Thursday, May 22, 2008

Gec kalmis bir Steakhouse yorumu...


Bazi seyleri pda'ye notlayip, bazen ordan post edecegim diye oyle bir oykunuyorum, oykunmemle kaliyor. Wifi'a baglanmiyor siktiri boktan alet (almayi dusunurseniz almayin, Hp ipaq 6915), ben de bloga bombalamalarimi orada burada surada unutuyorum. Efendim, oncelikle coktan tavaf etmem gereken bir mekani, once ne kadar es dost varsa mekana gonderterek bir süre onlarin yorumlarini dinledikten sonra gitmeye karar verdim. Su bizim alt mahallenin kasabi Emre Mermer Bey'in kasap malikanesi yaninda actigi, bir aksam Rahmi Koc ve canimdan cok sevdigim insan Monik Benardete'nin bir davette icini doldurdugu ve benim buna cok guldugum (kim bana dünün ve günün gettosunda bir sosyetik davetin vucutbulurlugunu hangi sosyolojik cikarimlarla "olur abi"cilige getirebilir, getiremez: bu büsbütün komedya...) etcideyiz...

Bu aralar "iş"ler söyle böyle oyle soyle. Bu "isler nasil abi"ye memleket insanin "abi cok kotu isler, abi piyasa cok kotu" dallamaligina bir ara girecegim onu hizli geceyim de... Neyse guzel bir is baglamanin bende yarattigi cosku ile kendimi Steakhouse'a attim. Severim ben ole kendime kutlama yapmayi. Bir is basardiginda (ya da bagladiginda) kisinin kendisini mukafatlandirmasi iyidir, hostur. Ne boka yasiyoruz ki baska.. Ver dedim eti mideye, ver dedim neymis bu...

Yanliz cogu terso kararlardan bir demet, oglen sicaginda oturdum mukafata. Dukkana girer girmez beni kasap dolabi onunde bir bayan karsiladi. Kasabin camekanin onunde dikilerek ne istedigmi sordu. Bu tip mekanlarda -yani orta ust gelir seviyesine hitap eden, kol gibi hesabin bastan belli oldugu yerlerde- "ilk defa mi geliyorsunuz" gibi salak bir soru vardir. Mesela yaklasik 10 kere gitmis olmama ragmen Kanyon Wagamama'daki lavuklar bana hala "ilk defa mi geliyorsunuz" diyorlar. Kardesim her oglen gelmek zorunda miyim burada bu caylak musteri kivamina sokulmamak icin. Yani bizim de bir itibarimiz var. Kisacasi bu ilk defa mi geliyorsunuza alisigim. Sarsmiyor .. "Evet dedim ilk defa geliyorum: Ben buralarin yalancisiyim.. Pardon yabancisiyim.. siz yokken biz vardik hanfendi tahminen suan bastiginiz yerdeki arazide benim 80'lerde domates toplamisligim vardir.. selam ederim"..

Etler aliskin oldugumuz ebatlarda degil. Yani genel gecer kabul goren ebatlarda degil. Ortalikta bir amerikan cizgi filmlerindeki t-bone durumu var. "Bunu yiyebilir miyim" endisem olmadi, zira ben yerim. Siz yiyemezsiniz tahminen. Ama prosedur geregi soyledim soyle sut kuzusundan bir parca. Gectim masama.. Bir de ne goreyim, birkac aksam once gecenin 04'unde arka masamda kafami utuleyen yasam analisti Kenan Ercetingoz.. O hastasi oldugum cep üstünde manasiz sekilli amblemli-logolu-rozetli ceketi ile.. o kil bakislari ile karsisindaki dostuna bakiyor.. Bu adamla ayni haftada 3. karsilasisim. Kacacak delik ariyorum, sanki tanisiyoruz. Kicimi dönerek oturdum.
Bu sefer de günes vuruyor oglen sicaginda.. geberecegim.

Et oncesinde salata geldi. Yani sormadan geldi sanirim. Sabit bir materyal olarak salata... Salata kocaman bir metalik kapta parcalanmadan yikanmis oldugunu varsaydigimiz sekilde akti masaya. Sonrasinda soslardan olusan bir kap birakildi. Sirke, aceto, salata soslari falan filanli hardalli feslegenli mi baharatli mi ne oyle birtakim siseler.. Suan icerigini hatirlayamadigim ama dibine baharat cokmus zeytinyagi lezzetliydi. Tam salataya ilgiyi yoneltmisken ilk karsilayan bayan gelip, "sosis ve közde patates ister misiniz, aldiniz mi " dedi.. Almadim tabi ki.. Getirin sayin bayan, deli gibi acim ustelik bu bir kutlama yemegi. Masa zengin olmali...

Patates bildigin patates iste. Yuksek isidaki közde verdin mi cok alelada birsey olacak degil. Baharat serpistirilmis. Gelen sos kabindaki deniz tuzu ya da kaya tuzu oldugunu simdi yine tam net hatirlamadigim tuz degisik bir malzemeydi. Evde yok nerden bulucaz deniz tuzundan biz. Kilyos'a gidip denizden cikartmali.

Hardal konusunda pek sevgili garson arkadas urunu ufak bir demonstrasyon esliginde bana sunarken "dikkat edin acidir, wassabi severseniz o turde bir aciliga sahip" dedi. Aa sen deli misin bayilirim dedim.. Ver hemen boca edeyim.. derken et geldi. Et tahta bir tabakta geldi. Simdi o tabagin daha once baska musterilerce kullanilmis oldugu ve o tabagin cok net bir sterilizasyondan gecmedigi asikar ama biz stad onlerindeki köftelerden yillarca yemeyip halen hayatta kalan bir millet olarak bize koymaz diyerek ete yumuldum.

Hemen notu ilistireyim: Süt kuzusu dedigimiz sey, o ebatta olmaz, yenmez (et kompetanligindan degil, manasiz bir sunum sekli olarak soyluyorum). Pisirme usulu her ne ise ben sadece kutlamanin icine etmiyim diye ne varsa yedim. Tadimlik gelen sosiz bana fransizlarin mergezini animsatti. (olsa da yesek)

Et konusunda yanlis tercih yaptigimi dusundum ama is isten gecmis, mide dolmaya baslamisti. Oburluk edip bir baska et solemek gafletinde bulunmadim. Bu arada tahmin edilecegi üzere garsonun hardaldan az miktar kullanma konusundaki onerisine uymayip, ete gelir gelmez uzerine tuale yagli boya calisan bonkor ressam misali catalla akittikca akittim.. Hardal hayatimda yedigim en lezzetli hardaldi ve cok afedersiniz canima ot tikadi. Acgozluk edip hardala abaninca, burun deliklerimden ve gozlerimden sular akmaya basladi. Kendine gurme süsü vermis dostunuz karizmayi cizdirmemek icin akan sulari ve alev gibi yanan gozleri caktirmamaya calistiysa da sanirim pek basarili olamadi. Bir ara garsonlardan birinin güldügünü yakaladim... Derhal dedim bu kutlamayi burada daha fazla cilki cikmadan sonlandirmali ve kayiplara karismaliyim.. Zaten bu oglen sicaginda bu ne eti bu kadar dostum.. Afrika'da bu kadar ac varken ortalama bir ailenin aylik et ihtiyacini tek ogunde yemenin vicdanimda yarattigi buruk aci ve hardal acisiyla dukkandan ayrildim.

Sivas'ta Erdogan Hoca'nin et isine girme konusunda araya girip "Hocam istanbulda butik kasaplar, bunlarin boyle iclerindeki et pisirmecilik falan cok trend oldu canim" derken dostum Giovanni'nin pis siritisi beni ti'ye alisina bakmaksizin, bu trend bize uymaz der, et konusunda "Aysecigin Alpella'ya doydugu"an foramsyonundaki ataklar icin bildigimiz geleneksel mekanlarin tercihinden vazgecilmemesini rica ederim... Harbiye'de Güler'e et için, Arnavutköy'de Adem Baba'ya balik icin gidileybil...

Hesap: 65ytl (sut kuzusu, salata, sosis, patates, 1bira)

Sonraki test mekanlari: Etiler Günaydin, Ulus Beeftek, Lale yerine acilen Kare, Citys'deki canimdan cok sevdigim dostum Capa'nin mekani Itsajoke..

3 comments:

Sovyet said...

65 ytl odemis hala süt kuzusu diyor.

Ali Kader said...

selam, o yediğiniz süt danası olmasın... ayrıca hardalı çatalınızla aldınızsa gerçekten çok ayıp... hardal için baget vermediyseler eğer siz hiç olmazsa bıçağınızla alsaydınız... tabi şunu da diyebilirsiniz " ben çatalı ağzıma değdirmemiştim hardalı sürerken" evet ama sizi gören bir başka müşteri bunu bilemez.. uzaktan pek te hış görünen bir şey olmasa gerek...

Trofolo said...

örgü kurallarina göre uzaktan hic hos gorunmuyorum sanirim, cok uzuldum.