Sunday, March 16, 2008

Pazar: "Bu kahvalti kac zloti?"

Solda oturan Bobi'nin on sag ayagi kirilmis, sargidaydi.
Suratindaki bitkin ifade sabah sabah keyfimi kacirdi.
Bütün masalara tek tek ugrayip kendini sevdiriyordu.
Kucaklasam dedim, o ayak duzelene kadar kucagimda tasisam.
Oradan gecerseniz mutlaka durup iki dakka sevin Bobi'yi,
cok ihtiyaci var bu aralar...

Günes isitmiyor ama ferahlatiyor. "Bahardan kalma bir gün"ü sonbahar günlerinde söylüyorlardi galiba. Bahara selam cakan bir sabah o zaman. Daha erken cikacaktim evden ama toparlanip evden cikmak bir kadinin evden cikmasindan daha uzun süre aliyor. Oysa ne makyajim var ne elbise secim derdim. Yanima onu bunu sunu almak gibi bir dizi sikinti da yok. Baltalimani'ndan asagi inerken saat 08:35 gibiydi. Pireler hala ucusuyor. Tingir mingir gidiyorum. Kovalayan yok. Zaten servisten yeni cikan kuzu bastin mi kaciyor altindan, bir fena olmus kendisi. Bir de yollar güzel olsa. 20 metrede bir mutlaka pürüz. Hele Yeniköy civari rezalet. Iki tekerler icin o semti hizli gecmek zor, tökezleyip düsmek an meselesi. Sahil genisletme calismalari Emirgan'dan itibaren sahile yapisan baliktutucularin artmasini saglamis. Mangalcilar bu güneslidonduranda çökerler mi ögleye dogru belirsiz, yasakti galiba. Yani en son yasaklanmis diye okumustum. Sahil hattinda mangala ve rakiya veresi gelemiyor insanlarin artik. Gazetelerde hergün falanca yerde icki yasagindan bahsediliyor. Herkesin kendine yonttugu, kendi tebasini memnun ettigi bir yüzde'lik yoneten anlayisi bu. Kirecburnu Tarihi Firini'na gidecegim yine, bir iki cay dedim. Yol bos, dönüste belki dedim dolar. Firinda kaldirimdaki masalar bostu. Bir cay söyledim, bir parca da börek, filizin börek. Cayi da böregi de begenmedim, ki normal, firinin en verimli saatleri 07-08 arasidir aslinda. Gazeteleri aldim, onlara göz attim. Abdurrahman Yalcinkaya sarmis pazar mansetlerini. Birileri tutusmus, pis pis sirittim sayfalara. 3 cayi yuvarlayip kalktim. Aksamki mactan kafamdaki detaylari bahseden spor sayfasi bulamadim. Bildigin rutin yazilamalar. Taraf dedim ne kötü mizanpaji var. Bir de indirdigi fiyatini ucuncu sinif spor gazetesi anasayfa kutulari gibi bir haftadir basmiyor mu okuyucunun gözüne.. bu iste bir denyolamokacilik var. Dönüs yolu daha keyifli. Cünkü sola yatmayi sevmiyorum virajlarda. Zayif noktam. Hep düsesim geliyor. Oysa dönüs yolu tam düşeş. Saga kayiyor hep virajlar. Soldan bir otobus bicerse en fazla sol ayak gider diyorum. Ben toplara sagla vururum, kardayim. Önce Emirgan almis yükünü, sonra Hisar'a geliyorum. Daha köprü altindan basliyor trafik. Saat sadece 10. Sonra bakiyorum ki Sade Kahve ve Kale tiklim tiklim. Bunun kahvalti zevki olamayacagini, o hengame ile bir pazar keyfi yaratilamaycagini bu insanlara anlatmak lazim. Oysa evden cikmadan önce "kahvalti icin nereyi önerirsin" diye soran Caglar'a "Üstte Dogatepe olabilir, fiyat yorar dersen, asagida sahilde Sade'ye bakin" diye tavsiyede bulunmustum. Tahminen bana saydiracak birkac tane ama gidecekler "ögleye dogru" vakti tenhalasir, belki. Sabahin körü, Hisar'da 10 dakika kitlendim. Sabaha kadar da ayaktaydim islerden, selede uyuyorum. Arkamda bir Pajero beni neden o kadar idare edip Tarabya'dan beri kicimda kornalamadi bilemiyorum. Zaten hep zamansiz yasanir bu tasimalar. En son birini sirtimda tasidigimda sadece 18 yasimdaydim. Bebek de kalabalik. Hava isitiyor. Yine cibil cibilak ciktim. Ellerim ve dirseklerim üsüyor. Yolu uzatip Arnavutköy-Ulus'dan dolanacaktim, kicima soguk kacinca kisa kestim sabah turunu. Söyle dedim Davut(-id) efendi bu kahvalti kac zloti? Söyle cünkü susturulacak günlerin belki esigindeyiz, miyiz...

0 comments: