Monday, July 30, 2012
Sunday, July 29, 2012
Saturday, July 28, 2012
Kerameti neyden menkul bir hayat?
Sıkça geçtiğim bir yol, döndüğüm bir köşe, köşeden sokak, sokakta bir ev, evde bir aile ya da birileri. Akıp giden bir hayat, hikayeler, hikayelerde insanlar; tekrarlar, acılar, ardı arkası gelmez'likler.
Tekrar edip de duruyor böyle böyle. Sürekli tekrar ederken, çağrıyorsun da olacakları başına. Keramet'i kendinden menkul bir hayat. Küvette sabun, havada ayaklar, perde, kafayı çarpsan hem unutacaksın hem de aşağıdaki kapıdan geçeceksin.
Olmuyor, buradasın. An'lık her şey.
Thursday, July 26, 2012
Wednesday, July 18, 2012
AA
Zaman su gibi akip geciyor. 2008 mi dedi dün telefonda: "Baslangici..." O karsilikli kahve icilmeyen dostluklarin dostluktan sayilmayacagindan, belli araliklarla "naber nasilsin" denilmeyen, aranılmayan iliskilerin gercek arkadasliklar olmadigina inananlardan. Zor, ama fevkalade güzel insan. Özetle: "Ya neyse", Whatever.
Dozunda, ritminde ve ansizin gelisen telefonlasmalar. İtiraf etmeliyim, bayiliyorum. Kendisi zor itiraf eder, o da sevmese bunca dedikodu, laklak ve elli bin koldan dalga dalga, spekturumu bu kadar genis bir geyik cevrilemez: Büsra E. ergenekon, "alıcaklar abi bizi", Cihangir, Eyüp, Silahtar, Kagithane, yemekcilik, Istanbul'da yeme-icmecilik, o su bu napiyor'culuk, Cipriani, kiskanclik, Lavazza, kamyonla Lavazza, 40bin'e Lavazza, "çocuğum sözümü dinle Chef School'a yazıl sen"cilik, öğütler, tavsiyeler, yollar, yordamlar, Büyükada dedikodulari, skateboard, evde kaykay, bu yaştan sonra skateboard...
Zamanını ve yerini bilen bir "vazgeçilmezcilik".
Tuesday, July 17, 2012
Yaşanmış Yüzler
Galatasaray, Kapalı, gişe, kuyruk, konfeti, köfte ekmek, meysu,
ayran, pide, Spor Sergi, Prekazi, Kosecki, Tanju, Dawkins, Scearce...
Muammer Yanmaz "Yaşanmış Yüzler"
Yaşam ya da Ölüm
....
Günler ağır.
Günler ölüm haberleriyle geliyor.
En güzel dünyaları
yaktık ellerimizle
ve gözümüzde kaybettik ağlamayı:
bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gözyaşlarımız gittiler
ve bundan dolayı
biz unuttuk bağışlamayı...
Varılacak yere
kan içinde varılacaktır.
Ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp
koparılacaktır...
N.H.R
Monday, July 16, 2012
Umudunu Yitirmiş Bir Ülke
Son 10 yili her günü bir öncesinden daha kötü, daha sarsan bir ülkede saglikli ve mutlu bir hayattan -uzun vade talep etmesek de-, bir gündelik hayattan bahsetmenin bile mümkünati yok. Kalmadi da artik. Hep fillerin tepindigi yerde yine ve yine ezilen çimler. Direksiyonda kimin oldugunu önemi yok. Her eline kontrolu alan bir bedel ödetme cabasinda. Önce birileri, simdi bir baskasi.
Takintim baska türlü. Dün Diyarbakir'da olanlari gördün mü dedim bir arkadasima. Haberim yok dedi. Artik smartphone'u olmayan yok. Kabul edemiyorum. Zemini bu kadar kaygan, günü gününü tutmayan bir ülkede olan bitenden bu kadar bihaber olmanin kabulu yok. Ama böyle. Kizilabilir de bulmuyorum. Arzu edilen tam da bu, "bikkinlik" yaratmak. Anormal oluslari, normallestirerek sindirmek.
Bilemiyorum, bir intikam tarlasi mi sürüyorlar. Kendilerine mi sormak lazim. Bilemiyorum. Dün ugradiklarini düsündükleri -ki ugradiklari- mezalimin bir öcü bu. Baska bir aciklama mümkün olamiyor. İyi de ne kadar? Nereye kadar intikam? Kac litre kanla doyar bir insan? Hangi görmemislik, hangi cehalat, ne ebatta bir cüret esir alabilir bunca insani bir ülkede?
Sikayetci olan kime sorsan, hepsinde bir cekip gitme türküsü. İyi de nereye? Neresi seni bekliyor?
Kaldı ki, seni burdan gitmek fikriyle dolduranlara, kacmanin cozum olduguna inandiranlara bunu yaptigina pisman etmen gerekiyor. Densizligin, hadsizligin, kastetmenin de bir siniri var sanki. Kacmadan önce,senin sinirin, kabulun nereye kadar bunu düsünmeli önce.
Bunca sacmalik yasanan bir ülkede, aci veren bu sacmaliklari yaratanlar degil bunlari kabul edilebilir, siradan seylermis gibi gören yiginlarin varligi.
Sevmediginle bir arada ne kadar yasarsin?
***
Acaba aralarında bilmediğimiz tuhaf bir kültün inancıyla bağlantılı bir gizli anlaşma mı var? Bizim bilmediğimiz hangi zaferin nişanesi oluyor ölü Yunus’un bakışları. Onları mutlu eden nedir? Yunus’un son anına yetişip fotoğraflarını çekebilmiş olmak mı? Kaldı ki o da bir fotomuhabirinin başarısı.
Pekiyi, ey pazar günü okuru, sence bu fotoğrafta bütün sınırları zorlayan bir tuhaflık yok mu? Kime danışsak da yaptırsak bu resmin okumasını? Psiko-patoloji uzmanları elimizden tutmaz mı? Nörologlar, sosyologlar, siyasetbilimciler, el aman!
Aklımızı korumak zorundayız.
Yıldırım Türker, 15.07.2012
***
Dayanılmaz, çekilmez, kabul edilemezsiniz, kusura bakmayın.
Evlat olsanız sevilmezsiniz.
Saturday, July 14, 2012
OL
14.07.2012
Beklenen son.
01 Biagio Antonacci - Pazzo di lei.mp3
02 Biagio Antonacci - Iris (tra le tue poesie).mp3
03 Biagio Antonacci - Quanto tempo e ancora.mp3
04 Biagio Antonacci - Se io,se lei.mp3
05 Biagio Antonacci - Sognami.mp3
06 Biagio Antonacci & Laura Pausini - tra te e il mare.mp3
07 Biagio Antonacci - Così presto no.mp3
01 Ornella Vanoni - Perduto.mp3
02 Patty Pravo - Pensiero Stupendo.mp3
03 Nina Zilli - 50mila ft. Giuliano Palma.mp3
04 Anna Tatangelo - lo so che finirà - (mai dire mai).mp3
05 Patty Pravo - La bambola.mp3
06 Augusta - Limportante E Finire (Suonho Falled In Dub).mp3
Friday, July 13, 2012
Berrak
Bazen tek ihtiyacimiz, berrak bir deniz. Sevmek koca bir deniz.
via Matador Network: 34 places to swim in the world's clearest water.
Perception
Baskalarinin sahip oldugu algilari yönetemez, cogu zaman bilemezsiniz. Kendiniz hakkinda bir genel gecer bilinenler var, bildiginiz; bir de sizin hakkinizda sizin hic bilemeyeceginiz size dair olusmus algilar. Hayat icine ne kadar karisir, ne kadar sey uretip, ortalikta toz-dumana neden olursaniz, daha fazla kisi tarafindan "algi"lanmaya aciklik yaratirsiniz.
Danzig, marketten elinde torbalarla cikmis. Kedi kumu var sol elinde.
Potansiyel bir algi-catismasi karesi bu.
Gel gör ki, kimin umrunda.
Baskalari tarafindan nasil algilandiginizin aslinda hicbir önemi yok.
Pörsepşın söylemesi güzel bir kelime ama kavram olarak boktan başka birşey değildir.
Wednesday, July 11, 2012
Gün yüzü görmedi bu ülkenin Punkları...
Adalet, ne kadar?
Hukuk, kime göre? Terazi, kimin elinde?
Akıp giden bu zamanlarda, çanlar kimin için çalıyor?
Monday, July 9, 2012
Huckleberry Bicycles
Huckleberryfinn benim için özel bir karakter. Türlü nedeni var. Tom Sawyer'i okuyanlar ya da 80'lerdeki diziyi izleyenler esas oglanin Finn oldugunu bilirler. San Fransisco'da tarihi Market Street'te bir bisikletçi dükkani. http://www.huckleberrybicycles.com
Uykudan, Yola
Uykuda alip götürmeliler, her nereye gidecek ve orada yalniz kalacaksan.
Olmuyor böyle planli, üzerine cok düsünmeli.
Sunday, July 8, 2012
Arada Kalmak
Hangisini daha cok sevdigime karar veremiyorum.
Anna Russo mu, Roitfeld mi?
Anna mi, Carine mi, Anna mi, Carine mi...
Saturday, July 7, 2012
Subscribe to:
Posts (Atom)