Friday, August 31, 2007

Honda or Nonda?

Yil 2001, dönemin parlayan ve Galatasaray'i Monaco formasi ile paralayan oyuncusu Nonda icin Waruy ile Nonda yazilmis GS formalari design ediyoruz.. Sene 2007, Shabani Nonda, 30 Yasinda Galatasaray'a transfer oluyor...

Gelene kadarki duraklari:
Vaal Professionals, FC Zürich, Rennes, Monaco, Roma, Blackburn Rovers


Whats that going over the hill?
Shabani Nonda! Shabani Nonda!
Whats that going over the hill?
Shabani Nonda! Shabani Nonda!

Thursday, August 30, 2007

Hiyarligin Baki Oldugu Dakikalar...

...kalibrasyonu düsük birileri ile polemige girilen dakikalardir. En nihayetinde agizda salak bir tad kalir. "Senin bu Antonyidis'le münazaraya girmen kendine yazik be abi"

- di mi lan

Wednesday, August 29, 2007

Kir Tutan Koltuklar

60. Hükümette Ulaştırma Bakanı yeniden ve yine yepisyeniden
Binali Yıldırım

Bu ulkeye bu yeter iste.
Tek basina.
Hizli tren dedigin nedir ki, bas gaza Binaliiiii
At topu Ali, yakala koltugu Binaliiiiiiiiiiii

Gece, Tehlike ve Bizim Köpekler


..eve is getirmeler, is is is götürmeler. bitmeyen, bitmemis gibi duran isler, el gitmeyen isler. sabaha dogru yol olur. hava dingin, yagis durmus. cikip bir bebek sahilde dolanip hava almak kararindayim. evden cikmadan önce dolaniyorum webde, rottweiler videolari izliyorum. bebek camlik mevkinden gecerken bir koloni önümü kesercesine yola atliyorlar. az önce youtube'dakiler kadar olmasa da bunlar da manyaklar, bizim köpekler ama degilller, ilk 4 tanesini nasi geride biraktigimi anlamadan bir tanesi biraz cepheden ve direk sag kalcami siyirmak üzere geliyor, kosarak. ata binen jokey misali, ayaga kalkip kalcayi sola yatirip motoru saga veriyorum. anlik gelisen bir varyeteye nasil karar verip uyguladim anlayabilmis degilim. lavuklar arkamdalar, arkama bakmadan arnavutkoy'den yukari.... gece sahilde motorla turlamak... brooklyn olmus lan burasi. judgementnight'casina....

Tuesday, August 28, 2007

yazan güzel yazmayan çirkin

yazan güzel yoktur, yazanların alayı çirkin
güzellerin yazacakları yoktur, yazanı boldur
çirkinlerin yazacakları çoktur, gülleri soldur
yazmak çirkinleşmektir bazen, güzele ekseri ihtiyaç yoktur


kitapcilar zenginlestikce, evlerindeki odalari kitapliklara cevirenler cogaldi...
kitapcilara gitmeye useneneler, evlerinin kitapliklarini kitaplarla doldurdu...
okudular,
okudular,
okudular...
anlattilar,
paylastilar,
sordular...
peki o zaman bu hirs niye?


Monday, August 27, 2007

Az Önce Delirdim...


Ogle yemegine cikan bir arkadas 30 dakikadir birinin Kuzu'nun uzerinde oturdugunu ve motoru kurcaladigini söylerek geldi. Bir hisim asagi indim. Elinde fiction kitabi olan bir cocuk motorda oturuyor:
- napiyorsun burda
- oturuyorum
- motoru kurcaliyormussun
- oturuyordum sadece
- oturacak baska yer yok mu
- ... ....
- su arabanin uzerine oturabilirmisin, motor diye mi oturuyorsun, koltuk mu bu
- ozur dilerim
- (neyin özürü ya) manyagin biri olsa catmisti (kendimi manyak olmadigim yönünde frenleme, kendime manyak olmayan insan süsü verme) (özür dilerim dedigi anda bittim, manevra yapamiyorum...)
- ... ....
- hadi uza burdan...

galiba delirdim, obje fetisizmi ve tuketim toplumuna bok gibi saplanmis bir esir ahvali bu. it burda araf orada... itlik ettim, utandim.


***

gecen sabah yerine geldigimde, Kuzu'nun ayaginin kaldirilip duvara yaslanmis sekilde birakildigini gordum. kilitli oldugu icin direkten uzaklasmamis, ama duvara dayatilmis. cantanin alti cizilmis gayri ihtiyari. kaldiran ondeki bok rengi audi. mahallede baska girecek yer yokmus gibi o araya girmek icin motoru suruklemis. yerde de ayagin izleri var. kedi pencelerini hatirlatiyor bana. zorla suruklenen bir canli gibi. adi kuzu, cani var. delirdim. cantadan bir kagit cikarip camina not biraktim:

bu aracin motor olmasi size bunu kaldirip sepet muammalesi yapma hakki vermez. ben sizin arabanizi yeri uygun degil diye hareket ettirmem sanirim. bu yaptiginiz ayip.

lost highway'den bir sahne gibi, araba iki aksamdir benden once parkediyor ve camina guneslik konuyor, arabanin ici gorunmuyor, camlarda da perdevari aparatlar var. icerde olabilir sahibi gece 02'de de olsa diye kafa uzatiyorum... karsilasip kavga etmek istiyorum ..... cocuguyla.

Az Önce Delirdi...

rebeca sanver, bisou&bisou, roccobarocco, sheeba...
bir kutuda 12 cift ayakkabi var..
proforma fatura...

Görür müsünüz bazen sağdaki kaldırımda biri yürür, kendi kendine konusan. Kendi kendine konusanlara deli dendiginin farkinda degildir. Ekseri takim elbiselidir. Birseyler anlatiyorlardir, hep gülüyorlardir, kizanlari da var.. Heyecanli heyecanli hareketler ya da bazen mutevazi salinimlar. Az önce delirmis, yeni firindan cikmis bir catlak gibi... Delirmisler, delirtilmisler. Cigirdan cikmamislar, kendilerini yolun soluna vermisler... Giderken biz yolda, sag kaldirimda onlari görürüz. Hep iyi giyimliler, temiz ve paklar. Kimse ile muhatap olmazlar. Muhataplari kendileridir. Delirmislerdir. Delirtilmislerdir. Az önce delirmis olabilirler...

***

Kadin olanini görmedim. Kadin olani 1980 baslarinda Sisli-Bomonti'deydi. Gisele Bundchen bugun neyse, Bomonti'deki kadin da oydu. Adini hatirlamiyorum, o derece yaslanmisim. Bomonti'de 2,5 yasinda ictigim Siveps'i hatirlardim ama. Teyzemin evini soyan hirsizin beni sokaga kadar pesinden sürükleyip, sokagin basinda bana bir Dido alip kandirdigi ya da benim kanmak kavrami ile tanismadigim zamanlardan istifadesi böyleydi. O zamanlar insanlar daha delirmemisti, salon caminin karsisinda oturan deli kadin disinda...

***

Bomonti ile yolum 98'de tekrar kesisti. Suan yaptigim islere 98'de ara verip IT isleri ile karisik ortaya kadin ayakkabilariyla alisik bir takim isler. Sen de Ali Cante Shoe Fair'den mallara asinayim, ben diyim o zamanlar RoccoBarocco'yu biz dagitiyoruz Nisantasi'na... Izmir'de Hotel Merit'in lobisinde koli koli mal satiyorum. Aksam sirketten iki kizla bir clubdeyiz. Dekoru hatirliyorum, ama She olabilir... Asma bir kat, tam karsida duvarda ekranlar... Asma kata iki tarafindaki merdivenlerden cikiliyor. Bardaklarin biri gidiyor otekisi geliyor. Izmir'in capkinlarindan bizim kizlari koruyorum. Orada ne aradigimi, o isten de 7 ay sonra sikilincaya kadar anlamiyorum. Merit lobisinde sattigim 10 koli ayakkabidan sonra sirkete alinan departman beyini zora sokuyorum. Koala diyor Canan ona. Rina ve Bayan Elzi de nerede acaba suan?

Friday, August 24, 2007

Etiler Central

Sehrin Trafalgar gibi, Tivoli gibi, Tienenman gibi meydanlari olmayinca biz gördügümüz her dort yol agzina meydan diyoruz. Taksim de bu sehrin en bi "meydanidir" yani. Meydan demeye bin sahit lazim. Kazip, bozup duruyorlar.

Etiler, Istanbul'da "sosyete" sosuna bulanmadan once , kendi halinde meskun bir mahalken bankalar caddesi denilen bugun Akmerkez'le - Bogazici Universitesi'ne kadar uzanan Nispetiye Caddesi arasindaki yol, bugun oteki yakadaki cok bir matah yasam formuymus gibi "caddelestirilmeye" kafelerle doldurulmaya calisiliyor. Yillardir yuruyup gectigim sokak ve yollarin simdi birer podyuma dönmüs olmasina ve icinden gecerken üstüne basina kicina bakilmasi insani dogal olarak rahatsiz ediyor. Batililasmaya, onlar gibi cafeleri oturak mekanlari haline getirmeye calisiyoruz ama aklimiz fikrimiz götümüz basimizda. Bu kadar rahatsiz edici olan belki sokaklarin, yollarin, semtlerin bu degisimi degil, toplum olarak belli basli kompleksleri ve idealari degistiremiyor olusumuz. Kendimiz icin degil, disimizdakiler icin yasamaya sartlanmamiz. Yedigimiz, ictigimiz ve giydigimizin kendi tercihlerimiz degil "oyle oldugu" icin secilmis olmalari.

Neyse en sonunda degismedi, yillardir orada diye bakip gectigim tam Bebek yokusunun basindaki eski Hizir aka. Lazio Boys'un kuruyemisci dukkani yerle bir oldu. Etiler Meydani icin o kose ve eskiden yaninda bulunan birahane bir külttü acikcasi. Simdi Hizir'larin kuruyemiscisi yerine, eski birahanenin yerinde olan tavuk-bildircin cevirmeci nakil olmus. Test icin dün aksam çöktüm, dergiden dönerken. Ucuz ve lezzetli. "Semt sosyetik, gecirelim" dememisler. Semtin sosyetikligi de zaten birkac sonradan görmenin zaman zaman intikal etmesi ve boy göstermesinden öte bir durum degil. Etiler'in sosyetikligi, en fazla tarihten kalma 2-3 gece kulübünün varligindan öte degildir. Bir ara sayilari 15'e yaklasan mekan silsilesi simdilerde semti terketmis gozukuyor. Yerine Bogazici Universiteli kariyer avcisi kizlarin gunduz anfide, gece karyolada avina ciktigi TGI Fridays, 14-18 yas grubunun yeni aldiklarini sergiledigi Starbucks, yas ortalamasini dusuk bulanlarin hemen yan tarafta oturduklari Gloria Jeans var.

32 yildir bu semtteyim, Istanbul'un baska hicbir yeri bana bu kadar tahammül edilebilir gelmiyor. Bir sekilde Etiler, degismiyor ve dönüsmüyor. Birkac falsosuna ragmen. Pencereni actigin zaman gorebildigin bir bahce bazilari icin cok sey demek olabiliyor... "Vay ne kadar sosyetik yerde oturuyorsun"a inat, sos severim yemekte, zaman zaman da etik olmaya calisirim ama benim bildigim Etiler, ne soslu ne yitik, ne de sosyetik...

***

Simdi Sari Konaklar'in oldugu yerden bugun Alkent'e uzanan yerdeki arazide kisin Cagliari Kis Oyunlari Kizakla Atlama Yarislarina rakip duzenledigimiz, ozene bezene hazirladigimiz pist -selamlar olsun yükümüzü ceken Pic Murat'in Almanya'dan getirdigi ahsap kizak-, emaye firin tepsileri ile tam Hillside'in oldugu yerden asagi dogru sanki birer Bobsleigh yariscisi gibi kaydigimiz günler... Akatlar'da profesor berberde tras oldugumuz günler -degdirmedigi mahalle ferdi yoktur-, Mehmet Eksi sahasinda akabinde Basin Sitesi onundeki cim düzlükte katildigimiz turnuvalar. Pazar mangal sefalari...




Thursday, August 23, 2007

Portland Istanbul Punk Müsabakasi

Nerde 90'lar, nerde 2000'ler Istanbul'unda muzik, scene, punk, tank, top, tufek, ruh, samimiyet, olan-biten... bitmis.

gisele

Wednesday, August 22, 2007

Paris Street Style


, originally uploaded by Yes Becky.

Paris'e gitmek zamani simdi...

Tuesday, August 21, 2007

"Müessesemizin İkramıdır": Birakin yalakaligi...

Bir mekana sik gitmeye baslayip da garson ekibi ile yüzgözlük hali olusunca, -ki ekseri onlar yüzgöz olurlar, bir tür konukseverlik adina- siz de gayri ihtiyari hic size ait olmayan "vay naber abi" gibilicesine girersiniz manasiz muhabbetlere. O ne oldu bu nasil oldu.. Her zamankinden, neyin var bugün, dana etin guzel mi.. Essegin zigi, atin küspesi, gece sonu kusmasi... Yeniyor iciyor, mekanda sizi sezonluk karti olsa onu vererek karsilayacak sef garson masaya manasiz seyler yigmaya basliyor: "Abi müessemizin ikrami"... Ne getirdigin cigkofte benim kalite duzeyimi yakalar, ne ikram diye sundugun tatli disimin kovugunu doldurur. Birakalim böyle yalakaliklari, dükkaninizdan sogutuyorsunuz... Koyucam kafayi ikrama, adapsiz edepsiz hiyar addedilecegiz diye senelerdir cekiyorum bu ikramlari... Yeter ama bir yere kadar olur bu samimiyetsizlik. Getiriceksen adam gibi sey getir.

Müessessese yazmak da ne zor is be. Her defasinda heceliyorum...

make me stronger

kanya west - stronger


can only make me stronger
i need you to hurry up now
cause i can't wait much longer
i know i got to be right now

Monday, August 20, 2007

Breaking And Entering


Cuma aksamin Nuteras'li temposuna Hed Sandi'nin "sahilde kahvalti" pressi eklenince uykusuzluk tavana vurmus, oglen 13 gibi baslayan freelance is gorusmesi 16 sularinda evin salonunda son bulmusken, uzerine bol sarmisakli bir kasik salata ve yine ve yine bol sarmisakli bir cacik, fritöz isyanina karsi isyan ocakta klasik tavada yapilan frenchfriesla salonun tam orta yerinde Premiere League'e karsi hopurdetilmis ve cumartesi bir güzel eritilmistir, en sonunda cift kisilik yatakta.. Bir ara "araya giren film" gibi girip cikan Hed Sandi goruntuleri ile cumartesi gecesi pazar sabahi 04 sularina dayanan bir ebatta yatay duzlemde salamuraya yatirilmis...

...uyaniyorum...saat 04:10. bir soguk duş üstü donsuz sekilde kuzuya atlayip sahile iniyorum. Once benzin aliyorum, sonra Ortakoy'de bir kumpir. Yarisini anca yiyebiliyorum, çöpe atip Crystal - Reina kalabaligina klark icin bogaz hattina pijamalarla. Muthis kareler var. Safti kaymis insan manzaralari.. Bir tanesi karsidan karsiya gecerken uzerime devrilecek gibi oluyor. Hala buram buram sarimsak kokuyorum. "Hohhh"luyorum Reina'ya dogru. Arnavutkoy yolu kaymak gibi. Vronnn vronn.. Ahhh iste cevirme.. Polislere selam verip devam ediyorum, kluplerden cikanlari avliyorlar sahil seridinde. Benimle isleri yok. Oysa tutsalar lisans yok, sarimsak bayiltan duzeyde...Ayakustu iskembe salonu gibiyim degil gibiyim. Bebek'den Baltalimani'na bir caya kosuyorum. Kemik hastanesinin ordaki büfe kapatmis. Turkpetrol'e ugrayip "bir dvd ne olur"a cevap Jude Law'lu, Juliette Binoche'lu "Breaking and Entering"den geliyor. Jude Law yine aglak, Juliette Binoche yine "baisez-moi".. Sabahin ilk isiklarina guzel goturuyor bizi Anthony Minghella
Bundan iyisi samda kayisi, dusta sarimsaktan arinasi... Yikan yikan gitmiyor koku...

Film imac'i dayadikca dayiyor gozumuze. Pazar ilk saatlerdeki bu imac dayatmasi öğleden sonra Kanyon Troy'da Kürt Metin ve ailesi olarak karsimiza cikiyor. "Abi sizi bir yerden hatirliyorum sanki"

Uneetee.com: One Day, One Artist, One Cool Shirt.


Bagimsiz tasarimcilarin tasarimlarindan olusan bir koleksiyon. Destek icin uneetee.com.
Satin aldiginiz her t-shirtten tasarimcilar da kazaniyor.
Favorilerim:
Butterfly Asylum,
King Leo






Friday, August 17, 2007

Casual Wear / Street Wear

sokaklara geri dönüs...
repunation.net'te online satis baslamis...


french-fries icin aldigim fritöz ikinci gün nallari dikti...
dukkanin kafasina firlatmak uzere hazirlaniyorum...
french-kiss, dili maksimum derinlige eristirmek icin verilen ulvi bir cabadir... dilli deepthroat. bir de grind-core grubu sore-throat vardi. bir de dilli kasarli vardi.
sabahin 05'inde "dilli kasarli" derken büfeciye kimin aklina sore throat calan bir yerde deep throat gelir...



Wednesday, August 8, 2007

skinny.jeans


hayri pitir galasi dagiliyor mars'da.. bir grup skinny.jeans disi dokuluyor yuruyen merdivenden üstümüze. dikine dikine geliyorlar... skinny.jeans ve yuksek topuk diyorsun ne guzel icatsiniz sizler. ama yakisani var, yakismayani var. zor is.
nedir diyenlere de detayli link verelim

Tuesday, August 7, 2007

taşev projesi # 1

ahsap ve olasilikla malezya tiki tavan, gomme dolaplar hasir/kamis malzeme, yine hasir bir koltuk... duvardaki tv sabit degil donebilir olmali yatak pozisyonuna göre. yine de renkler ve oda sekli uygun, arka alandaki gunisigini iceri alma fikri nefis. artik ondeki cam kapi hangi örekeye aciliyor bilemiyorum...

I Love Istanbul

Kristen Pazik, Shevia icin Istanbul'un dogru bir secim olacagina karar verdi. Secimlere karar vermek. Baskalarinin secimlerine karar vermek. Iki hayattan bir hayat imal edip kendi ya da baska bir hayatin tanrisi olmak, olmaya calismak, oldurmak... Pazik tanri mi? Of course...






Monday, August 6, 2007

Voyage Voyage


au dessus des vieux volcans
glissant des ailes sous les tapis du vent
voyage voyage
eternellement
de nuages en marecages
de vent d'espagne en pluie d'equateur
voyage voyage
vol dans les hauteurs
au d'ssus des capitales
des idees fatales
regarde l'ocean


download


Malaga-Madrid yollarina dogru...

parsiyel ask

bütünden ziyade parcalari ayri ayri sevmek, ayirmak, alip gitmek mümkün müdür?
omuzun benim olsun, günahin senin, hadi git...

headache

the good, to good, too good...and the restless

-able, ability

Saturday, August 4, 2007

Disturbia


sarap gibisin carrie-ann moss, gittikce guzellesiyorsun dedim beyazperdeye baktikca. kalcasi biraz buyumus sanki. madriz'de gozume sokulan lateks loblari unutabilmis degilim... lezzet notunu coktan kirdigim ama muteber bir mekanda drinke-kosarken, hayatin ne tesaduflerini, ne getirdiklerini, ne arzulari, ne kötü sonlari, ne de "ya iyi biten iliski var mi" diye gecenin bir arasi lakirdiladigim suallerini dusundum. dusunmeden sordum, dusunmeden konusmayi ekseri yaptigim gibi. iyi bitti iyi ayrildik biz derken bakimli el tirnaklari ve sandaletindeki ayak parmaklari dikkatimi cekti. atiyorsun dedim, iyi bitmez, iyi olsa bitmez, birsey bitiyorsa orda kötü hal vardir. ama negatif olmaya hic niyetim yok epey zamandir. nerede gerginlik, nerede hüzün-hazan var, nerede kendini tekrar var, nerede surekli ayni seyler var, kaciyorum, asit-balzamik bey "sen cok degistin" derken, muntazaman ibnelesiyor-a kadar gitti teati. teati bazen teati olmaktan cikip, gercek akisleri de seriyor orta yere. bir munazara bakmissin gundelik hayatin dili olmus: flip flop, bronz ten, yerli yerine oturan omuz kaslari, gelisen biceps&triceps, transparan don, gittikce darlasan tshirtler.

sarhos olmak uzere ciktim evden. donup sabaha kadar proje yetistirecegimi bildigim halde. epey beklemis bir sarabi actik bu aksam. tam zamaninda gelesi bir düses zar gibi. sirke olmadan acilan sarap ve ona eslik eden yari pismis, etine dolgun bir bonne-fillet. 5 times, 6 times, seven, eight, nine, ten: tensel tinsel ve tanisal tum yollar ardina kadar acik. ve bu anlarda nedense kendimi tanju'nun neuchatel'e attigi kavisli golden farksiz goremiyorum. her an'i bir gol an'i ile eslestirmekten, gol atmak ve gol yemek diye defteri kebir tutmaktan vazgecmeyecegim. 5 times, 6 times, 7 times... yeterli mi, devam edelim mi? burda mi yersiniz, paket mi yapalim?

***

david morse'un oyunculugunu etkileyici buldugumu eklemeliyim. sarah roemer icin fazla soylenecek birsey yok, fotograf konusuyor. ama reklam etkisi cok fena... acilis sahnesindeki kolalari gorur gormez kolayi actim ve bir yudum aldim. onun disinda birer banner-ads gibi giren tum metalarin evde oldugunu farkettim. ustelik benzer paranoyalar ve benzer davranis sekilleri de gecmiste bir yerlerde kayitli...

o halde süphe evrenseldir, ama süphecilige ayirdiginiz haybe zamani sonra cok ararsiniz, aman dikkat...

Friday, August 3, 2007

Olani Var Olmayani Var Olup Da Kullanamayani Var...

Gecenlerde soyunma odasinda bir cocuktan bahsediyor Patrick, falanca kizla alakasina gelince mavra "ya nasi olur nasi onla takilir, nedir olayi"... "Abi herifinki buyuk" dedi. Tabi ki, muhim olan entelijansi bana kalirsa da...



Wednesday, August 1, 2007

if the truth be known

bildigim gercek, gördügüm gercekle
duydugum sözler, unuttugum gözlerle örtüsmüyor

böylesi, kendisi ile dost
simdisi, öncesi ile küs
yarini, an'dan daha keder dolu

Can you justifiably criticise / A situations development / Sometimes there’s only a single path / Which we have to walk

DEFENCE IS THE BEST OFFENCE!




Barney Greenway is my best friend

Bronz Black Bilek

sol bas parmakta eklem yerine yakin bir gumus yuzuk, kalcada tasmakla tasmamak arasinda cizgide bir bel genisligi, yillarin eskitemedigi Speedo, at kuyrugu saclar, "abi manset nasil vuruyoruz", beach volley'e milletce tutkunuz, triceps