Bir dagda yürüyorsun. Hic durmadan yürüyorsun. Durmuyorsun, arkana bile bakmiyorsun. Zirveye ulasiyorsun. Kafani cevirip anca yukarda iken bakiyorsun. Dagin eteklerinde sana bakan birileri var ve dönüs yolu yok. Her nereye kosuyorsan, basarilar...
words like violence break the silence come crashing in into my little world painful to me pierce right through me can't you understand oh my little girl all i ever wanted all i ever needed is here in my arms words are very unnecessary they can only do harm
vows are spoken to be broken feelings are intense words are trivial pleasures remain so does the pain words are meaningless and forgettable
all i ever wanted all i ever needed is here in my arms words are very unnecessary they can only do harm
Barselona'da bir bankta gece yarisi biz ve senden konustuk.
H, futbola sardi. E, mutfaga.
E'yi hic görmedin, ne tuhaf.
Barselona'ya da gitmedin.
Olsun.
6.
Il mio treno va da te..Il mio treno va da te..Il mio treno va da te..
Così deserta la città Io non me la ricordo più Guardando un film In bianco e nero davanti alla tv Le corse dietro a quel pallone Su quella strada di periferia E sogni sotto al ponte della ferrovia C'è sempre un treno che va...e va... Quasi sempre verso il nordo dintorni Il treno va e va E quasi sempre indietro non ritorni C'è un film di Rocco alla TV (Rocco ed i suoi fratelli) Dal meridione arriva su Quella valigia di cartone oggi non c´è più... Ognuno sceglie la stazione Ma a volte sbagli la destinazione Se perdi il treno giusto Perdi il gusto della vita Il mio treno va e va... dentro al mio vagone pieno di sogni Il mio treno va e va e va Con le paure ed incertezze ed inganni Para papa para paparapa...ra papa...pa...pa... La vita come il treno va e un´ altra estateormai è già qua Da quella lunga galleria Il treno spunterà Io sulla spiaggia sotto il sole Ascolto una canzone di anni fa Che dice il treno dei miei pensieri all ìncontrario va Il mio treno va da te.. Perche'sei l 'unica stazione per me Il mio treno va da te... Perché mi porta sempre a casa da te... Che sei la cosa più importante che c'è...e intanto scrivo una canzone per te... Il mio treno va da te... Che sei la cosa più importante che l mio treno va da te... 'è...e intanto scrivo una canzone per te
2 dilim sari-limon, 1 ölçek-"çek" limejuice, yarım şişe soda (Kızılay), 4 tam (sarı) limon suyu, bol buz (kırılmış), yeşil-elma dilimleri (varsa taze nane yaprakları, bardağın dibine) / "Güzel"lik katkısı: Nabza göre votka.
Opsiyonel: Denize doğru bakan bir bank veya bir sezlong ya da bir balkon...
Aslinda erken dönmeyecektim ama bir süratle eve geri geldim,
az önceki dialogu unutmadan aktarayim diye;
Görüntüde garip ikililere, illa cift, yani kadin-erkek olmasi gerekmiyor, her zaman dikkat kesilirim. Hele bir bakıma "alakasiz" görünen ciftleri cok severim. Gözüm kayar. Birilerinin "uyusan" dedigindense cogunluga göre "ne kadar alakasiz" cift oluslari hosluktur. Tarifi nasil olur simdi pek bilemedim; ayaginda eskimis ama kaliteli bir spor ayakkabi olan orta yasi gecmis yaslica bir kadin, yaninda belki sanki kadin varlikli olsa -degil gibiydi- onun soforu kivaminda 2 adim gerisinden gelen, duran, dinleyen muhlis bir biyikli bey. Beyi agzindan kelam düsene kadar çözmek epeyce zor. Istemeden, el mecbur kulak misafiri oldum köftecide. Ben son parcalari bogazdan asagi yuvarlarken:
Kadin: Ne alabiliriz, neler var.. Cok sey alabiliriz Garson: Mercimek corbamiz cok guzel efendim. Adam: Bir saniye tam burda müdahele etmeliyim. Mercimeği nasil neyden yapiyorsunuz bilgi alabilir miyim? Garson: Efendim bizim mercimegimiz köyden gelir, sosunda da domates kullaniriz salca degil. Iyice de suzeriz. Adam: Simdi biliyor musunuz birsey aciklamaliyim, o süzseniz de posasi midede sikinti yaratiyor. Yani bende. Corba faslini gecelim. Gecebiliriz degil mi? Garson: Tabi efendim. Ben belki almak istersiniz dedim. Önden iyi gelebilir. Adam: Yok efendim, gelmiyor. Deniyorum gelmiyor. Kadin: Ben bir porsiyon köfte yerim... Adam: Ben de yarim.. Kadin: Yok yok bir porsiyon yersin. Adam: Dur yiyemem. Sizin köfteniz nasil, güzel mi? İcinde ne var,baharatli mi? Garson: Efendimi cesitlerimiz monude fotograflarda gozuktugu gibi. Baharatli da var sade de var. Altinda pideler var. Adam: Ben yanina biraz sogus kesilmis domates, biraz sogan istiyorum. Olur di mi. Biraz da patates, cok az. Garson: Efendim patates oyle hazirda yok yanina koymak icin. Kadin: Ayri olarak alabilir miyiz. Peki tamam bir porsiyon da patates. Adam: Köftelerden emin olamadim. Tekrar anlatir misin nasil yapiliyor bu köfteler. Kadin: Yogurt ve salata bardan bir salata daha alsak Adam: Bir saniye köfteleri hazmetmeye calisiyorum. Kadin: Yemedin ki daha dur. Adam: Tarifi, nasil yapildigi. Uslubu anlamaya calisiyorum. Garson: Köftelerimiz orjinaldir. Yerseniz göreceksiniz. Kadin: Tatli da söleyelim, hösmerimi iyidir buranin. Adam: Onu simdi mi yiyelim, yemek yerken mi söyleyelim. Ama köfteleri anlamadim hala. Tamam tatli da yiyelim. Kadin: Aciktim Adam: Midem biliyorsun cok hassas. Istemedigimiz seyler gelisiyor sonra. Kadin: Yogurt da söylese miydik?
Garson cildirma ile karisik siparisiniz tamam degil mi diyerek ucarak iceri kacti. Tam arkasindan selpakci bir cocuk masalar arasina geliverdi. Ben sirami savip cifte yolladim. Cocuk "babam ameliyat olacak bir selpak alir misiniz" dedi:
Adam: Efendim cocugum, duyamadim. Tekrar etmen mümkün mü? Anlamak isterim seni. Cocuk: Babam rahatsiz cok, ameliyat olacak. Bir selpak alir misiniz Adam: Babanizin ne rahatsizligi var? Tetkikleri nerede yapildi? Cocuk: (cocuk kitlendi) Adam: Bana birtakim bilgiler vermelisin ki ben de durumunu ona göre degerlendireyim. Cocuk: .... Adam: Olmayacak böyle ahhhhh! Garson bey bu cocugu cabuk alin burdan ve kendisini azarlayin.
Garson, cocugu alip sutunun arkasina cekti. Kendisine bu civardaki diger dukkanlari dolasip dolasmadigini sordu. Cocuk "dolasiyorum" dedi. "Eee dolasmiyorsun ki hep buraya geliyorsun ben goruyorum" dedi garson. Ve ekledi: "Diger tum dukkanlari dolasacaksin ben gorecegim en son bizim dukkana geleceksin, musteriler rahatsiz oluyor, anlamiyor musun cocuk".
Bu cift, uyusuyorlar miydi ve garsonu hemen oracakta 10 dk'lik siparis hipnozunda kendilerine mi benzettiler. Ama nasil?
Daha fazla dayanamadan, karsi masada kitap okuyan kadinin sahitliginde kis kis gülerek uzaklastim.
Bugünlerde Kanal'larla bezenmeye calisilan İstanbul'da zamaninda asagidaki gibi kanallar, baraj su yollari olsaydi Türk kaykayciligi elbette daha cok yol alirdi. Öte yandan evlerinin bahcesinde büyük havuz olan cocuklar da dogustan embesil oldu buralarda, hep, ama hep.
Bir gişe memurundan daha kapana kısılmış bir hayat var mıdır? İlla ki vardır. Gişe memuru olarak devam etmek tercih mi peki? Belki öyle, belki değil. Ve yine, yeniden, tekrar, göze sokarak:
Peki ya aslında herşey rüyaysa?
İdrakı ve kabulu zor bir hikaye. Kitaptan uyarlama(ymış). Sinema salonunda fenalık getirebilir. İyi bir Pazartesi gece yarısı filmi. Yakın tarihli Money Never Sleeps'den hatırlanabilecek Carey Mulligan var. Filmin afişinde de kendine yer bulan uzun-yüksek iskeledeki ahşap banklar en çok sevdiğim şey oldu.
Vespa'nin arkasina ve depolanabilir yerlerine gerekli aksam nasıl yerlestirilir diye düsünürken TREK camiasindan Taco Truck gelmis. O zaman basıp pedallara, kırlara, yeşillere gitme zamanı... Kesme tahta sehpası bitirdi beni.
Barselona sokaklarında La Rambla'dan kafayı kaldırıp gettolara gidecek vakti bulmak lazımdı. Tırtoluğa denk düştü. Dolana dolana anca El Born'da turladım serseri mayın gibi. Oysa Biutiful'da Uxbal'in yasadigi/dolastigi yerlere gidip dolasma istegi uyandiriyordu Inarritu.
Her zaman görünenden daha fazlası, daha başkası illa ki vardır.