Monday, November 30, 2009

Wizard Smoke



by Salazar Film
(.flv dosyasini download edip mumkunse buyuk bir tv ekraninda izleyin)

The Universe House


Tasarlayan Gabriel Orozco, mimari ise Tatiana Bilbao
Roca Blanca, Mexico'da bir taşev. (via arch-daily)

Gabriel Orozco Artsy Page 

Friday, November 27, 2009

Herşeyi Anlıyoruz Ama Hepsini de Yanlış Anlıyoruz

etilerde-ne-ariyor-03


Haftalik sehir rehberi Le Cool'da Baris Cakmakci Avrupaliligi ironik mi destek mahiyetinde mi oldugu belirsiz bir ifadeyle soyle tasvir etmis,
Istanbul'un Avrupaliligi:

"...aslında Avrupa’nın ‘benim!’ diyen şehrinden bir farkı kalmadı İstanbul’un. Hatta birçoğundan daha da renkli, hareketli, canlı olmaya başladı. Tevekkeli değil, her gelen ecnebinin hayranlıkla dönüp Facebook’tan “Unutamıyoruz” mesajları atması. Nihayet heyecanla beklediğimiz Nordsee de geldi. Balık ve deniz ürünleri konseptini fast food olarak sunan Nordsee’nin kalitesinin de Avrupa ile eşdeğer olması umuduyla. Şimdi sıra ‘eyçenem(H&M)’de. Ha gayret!.."


Ne Nordsee ile ne H&M ile ne de maneviyatini kaybetmis Etiler'in gobegine, -60 yila yakin bir yerlesim mazisi olan semte- oncesi sadece sanayi sitesi olan Maslak-hattan muammelesi yapmakla Avrupalilasamiyacagimiz asikar. Soru cok acik ve net: Maneviyatini kaybeden bir yer diye mi Etiler'in gobegine bu hilkat garibesinin dikilmesine ses cikarmiyorsunuz? Insaatin sahibi Makyol ve mimari Emre Arolat. Bu iki ismi de not alin. Kultur Baskenti Istanbul'da, 2010 yilinda, 2010'da acilisi yapilacak bir katliama imza atiyorlar, Etiler'de, usulca ve sessizce.

Bazi linkler
» 2005'te bir feryat
» Etiler'i turizm merkezi yapacak...



etilerde-ne-ariyor-01

Wednesday, November 25, 2009

Uyandığın Bu Sabaha

...............................
gözlerin bakmaz mı
beklenen gün geldi
açtı laleler beyaz

Monday, November 23, 2009

Tarabya'da Renovasyona Tabi Bir Otel, Etiler'de Maneviyatsızlar: Doğu Medeniyeti Çöküyor, Yetişin!

Oncelikli okumanizi vermeliyim, cikis noktamiz neresi:
RTÜK Baskani Prof. Dr. Davut Dursun bir fikri beyanda bulunmus.
Bu "güzel insan" demis ki:

"Şu toplumun milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların milli ve manevi değerleri aynı mı?"

Yani once ekmekler bozuldu, sonra en temizimiz siyahti, zaten ilk tasi da etegindeki tasi en fazlasi olanlar atti. Hersey tembellikten kaynaklaniyor. Yerine is yapsin, senin yerine dusunsun, seni yonetsin diye getirdiklerin senden daha erdemli, daha gunahsiz, daha saf, daha dusunceli, daha akilli, daha becerikli degiller. Elbette esit degiliz. Esit olmak istedigimizse koca bir yalan. Cok merakli olan 2 gününü kapici dairesinde yatarak gecirir. Inin asagi, evet evet katlarinizdan asagi inin ve o rutubetli dairede yatin. Sonra neden esit olmak istemeyeceginizi, en asi'nizin bile nasil gundelik hayatta kast/titr/lonca/loca ve dört yaprakli yonca pesinde kosturdugunu görün, düsünün. Düsünmekle kalmadim gordum. Kendimden baslayarak neden esitlik diye iddia edenlerin aslinda esit olmak istemediklerini uygulamali olarak gördüm. Ustelik bu gizli histerya esnasinda ne kadar cirkinlesebileceklerini de. Meselemiz mulkiyet. Mulku temelimizden atamadigimiz ve hep bir barinak ve hep bir altina girecegimiz semsiye aradigimizdan basimiza geliyor bunlar. Neler, bunlar iste...

Bu kabiliyetsizlerin, bu namusaitlerin, bu derbederlerin, ki cogunca bu sefillerin semsiyesi altinda olusumuz da bundan. Esit olmak istemiyoruz, bu yuzden bizle esit olmayanlarin semsiyenin sapindan tutmasina müsade ediyoruz. Demiyorum ki semsiyenin sapini ya sen devral, ya da git kendine semsiye al. Ya kardesim islanmak da guzeldir bu hayatta.

***

Şark'ın bu arkadan dolasip puan almaciligi hep bu ilimde idman yapip, grekoromende yillarca sürünmemizin de ifşasidir. Bir 20 yili Tarabya semtine delikanlilik ve uşak'larlarlarcılık tohumları atarak geçiştirdi bunlar, bir 20 yılı da "aslında medeniyetimizi Etiler'deki yavşaklar tehdit ediyor"la geçiştirebilirler. Ben bir insanin sofrada ne yediğine bakarım. Davut Baba'ya da hatırlatırım, Etiler'de yer sofrası yoktur, kapıda ayakkabı çıkarılmaz, hatta bırakılmaz, bıçak sol elde tutulur ve şarküterilerinde domuz eti gırladır: Vay domuz gribi olasıca haysiyetsiz maneviyatı kaybolmuş şorololar sizi...

Cepte kalan son paramla Porc Chops aldigimi bilirim. Bizimkisi vallahi dertten.

***

Tarabya Oteli dedim di mi. Istanbul'a bunu Romalilar yapmazdi.
Totti'ye sordum, o fisildadi.

Sunday, November 22, 2009

Parov Stelar

1 haftadir Parov Stelar - Hurt dinliyordum.
Dün Istanbul'daymis herif.
Dünyadan haberim yok.. Vaziyeti var gel sen anla.
Anlarsan bir sen anlarsin, gerisini yalan anlarsin...
Ama anlarsan güzel anlarsin, biliyorum.




Love is killing me so sweet,
Like a tortured and a need for my way back home.
Hurt me when I'm close to you,
Tell me lies and not the truth, carv your arms in my skin....Yeah

Love destroy my chroming soul,
See the gas sheeps of the chrome to another world.
Hurt me when I'm close to you,
Tell me lies and not the truth, carv your arms in my skin....Yeah

Hurt me when I'm close to you...Hurt me...

Tanaka Residence

Bir cay koysak, demlesek, arada da o cayi tazelesek...
Cam bardakta çay. İçsek, içsek, içsek...







Tanaka Residence, Yokosuaka 2007
(via What We Do is Secret)

Thursday, November 19, 2009

Aptal

gene hüzün var içimde
gene yüzün hiç bakmıyor
yine gözünde hiç ışık yok
yine bulutlar hiç...
gitmiyor, gitmiyor, gitmiyor

gene hüzün var içimde
gene yüzün
kalbimin atışları
gene yüzün, hiç
gitmiyor, gitmiyor, gitmiyor

insanlar birazcık vefasız
biraz da unutkan
ve aptal.... aptal..... aptal.....
insanlar birazcık unutkan
biraz da vefasız
ve aptal.....
(ref. ymori)

509 gün sonra


Monday, November 16, 2009

Antonio de Nigris


Babaları gidince, çocukları ne yaparlar...



Antonio de Nigris
(Nisan, 1978 - Kasım, 2009)

Sunday, November 15, 2009

Saturday, November 14, 2009

Dövdüreceksen - Part 2


Dabe Alan saldirisi devam ediyor..
(via http://www.flickr.com/photos/bearandyeti/4094138335/)

Motor Mont



Giselle'ler de yapar...

Google Wave: Theory vs In Reality


Coco gecen gun "Senin Google Wave'in var mi" dedi.
"Yok" dedim. Durum zaten yukardaki gibi.
Kimse de davet etmedi.
Ben davet edilmedigim yere gitmem, genis degilim o kadar.

Vespa #31: dans la Paris


Paris'in yollari karo tastan,
sen cikardin beni bastan sondan ordan burdan... (via es)
***


Kış geldi farkinda misiniz? Artik surata çarpan ruzgar ferahlatmiyor burun deliklerimden girip, kicimin en derin hatlarina kadar vuruyor. Hala tshirtle bindigim kuzuda tir tir titreyerek gidiyorum. Ama bir eldivensiz olmuyor. Kesik parmakli eldivenler, yerini orumcek adam ellerine birakti. Neden cifte almadim diye hayiflaniyorum bu orumceklerden. Oysa ben herseyi iki tane alirim, yedekli calismak iyidir.

Tuesday, November 10, 2009

Batan Project #14

Muhsin Okuyucu'nun OK'u, Kozyatagi'nin KO'su: OKKO



Bir memleketin medenilesmesinin ve batililasmasinin arkasinda ben genis, büyük vaha gibi şarküteriler ararim arkadas. Icine girince kendimi kaybedecegim, Sudan salamindan, Etiyopya pirincine kadar Dünya'nin envai cesit lezzetini bulayim, hepsiyle mükellef bir sofra kurabileyim diye. Paris'in Le Grande Epicerie'sinden olsun demiyorum ama su koca sehirde adam gibi sarküteriler olsun artik. Cok mu sey istiyoruz devletten. Devletten istemeyip adina semtin ilk harfini verecek kadar Kozyatagi ile gonulbagli Muhsin Bey kurmus 1994'de Okko'yu ama meshurlugu post-2000'lere rastliyor. Once Ulus, sonra Astoria subeleri namina nam salmis.
Birkac kez ne kadar medeni bir ülke olmusuz onu denetliyeyim diye Ulus'taki subesini tavaf etmisligim var. Bir sarkuteri yani bizim bekledigimiz olculerde bir sarküteriden ziyade "parayi bol bulunca sürecegi baldir bugün sakat sacacagim sarkuteri burada ama" gibi olmus burasi. 15 dakikada maasi birakip cikmis, ustune bir de eve servisleriyle birakilmistim. Marketten eve beles geldigime mi sevineyim, o zamana kadar ki yedigim en pahali dana nuara mi bilemedim. "Ama biz ozel usullerde firinliyoruz". Milleti o kadar kaziklamaya gerek yoktu. Tüm subeleri kapatip ortaliktan topuklamislar. Gecmis olsun, Okko yenilince biz de yenilmis sayildik.

Rüya #12



Dün gece Valencia formasi ile Ali Sami Yen çimlerindeydim. Rakibi hatirlamiyorum ama mac sonunda Barcelona tshirtlu bir firm, diger kale arkasinda bekleyen Ingilizleri pataklamak icin sabirsizlaniyorlardi. Takimda Carboni var miydi emin degilm, sadece oyun boyunca frikikten bir gol atmanin pesindeydim. Eski Acik tarafindaki kaleye dogru bir frikik kullaniyorum sol içle, zimba gibi uzak kose dibine vuruyorum gol oluyor. Dönüyorum Numarali'ya kollarimi kaldiriyorum, tribunde bugüne kadar ASY'de gördügüm ne kadar sima varsa hepsini tek tek görüyorum. Film seridi gibi gecmekten cok tek kareye sigmis kafalar gibi. Bu kadar huzurla uyandigimi hatirlamiyorum. Pazar aksam bitmesin dedigimiz Lyon-Marseille maci gibiydi rüya, uyanmak istemedim. Kostukca kossam, vurdukca gol olsa. Ikinci golü hatirlamiyorum. Ilk cayla birlikte PlayStation'i actim, Valencia'yi alip PES'te birine gol atmam lazim.

Mactan sonra arabada:
- Ne kadar verirler ki bunlar transfer ücreti sana?

Sister Nancy

Ufakken kaykayla Bebek yokusundan kaysak asagida nasil dururuz diye kafa patlatirdik. Kaysak kismini halletmistik sanki de sonunu dusunuyorduk.
Oysa sonunu düsünen, eet kahraman olamaz ama mundar olur, olabilir.

Sister Nancy "Bam Bam" / Skateboarding-is-not-a-crime

Sister Nancy photo by Jared Zillig


PlayStation3'te "Skate"e sardim. Demosunu kurcaliyorum ve oyunun full versiyonunu almaya karar verdim. Bebek Yokusu kadar olmasa da anilari tazelemeye ihtiyacim varmis. Zaten unutmak demistim ya...

Bu esnada Sister Nancy sürekli calsin arkada.






Monday, November 9, 2009

Sutlu 1 Yasinda

Zaman ne cabuk geciyor.
Bu bir yilda neler oldu neler, ohooo... Saysan bitmez.

Sütlü 1 Yasinda
receiverlar guzel isiniyor, Sütlü oralara tünüyor.. tor tor torrrr...

ways to Organize Your Life

Unutmakla problemim var. Unutmamam gereken seyleri unutuyor, unutmam gereken seyleri unutamiyorum. Hersey arapsacina dönüsüyor, bazen icinden cikilmaz bir hal aliyor.
Bazi seyleri yazmazsam unutuyorum. Bu yüzden kirtasiyelerin defter-kagit koridorlarinda saatlerce dolasiyor, kucakla defter-kagit-kalem alip cikiyor, calisma masasinin üstünü defterlerle kapliyorum. Hepsine ayri ayri notlar yazip, sonlari onlari temize cekmek icin baska bir güzel defter aliyorum. Yazmazsam kötü oluyor, yazmak zorundayim, aklima gelen herseyi.


organize-your-life-03
morningglory.co.kr

Wednesday, November 4, 2009

Arda "Lagerfeld"


Arda Turan, Bukres (Havaalani)
"Görüntüyle bastırma"

Monday, November 2, 2009

Kader?


"İnanıyorum söylediğini candan söylediğine, ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez. Hafızanın kulu olmaz kararımız, çabuk doğduğu için büyümeden ölür, nasıl ki ham meyve dalında durur da, oldu mu kendiliğinden düşüverir yere. Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Tutku bitti mi, istem de biter gider, ateşli sevinçler de kederler de yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte. Sevincin en coştuğu yerde dert en çok yerinir, bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir. Madem bu dünya bile yok olacak bir gün sevginin bitmesine insan neden üzülsün? Sevgi mi kaderi kovalar, kader mi sevgiyi? Daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi. Düşen büyük adamı en sevdiği unutur, yükselen züğürde düşmanları dost olur. Sevgi talihin peşindedir diyecek insan bunca dost görünce büyüklere kul kurban! Başı darda olan dayanak aramayagörsün, sözde dost düşman kesilir bütün. Ama ilk düşünceme döneyim yine isteklerimiz öyle çatışır ki kaderimizle bütün kurduklarımız yıkılır gider, düşünceler bizim, olaylar bizim değiller. Sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan, inancın değişir kocan öldüğü zaman."

Shakespeare - Hamlet


Fin


acrylic on canvas / 110 x 90 cm, 2008, www.fateevart.com

Diş firçasını çöpe attım
Donlarımın yanında duran külotları da, çekmeceden
Karyolanın başındaki duvardan tırnak izlerini de sildim
Parkedeki topuklu izleri için döşemeci cağırdım eve
Salonun oturma düzeni eskiye döndü
Mutfaktaki yeni abuk kap kacaklar da hurdacıda şimdi
Elbiseler, çiçekler, fotoğraf kareleri
İçki şişeleri, deniz taşları, dibinde damla kalmış parfümler
Banyonun duvarındaki tokalar,
Arka odada kalmış valiz tekme tokatla kargoda
Hiç okumadığım kitaplar başkasını aydınlatsa bari
Verdim gitti, işte herşey şimdi bitti

Bu Ne Biçim Hayat



Bu Ne Biçim Hayat

Bu ne biçim Postacı
Üç defa çalıyor kapıyı
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor başına
Bu ne biçim biçimler
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir
Memleket çok müsait buna
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
Bir baktım Fahriye Abla!
Kırk yıllık bir rötar yapmış
Erzincan Treni
Ben gelmişim şu yaşıma
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarıma
ne okuduklarıma
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne başkalarına

MM, 1991

Grand Canyon

Sarkilar sizi iyi eder...
Sizi sarkilar da iyi etmiyorsa, o fena...



Boy I think you've come home
Open up the door and step inside
So many people who feel the way you do
Their sweetest dreams have always been denied
Lock the past into a box and throw away the key
And leave behind those days of endless night
Everyone is waiting
Everyone is here
Step out of the woods into the light

Everybody loves you here
Everybody loves you here
Everybody loves you here
Everybody loves you here

Boy you've been on the wrong road
Wearing someone else's shoes
Who told you you were not what you were meant to be?
And got you paying someone else's dues?

This is the place for you just look around this room
Is anybody here made out of stone?

Down among the heretics, the losers, and the saints
You are here amongst your own
You've come home
You've come home
You've come home
You've come home
You've come home

Look at this hole inside your heart
No one can ever fill
It's like the Grand Canyon
Look at this gap that's opened up
Between you and the world
It's like the Grand Canyon
Look at this hole inside your heart
It's like the Grand Canyon
The Grand Canyon

Everybody loves you here
Everybody loves you here
Everybody loves you here
Everybody loves you here

You've come home
You've come home
You've come home
You've come home
You've come home


Download