Wednesday, February 3, 2010

Passport



Sabah pasaport subeye gittim, erkence. Cok da erken degil. Yataktan sürüngen cikip, insanlasmak zaman aliyor. Ne kadar insan olabiliyoruz bu hayatta orasi da mechul ya. Dun 15:30 gevrekliginde gidince memur "Sabah 8 gibi gel simdi sira gelmez zaten" dedi. Araya da bir parmak izi lafi sıkıştırdı: "Zaten önce parmak izini geçmen lazım", sonra yandan devam ediyor. Düşündüm bir an kimseyi öldürdüm mü, olay mahalinde suç aleti bıraktım mı, peki yerde düşürdüğüm kimliğimi eldivenli elleri ile tutan katil benim kimliği olay mahaline atmış olamaz mı? Bu cüzdan-kimlik kaybetme korkusu ve ona dair senaryoları muhtelif zamanlarda düşünürüm zaten. "Peki sonra ne olacak".. Sonra birşey olmadı. Ama ne yalan söyleyeyim iz verme seansı pek romantikti. Önce başparmaklarımı sonra elimdeki bütün parmakları teker teker memur beyle yaklaşık 5 dakika elele tutuştuk. Yerin de Yıldız Parkı girişinde olduğu gözönüne alınırsa Emniyet'te işlerin hakkaten değiştiğini söyleyebiliriz. "Ellerim terler" dedim heyecanlanınca. "Farkettim" dedi. Sanki sevgilimle konuşuyor gibi oldu. Bir peçete uzattı parmaklarımı sildim. O esnada "Tabi şimdi terleyince iz başkalaşıp, bir başkasının izine benzer de o adam da arıza çıkmasın" dedim. Bende senaryo çok, olasılık hesabından kafa zaman zaman asli işlevini yitiriyor. "Yok silik çıkıyor alana kadar böyle uğraşıyoruz" dedi, "parmak izi bozulmaz terle" demedi rahatladım. Print ettik 2 nüsha. Biri bende kalacakmış. Elimde parmak izlerim var. Silah ruhsatı alırken de kullanabilirmişim bendeki nüshayı. Eve bir katil girmez ve olay mahalinde kendini düşürmez umarım ki silah kullanmak zorunda kalmayayım.

Yukardaki gibi bir kılıfa da ne ihtiyaç var diyen olacaktır:
Saddleback Leather Company'den $43'a sipariş edilebiliyor.

10 comments:

arnawut said...

Madrid'e mi gidiyorsun Abi? Ne alaka deme aklıma ilk o geldi:)))

hirondelle said...

benim de aklıma madrid geldi. geçen sene bana parmak izlerimi vermemişlerdi, verseler de çerçeveletip duvara mı asardım zaten?

NYG said...

ihtiyaç olmaz olur mu o kılıf..su gibi ihtiyaçtır..nerene sokacağını şaşırıyosun yemin ederim

Unknown said...

ehliyet de Texas ehliyeti, sevdim..

Knock Knock said...

Parmakizinin başkalaşması fantezisini sevdim.
Multi-pass olsa bunlarla uğraşmazdık diyesi geliyor insanın. Hem kayıt altına girmek de rahatsızlık verici. :P

kutay said...

kasım ayında ehlıyetı alırken aynı şeyleri yaşadım... ehliyet almak yerıne madrid'e gidebilsek keske..)

corrado said...

öyle bir cüzdana ihtiyaç var ama.
fotoğrafta ki cüzdana tr pasaportunu sokmak için origamide uzmanlaşmak lazım galiba.
pasaportumuz devasa boyutta biraz.

Defne Koryurek said...

tüm bu vize, sabıka kaydı gibi sıradan "sen sakın kotü biri olmayasın" baskısının üzerine misafirini karşılamak için bile gittiğin havalimanında elektronik aletlerden yarı çıplak geçirilmek, yolcuysan daha da şüpheli sayılıp değişik noktalarda iki-üç kez yine ve yeniden aranmak, uçağa bıçak, silah falan değil de öksürük şurubu bile sokmaya dair tacize uğramak yetmezmiş gibi pasaportu vize ve giriş çıkış damgaları ile her doldurduğunda artan miktarda harç ödemek ve bunlar yetmezmiş, adamı bezdirmezmiş gibi, üstüne bir de parmak izi vermek... hatırlatırım, uçuş masraflarını ve gittiğimiz yerdeki yeme, içme ve yatacak oda vs masraflarını da cebimizden ödüyoruz!

haliyle merak ediyorum, ne zaman "başlarım ben böyle işe" deyip, yolculuk etmeyi bırakacağız?

Amerika ya da İngiltere dünyanın canına okuyor, üç-beş ulusötesi şirketin paylaştığı kara birileri öfkeleniyor ve terör artıyorsa, suç bizim mi?

aynı şey AVM'lerde de geçerli.. alışveriş yapmaya, para harcamaya geliyorken, hop! aranmak, neden kanımıza dokunmuyor?

ya da, örneğin,geçen Bienal'de, İstanbul Modern'e girerken --bir kültür ve sanat ortamına-- çantamıza bakmak isteyen adama, neden izin veriyoruz?

ne vakit, merak ediyorum, bu "sen sakın o kötü adamlardan biri olmayasın" vurgusuna uyanacağız? ne zaman "hayrola, insan başkasını kendinden bilirmiş, bana karşı bir husumet mi besliyorsun yoksa" diye soracağız?

D.

elixir said...

sormak bu ülkede normalleşemediği için kimse(cik)ler bunu yapmıyor.
Parmak izi dahil türümüzün tek örneğiyiz sanırım.
Çocukluğumuz gizli emir komuta zincirinde geçiyor, pavlov yaşasaydı buraya iltica edip, çalışmalarıyla her yıl oscar alırdı şerefsizim.
Emir-itaat zinciri için örnek memleketiz!
O yüzden sormak,soruşturmak genlerimizde bulunmadığından bu pek mühim günlerde yaşanan ayranlık-susu(r)zluk, gergenekonlara mal(zeme) çıkınca kimse nasıl yani demiyor..ay daha neler çıkacak diye eller ovuşturulmuyor mu ?

Alış/veriş merkezleri gibi bilimum mekana girmek için üstümüzü başımızı çıkartırken her gün hırsız muamelesi görmüyor muyuz ?
Misal benim evim akmerkeze çok yakın, metal dedektörü her ötüşünde insanların ve güvenlik görevlilerinin kötü baktığını hissediyorum..Bu bile benim için yeterli halbuki..dandik bi anahtarlık bile ötse neticede metal dedektörü öttüğü için orda potansiyel durumuna düşüyorsunuz..
mevzu uzar..sinirlendim şimdi bile!
neticede..sorgu sual için bizimde sormak, öğrenmek hakkımız..

KP said...

atıf'a katılıyorum.

Tam almak için siparişi veriyodum ki, biraderim uyardı. "Bizim pasaportlara baktınmı uyuyomu diye" dedi.

Hakkaten bir an aklımdan çıkmış bizim pasaportların, uçak rötar yapıp terminal banklarında uymak istediğinde üzerini örtecek kadar fonksiyonel ebatta olduğu.
Ölçtüm baktım ki...
Uymuyor maalesef.

Bizim memlekette herşeyin büyüğü makbul. Ya işlev??? :))

Sağlık olsun.