Thursday, September 1, 2011

Dergahta hep mutluluk var mi?

Saat 07 gibi baslar hayat Dergah'ta. Erken gidersen dimdizlik bir bankta, denizin carsafina bakar bakar durursun. Erken kosucular, yürüyücüler, dostlar sporda görsüncüler. Gelip gecenler, ler ve ler ve ler. Uzun aradan sonra dergaha indim. "Balik yagiyor, gel dediler". Balik yagdi hakkaten. Toplu igne atsan balik geliyor.

Pek efendi bir bey, "Bugün hic tutmamis olanlarin baslama günü" diyor. Tam da öyle. Atiyorsun geliyor, atiyorsun geliyor. Akinti da tam kivaminda, karistirtmiyor caparileri birbirine. Yine envai cesit adam. Pekala aslen sadece kafayi bosaltmaya geliyorsun, ne miktari ne balik önemli, sadece ve sadece o ardi arkadasi kesilmeyen "at-çek"e tutuklu kalmak. Dünyanin icinde dünyadan kopmak, bütün seslere ve tepkilere kendini kapamak. Kulagina da bir muzik atarsan, cikmasi zor bu tripten.
Tüm envai cesitligiyle bir bey, biraz hobbit, biraz anton, "Günaydin" diyerek kivrildi dibime, baliklari cikartirken capariden:
"Merhabalar, hayirli baliklar, güzel avlar.. Nasiliz, iyimiyiz" gibi bir hitabet ardindan anladim ki, icinden cikilmasi zor bir sarmal geldi, geliyor, geldi ve tam enseme bindi. Günaydin dedim tesekkur ederim. Daha once ara ara gördügüm, pejmurde bu beyle kismet buguneymis dedim, mavrasi, kiymeti harbiyesini çözüş.

"Ben yaziyorum, okuyorum. Cocuklara, bakanligin, falanca ve filance konulardaki kitaplari isiginda su desteklerim oluyor... Ozel calismalarim.." derken.. arkasindan "Ilerleyen gunlerde bakanliklardan da su karar ve konular cikacak. O konulara da hazirlikliyim"li bir baska girizgah.. Yaklasik 5 dakika süren tiradi bitmek bilmiyor gibi geldi. Bu esnada bir eli ile baliklara ve capariye egilmis beni sirtimdan dürtüyor. "Bakin bakin" diye konusurken bir eli ile sizi fiziksel olarak da "dikkatleyen"ler olur ya. Fena halde huylaniyorum. Var midir böyle takintilarim diyerek de kendimi sorguluyorum. Belki de takintim var, haberim yok. Burnuma gelen kesif pejmurdelik kokusuna dayanmakta da zorluk cekiyorum. Sakallar uzamis, gözlerdeki yesil, suratindaki ifadeyi baska bir yere tasiyamiyor. Suratimi kaciriyorum. Sherwood ormanindan kacip gelen bir Robin Hood ekurisi gibi. Sapkanin tüyü eksik. Kulaklarin uclari sivri... Tiradin arkasi geliyor, bu catlagin dediklerinden bir halt anlamiyorum ama o sirtima, omzuma dokunan elden fena halde bezmisim. Baliklari bosaltip, hemen uzaklasiyorum "atma-cekme" sahasina.

Gidiyor yan banktaki sabah mahmurzedesi 2 gencin yanina. Bayram sabahi, tahminen asker izinlisi 2 toy, birazdan hayatlarindan bezecekler. Arada sag gözle kesiyorum. Benzer "Bakanliklar, kararnamaler.. cocuklara ders.. kitaplar" semineri orada da veriliyor. Cocuklara en son "Çakkk" türünden ellerini uzatiyor. Çocuklar nakavt, ellerini istemeyerek carpiyorlar. Belli belirsiz bir napacagini bilememe hali. Kirmak da istemezsiniz ya böyle çatlaklari. Yerime dönüyorum, tekrar baliklari bosalticam -10'lu 15'li geliyor baliklar, kismete bak ki- geliyor Sherwood, ilk hareketi sirtima dokunmak oluyor. "Hocam" diyor.. Bende tel kopuyor. Yaklasik yarim saattir aklimdan gecirdigim ve gösterip göstermemekte bin kez beyin yargicimdan gecirdigim seyi yapiyorum: "Hocam hocam da, hocam lütfen dokunma ve hemen uzaklas burdan"... "Tamam tamam peki pardon" diyor. Ellerini kemerinin icine sikistirip, paytak paytak akinti burnuna dogru yurumeye basliyor. Üzülüyorum, bunaliyorum, daraliyorum...

Dergah dedigin de hep mutluluk, hep hosluk barindirmiyor. Her baska buldugun, bir an kesfettigin, baska türlüsü dedigin sey de aslinda zamanla baska'ligindan feragatini, normalini sana sunuyor. Bu hayat icinde akip giden zamanin disinda senin tüm sakincalarindan arinmis bir "Dreamland" yok dostum.

Er ya da gec bulur seni birseyler. Mutluluk dedigin sadece 4-5 kücük an'dan ibarettir. Kümülatif degildir, parsiyeldir.

0 comments: