Karin Agrilari Limited Co. Sunar: STROFOR ONLINE!
Ve genel sekreter yayinda:
http://strofor.blogspot.com/
Ve genel sekreter yayinda:
http://strofor.blogspot.com/
Sezercik aslan parçası, Mücahit Sezercik, şimdi oldu "Alkadraz'da Sezercik"
*****
SEZERCİK POLİSLE ÇATIŞARAK KAÇTI
25.01.2007 08:18
Narkotik ekipleri tarafından aranan bir zamanların ünlü çocuk yıldızı ’Sezercik’ Sezer İnanoğlu, dün yolunu kesen polisle aksiyon filmlerindeki gibi çatışarak kayıplara karıştı ’Sezercik’ polisle çatışarak kaçtı BİR uyuşturucu satıcısının müşterileri arasında yer alan ve evinde yapılan aramada Kalaşnikof tüfek ve 3 gram kokain bulunan 39 yaşındaki Sezer İnanoğlu’nun izini Narkotik polisi dün Yedikule’de buldu. İnanoğlu ile iki arkadaşının içinde bulunduğu 34 VK 9730 plakalı Peugeot marka otomobili takibe alan polis, yolu keserek ’Dur’ ihtarında bulundu. Ancak otomobil durmayıp kaçtı.
Filmlerdeki gibi kovalamaca
Polis otomobilin peşine düşünce filmleri aratmayan sahneler yaşandı. Yedikule’den Kocamustapaşa’ya kadar sahildeki Kennedy Caddesi boyunca süren kovalamaca sırasında polis otomobilin yolunu kesti. Otomobil, polis aracına çarpıp kaçmayı sürdürdü. Kovalamaca sırasında silahlar da patladı. Polise peş peşe ateş eden Sezer İnanoğlu ve arkadaşları, otomobillerini Aksaray’da Langa Bostan Sokak’ta terk ederek kayıplara karıştı. Polis otomobilde detaylı parmak izi incelemesi yaptı. Kovalamacanın yaşandığı yol boyunca çok sayıda boş kovan bulundu. Sezer İnanoğlu ve arkadaşlarının yakalanması için operasyonlar devam ediyor.
Gece 03:30 ben Kuzu'ya Etiler'de yaticak güzel bir yer ariyorum. Dolanip duruyorum, dolanip duruyorum. 1 hafta once falan boyle bir derdim yoktu. Ya uzerine para verip dert sahibi mi oldum ne... Vronnn vronnn da nereye kadar. Once garajli ev mi alsaydim napsaydim.
2 haftadir motorla yatip kalkiyoruz. Apartmanin giris katinda 1,5 sene kadar, çakma popostar Gülsen'in cakma menejeri bir kiz oturuyordu. Motoru apartman önüne zincirsiz ayaklari uzerinde koyup duruyor, bu motor burdan nasil calinmiyor diyip duruyorduk. Kiz tasindi gitti, ben de motorun nasi calinmadigina hala ve hala inanirken, dun aksam uzayi atlayip motorun gecmisini degistirdik. Motor aslinda calinmis. Kiz o yuzden mi tasinmis bilmiyorum, en son apartman gorevlisi Mehmet bey borc takip gittigini soyleniyordu. Ders 2: Motorlar kapi onune baglanmaz, degil baglamadan ayak uzerinde birakmak.
Bu haftasonu disarda da cok otlandik ama evi de bos gecmedim. Gec vakit semirmelerinde iki deneme:
DukkanIstanbul'un leziz antrikotlarindan son kalan parca
Tabaktaki catal favori catalimdir. Benim tabak, catal, bardak secmek gibi takintilarim var.
Hepsi bir yemegi yerken keyifi arttiracak unsurlardir kanimca.
Kuzuyu cumartesi günü Ferco'dan teslim aldik. Cok uzatmadan soyliyeyim, 24 saat icinde uzerindeydim. 10 senedir bisiklet kullanmayi birakmis biri olarak, agrisiz sizisiz uzerine coreklendim, hatta ilk kazami da yaptim: Z.Kuyu ust yolda, refuje yanlayarak ufak bir yusuf yusufa dogru yelken actim. Ders 1: Viraja sert girme, girersen cikamazsin.
Neyse toparladim ve ctesi aksam Yusit turundan sonra Pazar aksam Nisantasi-Etiler arasini "ellerimi birakarak" geldim desem de inanmayin. Mkoy'de stadin onunden ucarak gecmek ne guzelmis be.
80'ler.. Beyoglu'nda bizim katledilen tas bina. Rahmetlinin elleri ile kaziyarak diktigi, sonra "Mavi gözlü" bir zorbanın gelip istimlak adi altinda goturdugu tarihimiz, emeklerimiz ve o binanin icinde comlekte guvec yapan Hacik Peredyan. Dedimiz. Esasinin olmadigi yerdeki yedek. Sisli'de bir apartmanda Madame Sirarpi de var. Her gidisite bir siveps gazoz. 19 Ocak 2007'yi de unutabilecegimi zannetmiyorum. Hrant Dink'i Agos'un önünde kafasina iki kursun sikarak öldürmüsler. Aslinda susturmuslar. Söyleyecek fazla birsey yok gibi, bu büsbütün "gerçek Türkiye".
Ne kadar kolay...
Diş tedavisi devam, ver dolguyu ver lazeri, 4. levent metro, kanyon levent, Başkan'a telefon, kop gel Vespa'ya, kanyon starbucks double şut ve gol espresso, Remzi'de yeni design book gelmis mi kontrolü, psp icin need for speed carbon arama, dnr'da da arama, bulamama, apple'da cintiq icin sanki aliciymis gibi fiyatlar sorma, alete manasiz manasiz bakma, ben bunu alip dagin tepesinde mobil olarak kullanabilecek miyim menseili sorular, dnr'da baskan'la kucaklasma, psp icin oyun bulamama, 3 al 2 ode sacmaligi icin tezgahtar ile girilen anlamsiz dialog, dnrdan cikma, istikametin Istinye Ferco Motor olarak saptanmasi. Ferco'da baskanla ufak fikir teatileri sonucu ahmet abi'yle "ordan bir beyaz saralim"la imzalasma, istinye'de bol motorize guzel bir cumartesi günü sonrasi yemek icin ve bakinmak uzere beyogluna akma, bir klasik olarak durandan duble dilim patlatma, somon-meksika, baskan'a da bir somon bir italyan, "kartin manyetigi bozulmus", duran cikisinda tribunden suleyman'a ekuri olarak yakalanma, sari lacivert tshirtle sobelenme(-rezalette son perde-), hirsinden nike'dan bir kapsonlu cozerek kamufle olma, genel sekreter'in yeni ev operasyonlarindan siyrilip tesisatciyi aldatip beyoglu'na gelme karari vermesi, atlas pasaji tavafi, deform'da bz serhat'la karsilasma, hasret giderme, tayfun'la kucaklasip atlas'dan anabala tarafina gecme, ordan kacip direk ucuz yollu kot icin beyoglu is merkezine isinlanma, baskan'a güzelinden bir denim alip, yanina da benden bir adet "fc independiente" kapsonlu ile eslik etme, acikan mideyi ve susayan dudaklari terbiye etmek icin otto'ya cokme, genel sekreter'in de gelisi ile baskan secimli guzelinden mozarella, roka, aci sos serpistirilmis ince hamurlu bir pizzayi birra moretti ile lupletme, nevzat abi ile laflama, ayaklari usuyen lupitan'in gelisi ile daha "kalin" yemek icin yakup'a yonelme, "rezervasyonsuz bir hicsiniz insan olarak"la tekrar yuzlesme, oradan cikip orasi mi burasi mi derken, refik'in 2. katinda 4 kisilik kic koymalik yer bulma, mezelere, rakiya yumulma, favaci genel sekreter'e ona buna tuz koyma diye cikisma, cigeri ve salatayi begenme, 4 kisi 170den yuvarlanma, refik'ten cikip napalim serseri mayinliginda taksim meydana dogru ve hatta lupitan'in arabaya giderken, aklimda cakan ani bir simsekin bastan cikariciligi ve kandaki alkolun etkisi ile marmara roof'a ekibi yönlendirme, "oluru" alma ile roof'a goffo jack torbalari ile cikma, "ama gorulen o ki burasi gel gec 500yuz" diyerek ferahlama, cam kenarinda cokeyazma, drinkleri iteleme, lupitan ile baskan'in bir gun oncesindeki roof fantezisini piştilemeyi ögrenme, genel sekreter'in roof'a abonelik karti islemleri baslatmasi, gece uyku yükünü alinca cikip oradan ulus lale'de iskembeye yazilma, yazilirken lupitan'in "baş" fobisini ögrenme, gözleri yeme, yanaklari yeme, yeme yeme... cok yedik sanki, sabah sacma enzimler ve garip idrar kokulari ile uyanma. hepsi vespotti'yi islatmak icindi. kazasiz belasiz derlermis, oyle diyin.
Ayri kadinlari ayni cafelere barlara götürmenin, ayri adamlara ayni kurlari yapmanin, önceden yasananlari cikarip cikarip tezgaha koymanin midesizliginden bahsetmek yerine bunun bir tür kabizlik olabilecegini "gelin hep birlikte kabul edelim".
Karsindakiyle genetik bir bagi yoksa, yani hani en sapkinindan kardesine de asik olmadiysan bir sonraki seferde, mantik bir sonraki iliskiyi bir onceki ile benzer sekilde yasamanin pek yakinindan gecemiyor.
Nasil hallerde gecebiliyor peki. Usengeclik ve bu kabizlik halinde. Oldu bitti, haziri var, "take away" iliskilerde mantiksizlik mantik oluyor. Oncekinin saci basi kici tasi taragi , sonrakinin eksikliklerinde makyaj malzemesi oluveriyor. "Ona benzesin, onun gibi olsun, surasini egmeli burasini bukmeli, tamam iste tam istedigim gibi oldu".
Olabilir mi bu sarki hem bununla hem onunla "bizim sarkimiz". Bu et fayans duvarlarinda ovulurken tekrar paketlenip satilir mi mahallenin en karakterli kasabinda bile? "İlk", "En güzel", "En iyi", "En lezzetli", "En unutulmaz", "En muthis harikulade ultra super" kac kere degerinden kaybeder? Sifatlar sifatliktan cikartilir ama ölmüsler mezardan cikartilamaz, bilinmeli.
Bilmek. Belki de sikinti burada. Bilmemek gerekiyor. Ne kadar sahte olabilecegini, ne kadar adi ve yavan, ne kadar aldatan ve peşkeşvari olabilecegini umursamamak gerekiyor. Bilmemezden geliyor doyurulmasi gerekenler varsa.. Evde cocuk ask bekliyor, a$ bekliyor, i$ bekliyor.
***
'Gelin birlikte muhakkak birseyler yapalim' Ecole'dan mezunlar illa ki vardir cevrenizde. Gelin bu aski da bir onceki gibi ayni metotlarla sürdürelim. Ayni yalanlari ona da atalim, ayni sözleri, ayni hikayeleri, ayni ilgi alaka beklentisindeki kurmacalarin yataklik ettigi o serefsiz senaryolari yeniden yazalim.
Gelin vicdansizligin ne oldugunu dusunelim bir gün. Ya da kendi yalan dunyamizda yuzlestigimiz kactigimiz köse bucaklari tek tek ifsa edelim. Kanepe arkasi, yastik alti, banyoda dusun alti, sinemada en arkadaki koltuk...
Gelin gelin olalim, damat olalim. Bir yastikta bir bardakta koparilmayacak kadar firtina koparalim. Gelin yalan, kolpa, palavra bir hayat yasayalim.
Gelin baskalarinin hayallerini baskalari ile yasayalim. Gelin geberelim!
Gelin biraz cesaretiniz varsa arkamıza bile bakmadan gidelim, gidebilelim. "Sahte gerçekliği", tükenmemişliğe yem etmeyelim.
****
gözümde canlanır koskoca mazi
sevgilim nerede ben neredeyim
suçumuz neydi ayrıldık böyle
kaybolmuş benliğim ben ne haldeyim
efkarım birikti sığmaz içime
bin sitem etsem de azdır kadere
gülmeyi unutan yaşlı gözlere
mutluluktan haber ver dilek taşı
bir hayal tufanı eser başımda
hangi yana baksam durur karşımda
artık tüm umutlar yabancı bana
onu aramaktan ben ne haldeyim
efkarım birikti sığmaz içime
bin sitem etsem de azdır kadere
gülmeyi unutan yaşlı gözlere
mutluluktan haber ver dilek taşı
Sen kic kadar Kocbank'inin sistemini , essek gibi YKB'yi satin altin diye ona dayatirsan "sistemsel" sicarsin. Kacinilmaz birsey bu.
- Hangi adresten giris yapmayi deniyorsunuz ...
- Baska adres de mi var ?
- yapikredi.com.tr dan giriyorsunuz degil mi
- Suphesiz, tabi ki, baska giris de mi var yoksa ?
- Sizi biraz hatta bekleticem
- Bekleyelim
- ..
- Beyfendi sistemsel bir ariza var. 15 dakika sonra tekrar deneyebilir misiniz ?
- Anliyorum, anliyorum, sistemsel, sistematik, sistem çökelmis.
- Baska bir isteginiz var miydi, Nasil yardimci olabilirim ?
- Tabi doktor hanfendi, delirdim. Doktor cagirin bana. Sistemsel, eet sistemsel.
Tüm bu sacmaliga ragmen: "terry callier - truth_in_tears"
Ebatlari kücültüyoruz. Hersey ufaliyor. Mecburen. Obezite Habitusta'ya sevgilerle..
"Felicita" Ayse'ye de selamlar. Bu lezzet delisini takip ediniz blogundan, firsat buldukca...
Tabanlıoğlu, çarşıda düzenli olarak rüzgar ölçümü yapıldığını ifade ederek şu bilgileri verdi: "Mimari yapısından dolayı çarşı özellikle kuzey rüzgarlarından etkileniyor. Ancak burası caddede alışveriş yapma mantığıyla yapıldı. O nedenle asla üstü ya da bir başka tarafı kapatılmayacak. Nişantaşı'nda dolaşırken fazla rüzgar çıktığında Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'e 'burası çok rüzgarlı' diyor muyuz?
***
Di mi şekerim? Hem nedir öyle herşeyden şikayet, hep şikayet.. Essin püfür püfür.
Siz rahat rahat osurabileceğiniz başka bir alışveriş merkezi biliyor musunuz?
Pazartesi sendromu.. Gece 00:00 sularinda 2 cifte antrikot yanina 1 kadeh Doluca Kirmizi ile salonda pazar gazete dergilerine çökme, televziyon karsisinda uyuklama.. Sabah 06'da "N'oluyor ulan" diye uyanma. Balkonda gerinme, Exotic Portakal'dan bir yudum kafaya dikme, salondaki 2 li koltuga yumulma. 07:30'da tekrar "N'oluyor lan" diyerek kalkma. Mail checking, forchecking, dis fircala (bu aralar cok ozenliyim, disciye bok gibi para veriyorum aklima basima geldi), server os degisimi icin Softlayer'dan Nick ile 15 dakika gergin olmayan bir chat, arkasindan ne giyicem stresi (oyle kaybolurcasina bir gardirop var ki mesaji), 2 tane macar salamli-zeytin ezmeli sandvic hazirlama, onlari cantaya atma. Aksamdan galan hic goz atilmamis dergileri kucaklayip disari dokulme. M.Koy otobusunu yakalama. Maya Center'in ordan gecerken Spi Bey'i Damat-Tween kiliklarda görerek "Napiyor bu" deme, M.köy'de inip her ne hikmetse onunden gecerken bir kahve isteyip Starfucks'dan kahve alip otobus duragina elinde kahve gayet nizami olmayan hareketler esliginde yürüme. Starbucks kahve ile 85M'ye binmek ve sicagin vurdugu sol cam kenarinda "Oldu mu simdi" bu diye tanriya siginma.. Iste geldim burdayim, yeni bir hafta: Sensin sinerji, sensin pozitif, sensin haybeden esinti.
Dogru ve Pozitif Ahmet
Vestel reklam harcamalarinda yokus asagi giden freni patlamis Anadolu gibi. Bu enterasan sinerjiye sahip Türk firmasi/markasi ortalamanin üstünde kalitede ürün üretmeyi beceremezken bu reklam yatirimi ile neyin pesindeler anlamak güc. Su ev güvenligi ile alakali cikardiklari ürünü hatirlayaniniz var mi? Nerede?
Ne oldugunu söyleyelim. Urun patladi, reklami piyasadan cekildi . Cunku tutmadi. Cunku kalitesizdi. Tipki televizyonlari, buzdolaplari gibi..
Simdi trendi yakalamaya calisip, hemen hemen her eve girmeye baslayan notebook ve onun fıkır fıkır pazarindan pay almaya calisiyorlar. Turkiye'nin tek laptop fabrikasi olmalarinin reklamda vurgulanmasinin tuketiciyi ilgilendiren nasil bir degeri olabilir bilemiyorum. Urunu gormedim ama eminim ki bir Vestel notebook muhtemelen bu ülkenin "tek laptop fabrikasindan" uretilmis sallama bir ürün.
Cunku kimse kuvvetli, inandigi bir urunu, bir notebook'u reklamda hedef kitlesini aptal yerine koyacak sekilde ve notebook'u piyano gibi kullanmak seklindeki bir sacmalikla pazarlamaya calismaz. Hele o reklamda otobus goruntusunde ayakta duran ve oturan tipler nedir allahaskina. 25 yildir Istanbul'da otobuslere biniyorum. Ben boyle tipler gormedim. Türk pazarina avrupali modelle reklam filmi cekmek niye.. Oh yeah prezentibil, fashionable, fresh, power tipler... Sahte gerceklik!
Ayrica notebook deniliyorsa lütfen Sony Vaio'dan sasilmasin. Basmiyim tokadi.
Sushico'daki sushi macerasini anlaticam ama onu kaleme alana kadar size yosunlu bir baska izleti. Bu guzide izletiyi paylasan sevgili Hasan Shota'ya da sevgilerimle. » Ex-Ronnie Abla aktivitede...
Böyle bir söyleyiş bir süredir jargonda var: " Yapmak "
İnşa etmek. Eylemin tanrısı olmak. "Araba yapmışsın" "Oo abi ev yapmışız"
Asmalımescit Otto, websitesi yapmış.
http://www.otto-pgb.com/
Surada da Otto manzaralari varmis...
Aybasi ya.. Dergilere yikilacagiz. Yine Akermerkez Remzi'deyiz(Sanki 10 kisi gidiyoruz) . Dükkana girer girmez direksiyonu sola kiriyorum. Kirdigim gibi dagiliyorum. Karsimda makyajsiz Sanem Altan var. Once o oldugunu kabul etmekte cok zorlandim. Elimi yuzume kapatim tekrar baktim. Filmlerde oyle yaparlar ya. Döndüm dergilere baktim. Tekrar döndüm S.Altan'a baktim. Yanina bir ufak cocuk gelip de şakımaya baslayinca anladim ki sesinden kendisi bir adet Sanem Altan. Tüm heybeti ile birtakim dergi ve kitaplari karistiriyor. Pirelendim, killandim, alacagimi alip vinnladim. ELLE alamadan kaldim, utandim ELLE alirken görücekler diye.
TimeOUT Istanbul'da Emekcan Pelus'umuzun roportaji var. Diger dergilerden notlari dusucem cok yakinda, pek yakinda...
bg sound: "Les Courants D'air By Grand Tourism Feat. Terry Callier"
Evet bu aralar Terry Callier'e takmis durumdayiz. Bu eski sariyi bilenleriniz olacaktir.
JR adinda bir aktivist fotografci Los Angeles'dan Berlin'e kadar uzanan bir cevrede cektigi fotolardan olusturdugu posterleri illegal sekilde sokaklara asiyor. Bunlari da filme aliyor. Siz de merak edip download edip izliyorsunuz.
it don't matter, when you turn
gonna survive, live and learn.
i've been thinking about you baby
by the light of dawn, and in my blues
day and night, i been missing you
i've been thinking about you baby,
almost makes me crazy,
come and live with me
either way, win or lose,
when you're born into trouble you live the blues
i've been thinking about you baby
see it almost makes me crazy child
nothing's right if you ain't here
i'd give all that i have just to, keep you near
i wrote you a letter and tried to make it clear
that you just don't believe that, i'm sincere.
i've been thinking about you baby...
plans and schemes, hopes and fears
dreams i've denied for all these years
i've been thinking about you babe, living with me, well.....
i've been thinking about you baby, makes me wanna...child
nothing's right, if you ain't here
i give all that i have just to keep you near
i wrote you a letter darlin', trying to make it clear
how much you just don't believe that i'm sincere.
thinking about you baby, i want you near me
Ümit Aktan'i elbette 80'lerden hatirlariz. 90'lardan hatirlamak gerekirse, Old Trafford'daki Manchester United - Galatasaray macinin TGRT kanalindaki anlatimindan hatirlamak isteriz. "Schmeichel degil Bütün Maykillar gelse bu topu kurtaramaz" belleklerden daha silinmemistir.
Ama iste yillar gectikce insanlar da degisiyorlar, serpiliyorlar, hatta komple dagitabiliyorlar. En son yine Dunya Kupasi zamani Kanal 1'de "omzuna setland kazagi atip sahilde dolasan filinta" hesabi ekranlara cikmasindan sonra yine ayni ekranda efsane bir goruntu vermis. Karl Heinz yakalamis. "Bir Alf vardi ne oldu ona" dercesine, delicesine...
Su son 2007 ile alakali postta farkettim ki sonradan, burada sanki sahnedeymissin gibi birilerine hitap eder tarzda konusmak da neyin nesi oluyor. Zaten 2-3 kisi arasinda dokulelim'den dogmadi mi tum bunlar, o zaman nedir bu izleyici, takip eden falan merakliligi. Ben es dosta teker teker anlatmaktan yoruldugum seyleri ortak carpan parantezine alayim, bu kicini kaldiramayan inekler de parantezi yoklasin diyiverdim ama iste bu blog agzi denen birsey var. Hyde Park misali cosuyoruz...
En son Carlos'la evvelki hafta DukkanIstanbul, Defne Koryurek ve Semtin Kasabi konusunda atip tutuyorduk. Bari su yilbasi munasebetiyle etleri DukkanIstanbul'dan alalim da boyle uzaktan "guzelmis, supermis" demekten vazgecelim, notu yerli yerince verelim dedik. Daha yolda Carlos Beycigim "Oglum biz neden bloglara bunlarin linkini koyduk ki, ben kaldiricam" dedi. Ya dedim hayat sen ne garipsin. Bir blog, ona link koymak ya da koymamak bir anda gunumuzun konusu olabiliyor: "Ne bilim niye koydun. Sahsen ben oyle hislendim. Duygulandim. Iki adim otemde boyle bir aktivite var diye costum, sanki destege luzum varmis gibi link verdim. Seni bilemicem" dedim. Demeye kalmaz zaten 5 dakika mesafedeki dukkana son yokusu tirmanarak nefes nefese girdik. (Elelamin Range Rover'la geldigi kasaba yaya gelmek de ayri bir konu ya...)
Tahmin ettigimden kucuk ve bizim buralarin daha dogrusu Kucuk Armutlu tarafinin formati gozonunde bulunduruldugunda cemberin epey disinda bir yer. Dukkana girdigimizde Emre Bey'in selami ile karsilandik. Giriste soldaki ufak tezgahinda etler metler birseyler cizbizlamakla mesguldu. Ufaklik da kasanin yaninda kundagindaydi. Sevdigin isi yaparken, sevdigin cocugun da yaninda olacak tabi.
Gozume ilk takilan Dry Aging etlerin dizildigi dolap oldu. Carlos Bey'le birbirimize bakip etlerin sekil ve semalleri uzerine biraz tereddute dusmedik degil. Oncelikle Dry Aging et konusunda tamamen cahiliz, nedir'i cozmeye gelmisiz ama insan bildiginden sasmiyor misali setin arkasindaki gencten atik beye "Ne tavsiye edersiniz" gibi tamamen ortam yabancisi bir soru ile girisip, benim "Kontrafile, Carlos!" yönlendirmem de atik Kasap tarafindan bertaraf edilince, cevap gecikmedi: "Iiih, Antrikot vereyim..."
Vermesine ver tabi ama ben bir süredir Antrikot yemeyi biraktim. Yagli buluyorum. Kontrafile cok daha duru ve lezzetli geliyor artik bana. Neyse fazla cinsilik etmiyim dedim, 8 parca Antrikota fit olduk. Tavandaki asili baton sucuklari websayfasinda gorup ic gecirmistim. Ederi kalin olur diye, "Bir de yarim baton sucuk"u eklettirdim Carlos'a. Sevgili zevcesine 2 parca t-bone almamiz ile siparisimizi tamamlayip, hesabi odeyip carcabuk dukkandan cikiverdik.
Tum bu siparis suresince sol omzumu dayadigim ufak masada etrafindaki dunyayi ziklemeden Emre Bey'in onune verdigi eti buyuk bir sessizlikte lupleten beye gecikmis takdirlerimi sunarim. Gercekten Gary Oldman'a tas cikartan bir cool ifade ile sessiz sedasiz goturdu. Hani bir parca ister misiniz, kokmustur diyen olmadi. Zaten "konsept" geregi boyle bir "bayaligi" beklemeye hakkim yoktu. Zira oteki yandaki masada cantalarindan kendi getirdikleri sarabi cikarmis muhtemelen kariyerleri aylik ortalama 5-6 bin YTL income ile ortusen 4 bey coktan "lastik" bir muhabbete girizgahi yapmislar, dukkani piknik alanina cevirmislerdi. Siparisi bir an once alip, dukkanda fazla durmak istemeden sivismamiz da biraz bu yuzden oldu. Ya onlar o dukkana ait degildi ya da biz. Kacma jokerini biz kullandik. Ustelik yillarin asli Semt Kasabi Mehmet Abi'yi aldatmis olmanin verdigi o garip mahalle insani duygusu ile...
Etler mi ?
Gayet iyilerdi. Antrikotu sofrada biraz ayiklamaya tabi tutmak zorunda kaldim ama Süt Danasi dedikleri sey ve Emre Bey'in kendi özel besisi ile yetistirdigi bu ozel kesim etler eh normal piyasanin uzerindeki fiyati ile de zaten biraz guzel olmak zorundaydi. Pisman olmadim lezzetten.
Baton sucugaysa oyum 10 uzerinden 9. Oldukca hafif, yedikten sonra mideyi rahatsiz etmeyen, baharat dengesi cok yerinde bir urun. Yolunuz duserse, cuzdaniniza guveniyorsaniz, girtlaginiza merakliysaniz ugrayin derim. Hayir gelmisken bize de ugrayin. Kamelyali cay yaparim size...
Bu yaziyi karalarken Carla Bruni "Quelqu'un m'a dit"yi mirildaniyordu.