Homework: Banksy
Lord'un bu guzel "iş"ini ivedilikle tüketiniz...
...yollar yine bos ya sanki sana bosaltmislar. Insan nasil düsünmek isterse öyle düsünürmüs, öyle derler. Öyle diyenler insan degilmis gibi. Yani sabahin 6'sinda yollar bossa, bunu kendime bosaltilmis gibi düsünmek. Sabah evden cikip kuzuya yururken yine uzanasim geldi evin önündeki yola. Ufakken yazlari uzanirdik. Yazin sicaginda da öglen uzaninca yakardi asfalt. O zaman yoldan vizir vizir araba gecmez, 10 dakika sonra gelecek arabayi bilir ona göre davranirdik. Uzandigimiz yerde bizi ezmeyecek soforler de vardi. Sofor ve mahalle demisken, aklimdan cikmamis sahnelerden biri, Ceylin'in babasi bugün Etiler'de Escada'nin magazasi olan sapaktan girdigi gibi asagiya mahalleye kadar bos viteste gelirdi. Yaz aksamlarinin eglencesi, ne sacma ki adamcagizi ust mahallede gordugumuz yerden arkaya evinin onune kadar araba süratinda yaninda eslik ederdik. Kah yere uzanmak, kah "hukumetten giden" bir arabaya manasiz bir eslik seromonisi. Bir ruya da var ki yine o donemden, hemen hemen her ferdi gorunce mahallenin ruyasi adini aldi: "Arkadaslar sabah bir uyandim bir de ne goreyim ust mahalledeki yol boydan boya gamewatch kapli. Mario Bros'lar, soccer-suite'ler.. Kusura bakmayin, hepsini soktum ve cuvala doldurdum. Apartmanin arkasina sakladim. Gidip ordan alalim mi ?.."
Ne kadar adice. Apartmanin arkasina gidince, orada cuval dolusu gamewatch yoktu tabi. Bu gidislerden birinde -ki her defasinda birbirimizinkini yerdik (malafati degil)- cakma Tanju'nun playboylarini bulurduk.. araya parça giren yillar bir nevi..
Uzanasi yol uzadikca uzadi. Bilerek uzattim agir giderek Hic bitmesin türünden yollardan. Yeniköy'ün bombardimana ugramis zeminini küfür ederek gecip, Tarabya Oteli önünde hasin bir chicane, bayilirim sola yatan virajlara...
Sabah 07, Kirecburnu Firin'da sütliman vakti. En fazla 30-40 dakika sonra dolusur insanlar. Bu yuzden en kiymetli yarim saat. Tum gazeteler gelmemis. Olanlarla idare, yanina sabah uykusundan kalkmis olmanin suratinda ifadesi cok acik bir garson bayandan sicak demli bir cay talebi. Sonra iceri girip beyfendiligine hayran kaldigim yasli beyden borek siparisi. Ince parmak boy olanlar, günün favorisi. Gül böregi, pogaca, acma.. burada yiyenin bunlari baska yerde yemesi imkansizlasiyor, gittikce, gün gittikce zorlasiyor hersey, diger hersey gibi.
Kocakafali Bobi icin de zor hayat. En son gordugumde ayagi sarili, boynunda su huniye benzer plastik (kopek ayagi ile oynamasin diye, galiba) alet vardi. Yine topalliyor. Saga sola sallaniyor. Sahilden gelen Sunduz ile Nuri onunla oynuyor. Bir ara yola yatiyor, firindan cikan bir beyamca onla konusuyor, bobi kalkip isaret edilen yere gidiyor. Bobi herseyi anliyor. Ama insanlar herseyi anlamiyorlar, anlar gibi yapiyorlar. Salaga yatmak, anlar gibi yapmak ama anlamamak, aptalligi bile bile aptalliktan vazgecmemek ne hazin.
Bir araba durdu. Araba devasa. Calissam alamam, calismasam da alamam, calsam alabilirim. Flut calsam mesela. Sam bir kez daha çal, sofor kabininden bir tifil indi...
Mercedes ya da Walkswagen'dan inen bu tifil abilerin hayatlarinin berisi döneminde yemedikleri icin böyle tifil kaldiklari, yemediklerini yatirdiklari bu arabalara "nasil" sahip olduklarina bir kafa yorma telasi... Sofor sanabilirsin ama degil, direkt bizzat sahibi, yememis icmemis aleti dikmis. Alamanci olmalari buyuk yuzdeli, ekseri sarisin, sariya calan, kirmizi yanik tenli, cogunca beyzbol kasketli ve sakin dingin hareketli mersedes abiler, vosbos babalar.. Ah sizlerdeki sebat yetenegini barajin dagittigi enerji misali dagitsalar.. Parayla imanin kimde oldugu belli olmazmis lakin "parayi sevgiye tercih etmedim" diyor Kral.
Saati doldu kalkiyorum Kirecburnu'ndan, ruzgar pufur pufur, gunes iligini veriyor bacaklara.. Ciplak ayak dolasma vakti gelmis sehire, ah guzel Istanbul. Icimi isitiyorsun pazar sabahi, güveç gibisin. Beyoglu'nda Agacamii Sokak'ta Hacik Peredyan'li güvec günleri. Güvec Workshop olurdu Peredyan da olsa bugun onun adi. Sahi artik güvec yapan kaldi mi? O tencereleri saksi yapiyorlar hep. Biz yemek yapardik icinde.
Deniz kenarinin sabah dinginliginden, alisveris merkezlerinin haşin koridorlarina kosarak bir uzama. Yine buldum birseyler. Yine bir basina...
Nefes almak lazim, her firsatta...
Boguluyorum yoksa suphen mi var...
karşı yaka memleket,
sesleniyorum varna’dan,
işitiyor musun?
memet! memet!
karadeniz akıyor durmadan,
deli hasret, deli hasret,
oğlum, sana sesleniyorum,
işitiyor musun?
memet! memet!”...
***
burda olsaydin sana 62den tavsan cizebilirdim,
coban salatasi da yapabilirdim,
yoksun yapamiyorum, sadece üzgünüm, 3 yildir.
"i dedicate this prize to my lonely and beautiful country
which i love passionately"
Nuri Bilge Ceylan, Cannes 2008'de "En iyi yönetmen" ödülünü aldi.
Bu ödülü bugun Sabah'in Pazar Eki'ndeki Yüzleşme adli kosesinde NBC icin "Onu elestirmek, sorgulamak ayip sayiliyor" diyen ama sinemasina getirdigi elestiriyi "Nicin 12 Eylul'e film cekilmiyor, nicin politik sinema yok" uzerinden yapan Ecevit Kilic'a ve vakur durmak varken gecmisin tozlarini bugunun raflarina sermekteki sıkıcılıgı görememis-bilememis, "Ben o kapiyi Berlin'de acmasam bugun NBC oralara adimini bile atamazdi" diyen Metin Erksan'a armagan ediyorum, şahsen...
Nonda'nin golü gibisin, degil gibisin NBC.
20 gündür son birkac ayda oldugu gibi mobil is istasyonu seklinde geziyorum. Butun teknik ve taktik aparatlari sirtlanip, misafir sirkette konakliyor, proje bitene kadar ofiste yasayip sabah 06'larda eve donebiliyordum. Son 3 aydir bu böyle. Bu durumun yasanilmasi zor bir durum olmasi kadar, hayatin her yanina vurdugu sekte de can sikici. Arkadaslari goremiyor, sevgilinizi goremiyor, ufakliklari goremiyor, tv izleyemiyor, oteki baska isleri yapamiyor, uyuyamiyor, duzgun ve guzel yemek yiyemiyor, bos vakit sermeciligi yapamiyorsunuz. Sizlanma degil ama bu, sectigim yolun yolcusuyum.
Simdi haftanin en sevdigim saatleri ve zamani: Pazar 05:30 sulari.
Motora atlayip, once Kirecburnu'nda kahvalti, sonra Demirciköy yollari...
Soundtrack: 2k-roadtrip.mp3
Iyi fotograf cekmek icin iyi fotograf makineleri lazim.
Ama secip kenara ayrilan kareler yaratmak icin fotograf makinesinden daha fazlasi. Onun satin alinabilir bir mecrasi yok...
Besiktas'ta köyicinde, sirtinizi kartal heykeline verip karsidaki sokaktan girdiginizde, caddeye cikar cikmaz karsinizda. O bolgede belli ki hunerli bir elin degisi ile kendini zaten farkettiren, kapi onune attigi 3 masa ile semti de guzellestiren, köftelerine girmek istemedigim, tadi damagimda kalan, mutlaka gidin ve otlanin demek istedigim yer.. Sohretler Köftecisi'ne rakip geldi, uzgunum...
Kötü bir haber ki Besiktas balik pazari yikilmis. Renove edilecek deniliyor.. Ne hale getirecekler gorecegiz.
Bazi seyleri pda'ye notlayip, bazen ordan post edecegim diye oyle bir oykunuyorum, oykunmemle kaliyor. Wifi'a baglanmiyor siktiri boktan alet (almayi dusunurseniz almayin, Hp ipaq 6915), ben de bloga bombalamalarimi orada burada surada unutuyorum. Efendim, oncelikle coktan tavaf etmem gereken bir mekani, once ne kadar es dost varsa mekana gonderterek bir süre onlarin yorumlarini dinledikten sonra gitmeye karar verdim. Su bizim alt mahallenin kasabi Emre Mermer Bey'in kasap malikanesi yaninda actigi, bir aksam Rahmi Koc ve canimdan cok sevdigim insan Monik Benardete'nin bir davette icini doldurdugu ve benim buna cok guldugum (kim bana dünün ve günün gettosunda bir sosyetik davetin vucutbulurlugunu hangi sosyolojik cikarimlarla "olur abi"cilige getirebilir, getiremez: bu büsbütün komedya...) etcideyiz...
Bu aralar "iş"ler söyle böyle oyle soyle. Bu "isler nasil abi"ye memleket insanin "abi cok kotu isler, abi piyasa cok kotu" dallamaligina bir ara girecegim onu hizli geceyim de... Neyse guzel bir is baglamanin bende yarattigi cosku ile kendimi Steakhouse'a attim. Severim ben ole kendime kutlama yapmayi. Bir is basardiginda (ya da bagladiginda) kisinin kendisini mukafatlandirmasi iyidir, hostur. Ne boka yasiyoruz ki baska.. Ver dedim eti mideye, ver dedim neymis bu...
Yanliz cogu terso kararlardan bir demet, oglen sicaginda oturdum mukafata. Dukkana girer girmez beni kasap dolabi onunde bir bayan karsiladi. Kasabin camekanin onunde dikilerek ne istedigmi sordu. Bu tip mekanlarda -yani orta ust gelir seviyesine hitap eden, kol gibi hesabin bastan belli oldugu yerlerde- "ilk defa mi geliyorsunuz" gibi salak bir soru vardir. Mesela yaklasik 10 kere gitmis olmama ragmen Kanyon Wagamama'daki lavuklar bana hala "ilk defa mi geliyorsunuz" diyorlar. Kardesim her oglen gelmek zorunda miyim burada bu caylak musteri kivamina sokulmamak icin. Yani bizim de bir itibarimiz var. Kisacasi bu ilk defa mi geliyorsunuza alisigim. Sarsmiyor .. "Evet dedim ilk defa geliyorum: Ben buralarin yalancisiyim.. Pardon yabancisiyim.. siz yokken biz vardik hanfendi tahminen suan bastiginiz yerdeki arazide benim 80'lerde domates toplamisligim vardir.. selam ederim"..
Etler aliskin oldugumuz ebatlarda degil. Yani genel gecer kabul goren ebatlarda degil. Ortalikta bir amerikan cizgi filmlerindeki t-bone durumu var. "Bunu yiyebilir miyim" endisem olmadi, zira ben yerim. Siz yiyemezsiniz tahminen. Ama prosedur geregi soyledim soyle sut kuzusundan bir parca. Gectim masama.. Bir de ne goreyim, birkac aksam once gecenin 04'unde arka masamda kafami utuleyen yasam analisti Kenan Ercetingoz.. O hastasi oldugum cep üstünde manasiz sekilli amblemli-logolu-rozetli ceketi ile.. o kil bakislari ile karsisindaki dostuna bakiyor.. Bu adamla ayni haftada 3. karsilasisim. Kacacak delik ariyorum, sanki tanisiyoruz. Kicimi dönerek oturdum.
Bu sefer de günes vuruyor oglen sicaginda.. geberecegim.
Et oncesinde salata geldi. Yani sormadan geldi sanirim. Sabit bir materyal olarak salata... Salata kocaman bir metalik kapta parcalanmadan yikanmis oldugunu varsaydigimiz sekilde akti masaya. Sonrasinda soslardan olusan bir kap birakildi. Sirke, aceto, salata soslari falan filanli hardalli feslegenli mi baharatli mi ne oyle birtakim siseler.. Suan icerigini hatirlayamadigim ama dibine baharat cokmus zeytinyagi lezzetliydi. Tam salataya ilgiyi yoneltmisken ilk karsilayan bayan gelip, "sosis ve közde patates ister misiniz, aldiniz mi " dedi.. Almadim tabi ki.. Getirin sayin bayan, deli gibi acim ustelik bu bir kutlama yemegi. Masa zengin olmali...
Patates bildigin patates iste. Yuksek isidaki közde verdin mi cok alelada birsey olacak degil. Baharat serpistirilmis. Gelen sos kabindaki deniz tuzu ya da kaya tuzu oldugunu simdi yine tam net hatirlamadigim tuz degisik bir malzemeydi. Evde yok nerden bulucaz deniz tuzundan biz. Kilyos'a gidip denizden cikartmali.
Hardal konusunda pek sevgili garson arkadas urunu ufak bir demonstrasyon esliginde bana sunarken "dikkat edin acidir, wassabi severseniz o turde bir aciliga sahip" dedi. Aa sen deli misin bayilirim dedim.. Ver hemen boca edeyim.. derken et geldi. Et tahta bir tabakta geldi. Simdi o tabagin daha once baska musterilerce kullanilmis oldugu ve o tabagin cok net bir sterilizasyondan gecmedigi asikar ama biz stad onlerindeki köftelerden yillarca yemeyip halen hayatta kalan bir millet olarak bize koymaz diyerek ete yumuldum.
Hemen notu ilistireyim: Süt kuzusu dedigimiz sey, o ebatta olmaz, yenmez (et kompetanligindan degil, manasiz bir sunum sekli olarak soyluyorum). Pisirme usulu her ne ise ben sadece kutlamanin icine etmiyim diye ne varsa yedim. Tadimlik gelen sosiz bana fransizlarin mergezini animsatti. (olsa da yesek)
Et konusunda yanlis tercih yaptigimi dusundum ama is isten gecmis, mide dolmaya baslamisti. Oburluk edip bir baska et solemek gafletinde bulunmadim. Bu arada tahmin edilecegi üzere garsonun hardaldan az miktar kullanma konusundaki onerisine uymayip, ete gelir gelmez uzerine tuale yagli boya calisan bonkor ressam misali catalla akittikca akittim.. Hardal hayatimda yedigim en lezzetli hardaldi ve cok afedersiniz canima ot tikadi. Acgozluk edip hardala abaninca, burun deliklerimden ve gozlerimden sular akmaya basladi. Kendine gurme süsü vermis dostunuz karizmayi cizdirmemek icin akan sulari ve alev gibi yanan gozleri caktirmamaya calistiysa da sanirim pek basarili olamadi. Bir ara garsonlardan birinin güldügünü yakaladim... Derhal dedim bu kutlamayi burada daha fazla cilki cikmadan sonlandirmali ve kayiplara karismaliyim.. Zaten bu oglen sicaginda bu ne eti bu kadar dostum.. Afrika'da bu kadar ac varken ortalama bir ailenin aylik et ihtiyacini tek ogunde yemenin vicdanimda yarattigi buruk aci ve hardal acisiyla dukkandan ayrildim.
Sivas'ta Erdogan Hoca'nin et isine girme konusunda araya girip "Hocam istanbulda butik kasaplar, bunlarin boyle iclerindeki et pisirmecilik falan cok trend oldu canim" derken dostum Giovanni'nin pis siritisi beni ti'ye alisina bakmaksizin, bu trend bize uymaz der, et konusunda "Aysecigin Alpella'ya doydugu"an foramsyonundaki ataklar icin bildigimiz geleneksel mekanlarin tercihinden vazgecilmemesini rica ederim... Harbiye'de Güler'e et için, Arnavutköy'de Adem Baba'ya balik icin gidileybil...
Hesap: 65ytl (sut kuzusu, salata, sosis, patates, 1bira)
Sonraki test mekanlari: Etiler Günaydin, Ulus Beeftek, Lale yerine acilen Kare, Citys'deki canimdan cok sevdigim dostum Capa'nin mekani Itsajoke..
Nerde olacagim lan, buradayim tabi ki.. Gecen gun eski calistigim sirketten bir arkadas "19 Mayis'da burda misin" dedi. Ben "birsey yapalim mi" organizasyonundan korkar ve cekinirken, derdinin "tatilde bir yere gidip gitmedigimin meraki" oldugunu anladim. Tatil oldugundan haberim bile yok. Ama insanlarin bu iki arada bir derede 3 gunluk 4 gunluk git gelleri nasil hesapladiklarini merak etmiyor degilim. Ben de kacip gitmek istiyorum arada bu birilerini zengin etme furyasindan. Hala gun icinde yaptigim seylerin yuzdeyuz benim sermaye havuzuma akmiyor olusunun total motivasyonu arasindaki yerdeyim.. Ama o plazalar ya da dömi-plazalarda calisan arkadaslarim gibi takvimi acip, resmi tatillerden gun toplayip torbaya, onu da arabanin bagajina atamiyorum. Arabam da yok. Sikayetciyim. Bu nasil bir ruh hali, once ona neden burunemiyorum ondan sikayetciyim. Tatil yapmak ve tatile gitmek karar verdim ki ailevi bir tavir. Yani sizin hayatinizda yazlari gittiniz bir yazliginiz, arada bu tip bosluklari oraya buraya gitmeye aliskanlik edinmis ebeveynleriniz yoksa, sizin de ilerleyen yaslarda boyle bir aliskanlik edinmeniz, sonradan seyyahlasmaniz mumkun olamiyor. Biz duragangiller familyasindan olarak, tatile gitmeyiz, tatil bize gelir. O kadar....
Deliye hergün bayram oldugunu söylemek geregi bile duymuyorum..
Eet suan itibari ile adina "iş" dedigimiz seylerin yapildigi bir ofisteyim..
***
Bu ara tatillerin, ara kacamaklarin, adina her ne denilebilirse artik, bir trend olmuslugu, bunyenin tatil ihtiyacindan cok "gitmek gerek"ten mutevellit gidisler oldugu dillendirilebilir. Boyle bir goruntu var yok degil. (Subat'ta Paris'e ucuzluk haftasina kosayazmak gibi) Yani birinin ayagindaki ayakkabiyi begenip aynisindan alabilirsin de birileri bu 19 Mayis'ta Cunda'ya gitti diye neden tanidigim 10 kisiden 9'u gecen haftasonu Cunda'daydi? Kim bu networkun gizli yoneticisi? Bu isin trendsetter'i kim? Ara tatillerde gidilecek yerleri isaret edenler kimler? 3 gun icin usenmeden bu yol tepmeciligi bunyenize asilayan kim ulan? Ah dertliyim, haftasonu Cunda'da neyi kacirdik, merak ediyorum...
Not: Cunda'ya hiç gitmedim, uzaktan gördüm, bana cuntayi hatirlatiyor.
cristina scabbia'li versiyonu aliniz raftan:
don't remember where i was
i realised life was a game
the more seriously i took things
the harder the rules became
i had no idea what i'd cost
my life passed before my eyes
i found how little i accomplished
all my plans denied.
so as you read these know my friends
i'd love to stay with you all
please smile when you think of me
my body's gone that's all.
a tout le monde
a tout les amis
je vous aime
je dois partir
these are the last words
i'll ever speak
and they'll set me free.
if my heart was still alive
i know it would surely break
and my memories left with you
there's nothing more to say.
moving on is a simple thing
what it leaves behind is hard
you know the sleeping feel no pain
and the living are scared
Dün gece 02:00 sulari,
Kent sinemasi onunde travesti saldirisi.
Ne sen soratti, ne ben zor atlatti, Bira Morettii....
"Kovalama lannn"
Motora binmeye calisti kevaşe..
Tanri beni dün anladi ama o da yanlis anladi.
500 metre ilerdeki cevirmede polis:
"ha onlar normal, bu saatlerde dökülüyorlar, alisigiz"
Kaniksanan manyaklik...
Kendim de dahil cevremdeki cogu kisi kosar halde,
yani öyle görünüyor.
Hepsinin sonraki donemecte dinlenmek amacli olduguna dair
ortak bir kani var..
Tanrim sana duaciyiz.
gece bos yollarda masa kurup otursak,
gecen arabalar carpmasa...
05:18
sehrin gece uykuda olmasi ve hatta sokaklarin orospulara, onlarin kovalayicilarina, bickinlara, bitiklere, evsizlere kalmasi. tekinsiz ama sakin, karanlik ama ferah, sessiz ama coskun bombos yollar. pit'ten cikmis ve kendini sarj etmis pilot hissi. sisli'de 24 saat acik corbaciya, cevre illerden gelen gece gezgincileri. ince topuklari uzerinde nasıra koşan asgari maasli manitalar. muhtemelen ickiyi anüslerine alan "erkekleri". sallanan bir kuru kalabalik, bos beles yersiz laflar. hakaretler. kavgalar. eglenceden gelen eglendigi supheli insanlar. corbacida fiks menu, corba o bu su.. berbat cay. semt degisince degisenin sadece orospu segmenti olusu. skin jeanyler kendilerini havalarin da guzellesmesi ile minietek-kulot kombinine birakmis. tren gibiler, devrilmeden bir rayda ilerliyorlar. sabahin besindeki bu enerjiye sasiriyorum. neyin mücadelesi bu. yasamak ve yasadigini sanmak da böyle birsey. arada birilerinin "götürmesi" gerekiyor, yalanil sekilde de olsa.
"Köpek bu bahçeden o bahçeye havladigi zaman iyi köpek, o bahceden bu bahceye havladigi zaman kötü köpek olmaz. Köpek köpektir..."
Yergi kaynasmak degildir, nedensizce yerilir. Bazen şöyle sermek icin sezlong bile verilir...
Harbiye'de en uzun vakit gecirdigim zamanlar. Sevenelevenda taze sikilmis portakal suyu icerken, usulca gelip karsimdaki masaya kurulan kelebek gözlük kadinin dudagi ile israrli oralsex cagrisina "bu nasil semt" diyecek kadar da yabanci ve olaylara yabanil degilim elbette. Ama urkup kactigim asikar. Yani fantezi bazen agzina konsa da lokmayi yiyesin gelmiyor. Zaten sokaklarda begendigin kadinlarin, senden uzakligi bir ic camasiri sterilizasyonu kadar. Yüzü güzel de peki kici temiz mi? (ref. temiz don ivediligi)
Konunun boktan acilmasi son on yilin en boktan durumu ile kesin alakali. Lafi sahilden aliyorum. Cebimde bes lira. Rakamla bes lira, kagitla bes lira, yaziyla bes lira. Ama bitmek bilmiyor. Cunku karttan harciyorum, farkinda degilim. Böyle bir genislik, sazendelik var degil mi insanoglunda? Olmayan parayi harcamak. Ikiye ekliyorum uce katliyorum, aysonu gelecekler, herseyi tapi edecek diyorum. Bir Bernard Tappie vardi ne oldu ona diyorum, tam kendimi ise vermis, otesinde "u r the best" aldigim is akislarinin orta yerinde "kalkin yemege gidiyoruz" diyor big bosslardan biri. Hayat sefilligi ile beraber hic bu kadar bosslu boylu da olmamisti. Baskasi bana boss, ben baskasina hugo boss. Hala cebimde 5 lira var. Bebek Balikcisi'nda rakinin gözüne veriyoruz, maaile. Yolda giderken basima is gelmesin, kaza yapmayayim, masraf cikmasin, tanidik bir cikip da "ya naber uzun zamandir gorusmuyorduk gel bir yemek ismarla bana" demesin ya da ne bileyim borclular kapiya dayanmasin diye allaha siginiyorum. Dun aksam kanallari zaplarken yatakta, hulya avsarin beynimi felceden tayyip yalamaliginin karsisinda onun bu kosagiderligine pek kulak asmayan erol atar soyle diyordu "allah kulun yolunu acar, yolu kapamamak lazim, allah esas yolu kapayana cok fena takar", takar tabi. Takmis midir, tanri yolu ac, sana allah ile tanri demem arasindaki nüansdan bana takiyorsan, bozuluyorum bak hala 5 lira var cebimde. Kürk, astragan, calis, gücen.
acetonun "bogazda bes takside lufer" yazilamalari geliyor aklima. suan bu bes liranin musebbibi tabi ki cepte akbil oksanan teraslardir, midir müdür? arkasindan alexis bullshit bastiriyor "elalem aldi yürüdü gitti, bizim ne isimiz var bu durakta".. ben ne bileyim, 69 burdan geciyor dediler, ler, ler, ler...
seni yenicem "olasi her rakip" in 21 days
Bu yillarin fantezisiydi. Tribunde hep dillendirilen "su sahada sampiyonlukta bir gercek aslan olsa"... Olsa da boyle olmasaydi. Kafesinin icinde ve o gudik arabanin arkasinda bir hayvana 25bin kisi maaile eziyet etmis olduk. Insan hic kendi sembolünü üzer mi.. Üzdüler aslani.. Kafesin disindan aslana bir ara "sittir git" hareketi yapan birini gördüm tribünden. Yavru kafesten ciksa kendisi sittirmeden gider miydi bilemiyorum.. Videosunu cektim uzaktan, koyarim bir ara kameradan aktardigimda.. Bu sampiyonluga yakismayan tek sey de kurulan sahnede sebeklikten sebeklik begen kitsch dj'i hop dedik ayhan. Hop dedik ne ya... Bütünüyle gerzekçe zaten. Simdi kazanan disinda kalip üzülenlere de üzülüyorum diyeyim de tam yufka kivaminda olsun bu postinga... Hosgeldin Günesli Pazartesi..
Ulus girisindeki Lale Iskembecisi haftasonu itibar ile batmis. Yerine Kare adinda bir yer acilmis. Girmedim, gormedim henuz ama sanirim marka giydirme, mekan yine ayni islevinde. Mekan mekan degil, saat 03 den sonra gadanullah yuvasi zaten. Yasam analisti Kenan Ercetingöz'le butunlestigimiz yer. Bir abi-abla gecit töreni alani daha tarihe karisti böylece...
Macin devre arasinda Hellguard'a bitti bu is dedikten sonra:
- inaniyor musun?
- bitmedigine mi?
- yok tum bunlarin bir oyun olmadigina
- yani, sence ?
- fb macina kadar hepsi oyun
- sonrasi
- belki sonrasi da oyun
- yani?
- kurmaca?
- yapma ya
- yaptilar.
komplo, nefes keser.
"Sovenist demecler beni bu deplasmana gitmeye mecbur kildi, sampiyonluk umrumda degil...." - Trofolo 00:00 Istanbul...
selvi boylum salın da gel
bir bakışın ömre bedel
ikimizi ayırdılar
kör olası zalim kader
sivas'ın yollarına
çıkayım dağlarına
bırak ben beni vuram
ölüm gitmez zoruma
kara saçın dolam dolam
boynunda urganın olam
eğer başka yar seversen
buralarda nasıl duram
sivas'ın yollarına
çıkayım dağlarına
bırak ben beni vuram
ölüm gitmez zoruma
Pazar'ın ertesinde, yorgunlarin ve şaşkınların doğaçlama buluşması... Saçları yağlı ana kraliçe ve portatif elektrik soba enstelasyonu, et yemezlerle varyemezlerin citir izgara hamsi ataklari, soldan rakinin ortasinda sagdan kosarak gelen Börülce adli forvetin ucarak kafasi... Boyaciköy'de sevdigim efendi garsonu ile Cinar Meyhanesi aka. Sicanli'da pazartesi sendromuna karsi kadehler havaya...: Ama arkadaslar iyidir..
Sıçanlı Meyhanesi
Emirgan Boyaciköy otobus duragi karsisindaki sokak
Tel: 277 68 78
Not: Baslik telefonu acan garsonun ilk soyledigi sey.. rezervasyon icin arandiginda.. rezervasyonsuz gidilmez...
Not2: Mekan agir Fenerbahcelidir. Ust kattaki 77-78 sampiyon fener posteri altinda sari kirmizi mas a acaip olur. Hele cubuklu forma, beyaz sortlu fener daha acaip olur.. Neden giymiyorlar lan bundan.. Ne bilim lan...