparis verip, sonra da gumrukte "ithalat yapiyoruz" diye soyuluyoruz. Birkac kitap gorunce heyecanlaniyorum ama nafile. Fiyatlar cok yuksek. Konsantine'den Istanbul'a adinda 2 ciltlik bir foto albumu var. Muthis bir calisma, ama fiyati 1300ytl. Standdaki bey "alici misiniz" diye yaklasti. "Yok çalmak üzere hazirlaniyorduk" diyesim geldi.. Rampulla "eaaaaaaalmayi dusunmuyoruz ama fiyatlar hakkinda bilgi edinmeye calisiyoruz" dedi. 5 tane getirmisler, 3 u satilmis 2 tane kalmis. Kalir tabi. Web Design Index'in 7.'si cikmis. Ondan kapiyorum ama Robinson'dan aldigim fiyattan bir farki yok, "gelmişken alayim" oluyor sadece.
Rampulla da Escher'in hayat hikayesini anlatan bir album aliyor 25'e. Keremyan'sa mimari uzerine bir kitabi karistirip, icindeki icerik icin "orjinal birsey yok" diyince kitapcidan ayari aliyor: "Kitabin kendisi orjinal". Breh breh...
Fuarda umdugumu bulamadim, buldugumuzu yedik geldik, 10 yil sonra Kitap Fuari'na giderek 10 yildir neden gitmedigimizi idrak etmis olduk. Okumak senin neyine halkim, broşür topla sen...
Naber Barcelona!
Radyospor 107.2'de Assist programı. İsmet Badem ile Murat Murathanoğlu hazirliyorlar programi. Murathanoglu bu hafta FB maci nedeniyle Barcelona'da oldugu icin canli baglaniyorlar, cepten tabi. 30 dakikadir canli bagli olan Badem ve Murathanoglu arasinda bir ara bir dialog:
- Sevgili Murat, nasilsin
(Murathanoglu gülüyor...)
- Hahah Efendim Ismet abi , ne olsun...
"Hahahaha" hakikaten. Nasil olsa Saran'a giriyor paralar...
Sevgili Ismet Abi, nasilsin? Hahahaha
Tuesday, October 30, 2007
Monday, October 29, 2007
Thursday, October 25, 2007
Yalnızlaşma
Fotoğraf makinelerinin analogdan digitale evrilmesiyle insanoğlunun yalnızlaşma süreci de hızlandı. "Bir çeker misiniz bizi şöyle"ler yerini, sol ya da sağ kolun alabildiğine ileri uzatılıp objektife yalnız-yapayalnız bir gülümseme ya da ekseri donuk bakış atılmasına bıraktı.
Yalnızlaşma yalınlaşma sağladı...
STF - Self-Timer Foundation
Wednesday, October 24, 2007
Monday, October 22, 2007
Friday, October 19, 2007
stabil yaşam formları
stabil tekil yaşam formu çizelgesi
07:00 spor
08:00 sicak dus + soguk dus
08:20 kahvalti
08:30 gazete/tv takibi
09:00 mesai baslangici
13:00 ogle tatili
14:00 gunun ikinci yarisi baslangici
16:00 atistirma molasi-cay-cay-cay-kahve
18:00 telefonla laklak
19:00 isten cik eve git
20:15 evden cik spora git
21:30 spordan cik eve git ya da arkadaslarinla bulus
00:00 eve dön
00:15 dus al kahve al okunacaklari al
00:40 uzan oku dogrul oku
01:45 e-posta kontrol et
02:00 bir film izle
03:45 yat uyu
06:45 kalk uyan
stabil çoğul yaşam formu çizelgesi
06:00 dürt uyandir, dürtsün uyan
06:15 seks
06:30 "yarim saat daha uyuyalim mi"
07:00 spor
07:30 eve dön seks
08:00 birlikte dus
08:45 evden cikip ise git, isine birak, isine biraksin
09:00 mesai
12:00 telefon: "oglen ne yiyeceksin"
13:00 ogle yemegi, bulus, kavga et
14:00 ofise dön, calis, calis calis
15:00 ara özür dile, aramasin küs kal
16:00 cay saati, kahve saati
17:00 telefon: "naber"
18:00 telefon: "aksam nereye gidiyoruz"
18:15 telefon: "aksam ne yiyiyoruz"
19:00 isten cik eve dogru git
19:05 telefon: "eve gelirken sunu al bunu al onu al"
19:45 eve gir, seks
20:15 spora git
21:30 eve dön, seks
22:45 disari cik, tatli-kahve, fantezi
23:30 dans dans dans
02:00 eve dön, seks
02:10 uyu
05:00 dürt uyandır, seks, seks, seks
Wednesday, October 17, 2007
Wake Up Cosmo!
Uyan Cosmo ve Metin'i kurtarmak icin birseyler yap. Az önce Metin Demirhan'in beyin kanamasindan hastaneye kaldirildigini okudum. Fanzinlerin yeserdigi 90-92 yillari arasinda bir avuc insandik lakin Metin'le pek sevismezdik. Yine de Kelle'deki kosesini ve Cosmo'yu yillarca takip ettim. Guclu bir cizgisi vardi karikatürlerinde... Koş Cosmo, birşeyler yap...
Tuesday, October 16, 2007
1001 Güçlük
Bu tafraya inanmiyorum. "Binbir güclüklerle yaptigimiz, ettigimiz, sictigimiz, toparladigimiz..." Yapilan eylemi direkt övgüye tabi tutmak icin kullanilan klasik bir ağlak edebiyati bu... Güclük cekiyorsan yapma... Ne kadar dokunakli "1001 Güclük"..
Bir de sartlari zorladik var. "Bakalim sartlari zorlayacagiz, senin duruma bakacagiz"
Zorla tabi sartlari, yirtildigi yerden kopsun
Ouvre Les Yeux
Ouvres les Yeux Bambi Cruz harissien
Bambi Cruz - Ouvre Les Yeux
je nous cerne comme des esclaves modernes
prisonnier d'un système
qui ne cesse de nous berner
notre cerveau ! lavé comme un vulgaire polo
retourné, programmé, formaté depuis l'âge du berceau
ne me dites pas que je suis le seul à essayer
de rassembler les pièces de ce puzzle éclaté
le temps passe
les jeunes se tabassent
cassent des vitrines
rêvent de flings de luxe, de limousines
les magasins sont remplis de belles choses
on crée l'envie, le peuple est sous hypnose
la publicité matraquée tous les jours
la technologie avance sauf pour ceux qui habitent les tours
ils travaillent comme personne la mammite fonctionne
leurs propres désirs les emprisonnent
tu ne peux plus réfléchir, tu dois t'en sortir
payer tes dettes, tes crédits voici ton avenir
{refrain: x2}
ouvre les yeux
je t'emmène en voyage
sur un nuage
ouvre les yeux
un sombre au pouvoir, dans l'ombre opère, génère de l'argent
a savoir caché aux yeux des plus grands
c'est pas compliqué, ils sont friqués
je vais t'indiquer, comment une partie du monde ils peuvent contrôler
ils possèdent des banques, des fabriques d'armes, le commerce d'alimentation
prêt à contrôler une nation
dans un pays où l'économie est au plus bas
ils les font vivre puis se retirent, c'est la guérilla
on en veut au gouvernement qui se défend
achetant des armes avec leur propre argent
sponsor de la guerre, ils accordent des crédits
font des partis, mais dites-moi : qui s'enrichit ?
voici leur capital multiplié, leur descendance est à l'abri
mais leur fortune sent le moisi
ils ont des billets verts à ne plus savoir qu'en faire
y a pas de mystère, ils vendent leur âme à lucifer
{au refrain, x2}
faut pas se faire d'illusion, on organise la confusion
on est plus facilement contrôlable sous la pression
on alimente les différences entre les hommes
alors qu'il n'y en a pas
tout le monde est pareil ici bas
le racisme, les religions, sont de beaux moyens
pour que l'on s'entre-tue à leur frais dès demain
ils ne veulent plus qu'on pense par nous-mêmes
car l'homme est amour et que le système n'est que haine
j'aime ce thème et dorénavant
j'essayerai de ne plus me comporter comme un délinquant
rebelle, je payais pas le métro, fumais la ganja
j'ai réalisé que le plus soumis à l'état c'était moi
je copiais la télé, par ce biais accentuer les clichés
que les jeunes sont tous des mauvais
apprenez que l'ennemi n'est pas forcément celui contre qui l'on se bat
mais celui qui profite des dégâts
{au refrain, x2}
Sunday, October 14, 2007
Wrong Turn 2: Dead End
Batı Virginya'da kimyasal atiklardan morf gecirmis bir ailenin insan avi devam ediyor. Serinin ilk filmi "teen-slasher" alemine tad birakan effektleriyle etki edip hafizalara kazinmisti ancak böyle bir hikayenin devaminda ne bekleyebilirsiniz. Yine asilan, kesilen ve bagirsaklari dökülen bir avuc "ormana gittik yaz geldi morfa koyduk az geldi" ekibi. 2. ayagi kurtaran kesinlikle Henry Rollins olmus. Filmde kopus saniyeleri Henry'nin delirip Rambovari hareketlere girdigi ve belki de Ramboya gönderme yapilan sahne.
Henry'nin rol aldigi filmler:Wrong Turn 2 (2007) Feast (2006) Lies & Alibis (2006) Punk's Not Dead (2006) Hubert Selby Jr: It’ll Be Better Tomorrow (2005) First Descent (2005) Punk: Attitude (2005) We Jam Econo: The Story of the Minutemen (2005) Bad Boys II (2003) TNT Leader Dogtown and Z-Boys (2003 Jackass: The Movie (2002) New Guy, The (2002) Time Lapse (2001) Scenes of the Crime (2001) Desperate But Not Serious (1999) Morgan's Ferry (1999) Frost (1998) Lost Highway (1997) Heat (1995) Johnny Mnemonic (1995) Chase, The (1994) Mace Griffin Bounty Hunter (2003)(Video Game) A House on a Hill (2001) Time Lapse (2001) Scenes of the Crime (2001) My Generation (2000) Batman Beyond: Return of the Joker (2000) Desperate But Not Serious (1999)
Nehirden yesil akti, bebek parmagi kapti...
Wrong Turn 3'e isik yandi. (ehy gibi oldu)
AK-47
60. yilinda bir ölüm makinesi. Dünyada her 40 kisiden birine bir 1 Kalashnikov düsüyor. Ve AK-47'ler ile öldürülen insan sayisi 2 atom bombasinin öldürdügü insan sayisinin toplamindan fazla. "Savaşın Yüzünü Degistiren Silah"
Click for Order
Friday, October 12, 2007
Ama
Ama zaman geçtikçe onun varlığına alıştığın gibi yokluğuna da alışacaksın
Onunla geçirdiğin güzel zamanları hatırlayacaksın
İyi ki tanımışım onu demeye başlayacaksın
Hep gülümseyerek hatırlayacaksın
Her zaman iyi şeyler kalacak aklında onunla ilgili
Ama alışacaksın yokluğuna
Thursday, October 11, 2007
Tuesday, October 9, 2007
Manchester Sound: Final 2008
Mencistir Sound, eski diskleri gunisigina cikarinca ciktilar. Happy Mondays'ler, Inspiral Carpets'lar ve tabi Tesvikiye Camii duvar kenarinda Zihni ile "Abi neler geldi yeni" muhabbetleri. Sari Sinan ile bir cocuk daha vardi tezgah. Manchester demisken, 2008 Uefa Cup finali Mencistir Sehir Stadyumu'nda: Finale giden yolda engeller Bordeaux, Austria Wien, Panionios ve Helsingborg IF
Bu esnada Inspiral Carpets'dan Dragging me Down caliyordu...
Monday, October 8, 2007
"1 gift for you" aka. facebook yasam modeli
i'll be seeing you in all the old familiar places
that this heart of mine embraces all day through
in that small café, the park across the way
the children's carousel, the chestnut trees, the wishing well
i'll be seeing you in every lovely summer's day
in everything that's light and gay
i'll always think of you that way
i'll find you in the mornin' sun
and when the night is new
i'll be looking at the moon
but i'll be seeing you
i'll find you in the mornin' sun
and when the night is new
i'll be looking at the moon
but i'll be seeing you
Friday, October 5, 2007
Globalisation 1988
- montaj olmasin be
- sol alttaki teyzeye bak kulaklari tikiyor haha
- bitmek üzereyim
Wednesday, October 3, 2007
JR EXHIBITION // BERLIN *****ART FORVM
- AROUND CHECK POINT CHARLIE
- VIDEO INSTALLATION : RAUM 210, Friedrichstrasse 210, Berlin
WALL SIZE : 40 x 27 meters
WATCH THE VIDEO :
http://www.dailymotion.com/JR/video/x32yw2_berlin-wall -action-jr
more photos : http://JR-ART.NET
Subscribe to:
Posts (Atom)