Friday, February 12, 2010

Edge of Darkness



Pazartesi günü vize icin Beyoglu'nda metruk bir binadayiz. Bir an icin Guy Ritchie yönetiyor ben oynuyorum zannettim. "Turk"ler var tam olarak karede. Jason Statham ve arkadasi. Su evrak toplama isi kadar kabiz bir is daha yok. Bir yerden bir baska yere gitmek neden bu kadar izdirap haline getirilir anlamiyorum demistim bundan tam 4 yil once. Fransiz konsoloslugunda 1 nolu bankoda, daha sonralari ruyalarima kabus olarak girecek Aliye Rona kilikli kadin "Niye gidiyorsunuz daha yeni gelmissiniz" demisti. O gunden beri cizili konsolosluk bende. Istiklal'e girerken bile onunden gecmemeye karsidan yurumeye, onunde pek kimse ile bulusmamaya calisiyorum. Oysa pek ala frankofon bir egitime tabi tutulmus cocuklardik brother lui lui ile, kucukken.

Herseyi teslim ettim, ciktim saldim kendimi gunun en avare haftanin en sendromlu gününde. Bir tür işi asmis gibi oldum. Pazartesi ogle sularinda dolaniyorum. Oturdum bir kahve ictim. Kahvecinin onunden gecenlere bakindim. Kim bu insanlar nereye gidiyorlar. Vizeciden yanit bekliyorum diye vakit öldürüyorum. Uyku da bastirdi ne yapayim diye düsünürken yillardir gitmedigim yandaki Fitas'a attim adimi. Peki bu saatte sinemaya giden insanlar kimler? Ne is yaparlar? Bu saatte burada isleri ne? Oyle ya benim isim neyse pekala onlarin da issizligi bu olabilir. Filmlere bakindim, herhangi birine tahammulun olabilirligi yok. Ama Mel Gibson dedim, yonetmeyip oynamissin sana sans mi versem. Verdim. Tabi tum bu film secme sekansinin Fitas'in fuayesindeki masaj koltugunda kadim dostum enadirsitar ile nimbuzz'dan geyikleme esnasinda gerceklesmesi de bir baska detay. Ona git, buna git, suna git...
Hayat bir tavsiyeler bulutudur.

Bilet bankosunda cocuga kafa atarak gune orda baslamak istedim. Herif telefonda birine bilet rezervasyonu diye tam 15 dakika oyaladi beni. Film 14:15'de. Cinnet geciricem, el kol yapiyorum. Bir an once salona girip sizmak istiyorum. Nihayet bileti 14:14'de verdi. Salona ciktim, nolmus, tabi ki film baslamis. Bir de orada saydirdim film anonim sirketine. Neyse cok da birsey kacirmamisim. Sinema tarihinin en kötü 10 filminden birini uyumak icin secmem isabet olmus. Gel gör ki, bendeki bu en kötü filme bile son saniyesine kadar sans verme duygusu uykumdan da etti. Arada salondaki diger 6 kisi horladigimi duyar diye uykuya bile dalamadim. Sms cevapladim, mail attim, film disinda herseyi yaptim. Fitas'a neden bunca yil gelmedigimi ve bir daha gelmemek gerektigini idrak ettim. Mel Gibson'i Conspiracy Theory filmindeki oyunculuguna özdes aromada görüp iyice dellendim. Daha ne kadar bu hallerle gidersin bir yolu dedim. Degismek, donusmek lazim dedim. Hayat kaldirmaz bu kadar rutini, tekduzeligi.

Filmden ciktim Statham Operasyonu aradi: Mission Completed.

Artik oyunu kuralina gore oynamasini ogrenmistim.
Me Win! French Kiss Lose!

0 comments: