Nike Football: Take It to The Next Level
Türkiye'de biri böyle reklam cektigi gün, ülke kepenklerini indirip gidebilir ve bitebilir. Öptüm, bye.
(*): Reklam filmini Guy Ritchie cekmis.
Türkiye'de biri böyle reklam cektigi gün, ülke kepenklerini indirip gidebilir ve bitebilir. Öptüm, bye.
(*): Reklam filmini Guy Ritchie cekmis.
havalar isinsa,
yola cikilsa,
kilyos/demirciköy yollari kaymak gibi olsa,
stan collymore futbola dönse....
Memo Tembelcizer'i yillardir takip ediyorum. Olmadik mekanlarda kendisine rastlamam ve onu uzun yillar Cengiz Üstün sanmam (Bülent Üstün'ün agabeyi) apayri bir durum. Yani su Park Orman'daki sanirim jb partisinde sabah 05 sulari, memo'nun kafa matiz fotolari vardi ucan diskin icinde. Bir gün kendisine yollarim o halini diye sakliyordum. Her daim sarhos ve ayikken bile bir anda sarhoslasacakmis gibi duran bir ahval. Siirleri ayik kafa ile yazdigini dusunmuyorum zaten, "güzel kafa" yaratim sürecini hizlandirir.
Lakin Memo'nun gökte de yerde de aramazken ortaya cikmasi. Ki kaybolmamisti. Fikfik edebiyatinda aslan marka Memo. Karikatür gibi, degil gibi...
su tuttugum fik degil sanki balyoz
ensesi damar damar kendisi boz
seytan diyor vur duvara gümbürdet
kullanilmamaktan tutmasin fik toz
fikim kalkar donda, baka rkenardan
sallarim dansöz gibi kirar gerdan
yilan gibi bir süzülse damlardan
sevincten otecek sanki bir horoz
asik memo, titre de kendine gel
damin önünde elbette yok engel
amma sokma, sivazla disari gel
fikisme, hep cek otuz bir, ezber boz
London ve Syd hatta Bateman cevresinde dönen tüm dialoglar, ben, sen o biz siz onlar arasindakiler kadar gercek. Bu yüzden filmin hemen hemen tuvalette gecen halinin izleyende bir bogmaca bogdurmaca yaratmasi soz konusu bile degil. Gerci beni biraz da banyonun gordugu manzara, karsilikli setlerdeki aynalar ile yayla gibi mekan sardi ama izlerseniz siz neyine tutulabilirsiniz bilemiyorum, deneyin. Storofor ile Giovanni, Biel'in popoya kitlendiler. Ama popo da popo kardesim. Arnavut formattan hallice, arkaya dogru hafif egimli. Kadeh konuleybil.
Jason Statham'in tiradi icin bile izlenir bu film ve gelin görün ki hangi ask söyleyin 26.5 santimden büyük öneme haiz olabilir. Hepsi ayni ... ver jolllayi....
London (2005) - Chris Evans, Jessica Biel, ason Statham
Mallory rolündeki ince bel de Joy Bryant 'mış
Ulus Lale'ye 04-05 arasi gitmeyi seviyorum. Envayi cesit hirbo, bir tutam trendy abla ve bir avuc pezevenk sacli herif. Hangi hossaf eglence ortamindan geldiklerini bilemiyorum, aralarina pijama aksamli dalip rahatsizlik vermek gibi bir zan, yemege de lezzet katiyor. Kömürde kokorec, iskembe corbasi ve masalardan gelen boş oğlu boş sarhoş kafa sesleri... Yaşam analisti Kenan Ercetingöz'ün 30 dakika bitmeyen dedikodularina maruz kalmak olasi, gecen hafta bir aksam cinnete kosayazdirdigi gibi...
"Gözünü seveyim bir sus"...
Geçen gün eve döndügümde saat 04:00 gibi rastladim filme Turkmax'de. Basiydi galiba filmin, aldigim yerden sonra basindan kalkamadim. Filmin izlenebilir olmadigina dair eski bir suphe ya da yanilgi ile yüzlesmis olduk böylece. Ugur Yücel, Ali Nazik'ten bu yana Ugur Yücel. Mutlaka izleyiniz, sadece U.Yucel icin bile olsa; hayatimin kadini diye bir konsept var mi?
Patlayan Nike'i magazaya iade ettim, harcama kaydini bulunca. Banka 3 gün icinde kredi kartina ait istedigim dönemin kayitlarini yolladi mail ile. Magaza 21 gun icinde geri donecek. Airmax'in akibeti mercek altinda...
Air Structure ve Vespa uyumsuzlugu. Structure'larin ust yuzeyi hava alisverisine o kadar yatkin ki motora binerken kullanilmayacak bir pabucmus kendisi, ayaklarim dondu.
Nike Air Structure - Retro kabilinden
Sefa pezevengi sahil hattindan bildirdi...
Iki iş arası teneffüsünde salondan geçerken tv'yi zapladim, Çağdaş'i gördüm. Galata'da bir kukla tasarim ofisindeler... Haftanin her günü workshop düzenliyorlar, meraklisi varsa: www.kuklayapiyoruz.com
Rumeli Feneri mevkinde Garipçe Köyü.
Evden balik tutma opsiyonu.
***
Bazi yerleri yazip fotograflamak eş-dostla paylasmak onlarin da gidip oradan keyif almalarini sağlayabilir ama oranın bozulmasi için atilan nadide adimlardan biridir bu, belki de. Hoş, bir yerin bozulacağı varsa bozulur, tutamazsınız..
Trabzonlu egemen bir köy, İstanbul'da.
İstanbul'da köy.
Eski köy İstanbul'da, köy kalmış bir köy.
En fazla 10 yil sonra burasi böyle kalmayacak, o da aşikar.
Fargo'dan sonra ilac gibi geldi. Ama yine de filmi itin götüne sokmaya yeltenmis bir 10 dakika yasadim Strofor'un evden buraya. Bir yanim dur dedi, 72 saat gecsin. Filmlerin uzerine sicagi sicagina bosalmayi uygun görmüyorum. what's the most you ever lost on a coin toss?
John Abruzzi'nin arka bahcede kiyma makinesinden adam öğüttüğü sahnenin yanina Chigurh'un ilk alindan patlattigi zede plase olur. Benzincinin "peki bilirsem ne kazanacağım"i işte leşligin doruk noktasi... what's the most you ever lost on a coin toss?
carla jean moss öldü mü?
Design Museum Awards,
Interiors Birmingham 2008,
Interview: Matt Pyke,
By designers for designers,
Supersize design,
Profile: Psyop,
Round Table,
Profie: Justin Maller,
Supersiz poster creation,
Brief Encounter,
Creating treees in Illustrator,
Inspiration Workshop,
Customize flash video controls,
Creating cardboard character,
Mastering inDesign preferences,
Wide-format printers,
3D Illustration,
Ten strategies for success
By designer for designers basligi altinda tanitilan birkac kitap var. Ayri bir postta aktaracagim buraya. Istifade edecekler olabilir... Nisan sayisi yine fetis objesi olmaya devam ediyor. Kapaktaki o civik parlaklik da gidip mat kapak oldu. Bilemiyorum alternatif sunan olur mu ama dünya uzerinde tasarimi bundan iyi dergi yok suan. Gözlemlerim sadece netten takip ettigim ve Istanbul'da yabanci yayin reyonlarinda elime alabildigim dergilerle kisitli. Bir Novum daha iyi degil mesela CA'dan...
Etrafta'dan Boran Güney'den... o da Radikal'den Gökhan Özgün'ü alintilarken... Anneannem bu durumlara şey derdi "Dındıgının dındıgı"...
Radikal yazarı Gökhan Özgün, inanılmaz serbest çağrışım yeteneği ve ironisiyle beni her yazısıyla kendine daha çok hayran bırakıyor. Bir Cihangir Ev-Sol’cusu olarak muhalif vicdanımın sesini bulduğum için reklam dünyasında bol kazandıran işime; cafeler, meyhaneler ve doğumgünü partileri ile bezeli rahat ve liberal hayatıma gönül ferahlığıyla devam edebiliyorum.
http://etrafta.com/...gozu-cikasica-gelin-adi-batasica-gelin
***
Geçen Pazar kahvalti yaptigimiz mekanda kafami arkaya cevirince Pippa'nin önceki gece televizyonlarda simasina asina oldugum ablasini gördüm. Gayri ihtiyari ara ara dönüp bakma ihtiyaci duydum. Saskinligimin bogazara nazir bu mekanda belki "bunalimdan cikmasi, kendini daha fazla üzmemesi" icin Türk misafirpeverligi ile getirilmis bu kadinin yüzündeki belli belirsiz tebessümden oldugunu söyleyebilirim. Oysa havaalaninda ilk mikrofon uzatildiginda, acisini degil bunun bir topluma maledilmemesi yönündeki gayet provokasyondan uzak yorumlarini dökmüstü agzindan.. Ne agirbaslilik, ne sogukkanlilik ve sorumlu laflamalar derken.. bir aci en fazla 30 gün sürer mi 30 saat mi diye tabaktaki salama catal salladim. Bogazda sularin aktigi gibi, hayat da devam ediyor.. Napsin kadin üstünü basini mi yirtsin...
Street Art and the War on Terror [Illustrated] (Hardcover)
by Xavier Tapies (Author), Eleanor Mathieson (Editor)
» Satın al
Product Description
How the World's best graffiti artists said NO to the Iraq War. 176 pages of amazing, visceral anti-War graffiti. Includes the work of Banksy, Blek le Rat, Dolk, Happy and many more. Covers USA, Canada, Europe, Middle East, Australia, Japan and South-East Asia. Brilliant caricatures of our warmongering politicians - Bush, Blair, Cheney, Rumsfeld, Howard in Australia and Aznar in Spain. The most complete collection of anti-War graffiti available.
About the Author
Xavier A. Tapies is an Anglo-Argentinian writer and activist who writes on the loss of civil liberties and the growing democratic deficit in the West. This is his first book on the visual language of opposition.
Vahada kulübe misali...
Iste taşevin pre-historik örneklerinden biri...
Selman ve Süha Bilal isimli iki kardeş, Kuzey Ege'de İstanbul'daki evlerinden çok uzakta olmayan bir haftasonu evi yaptırmak istiyorlardı. Aradıkları; güzellik, sakinlik ve inzivaydı.
B2 Evi, Ayvacık dolaylarında, 450 nüfusluk küçük bir köy olan Büyükhüsun'da yer alıyor ve nüfusun çoğu tarımla geçiniyor. Yalın bir dikdörtgen kütleden oluşan ve büyük bir teras üzerine konumlanan ev, köyün güneydoğu sınırının hemen dışındadır. Bir tarafta açıkça modern ve çevredeki köylerin geleneksel evlerinden çok farklı olan ev, diğer taraftan yerel malzemeleri ve yapım tekniklerini kullanarak, mimari dilde bir anlaşma sağlamış. Burası yalın bir barınağın, doğanın varolduğu ve kucaklandığı bir mekana dönüştüğü yer.
Tasarım Ekibi Han Tümertekin
Yardımcı Mimar(lar) Hayriye Sözen
Ahmet Önder
Eylem Erdinç
Hakan T. Şengün
Mekanik Projesi İsmail Ildız
Elektrik Projesi Adnan Gündüz
Mimarlık Ofis(ler)i Mimarlar Tasarım
İşveren Selman Bilal, Süha Bilal
Proje Tarihi 1999
Yapım Tarihi 1999 - 2001
Arsa Alanı 600 m2
Kapalı Alan 150 m2
Proje Tipi Tek Ev
http://arkiv.arkitera.com/p789-b2-evi.html
1 yildan fazla oldu Vespa'yi alali ve ben hala Istanbul'da kopruden motorla gecmis degilim. Tirsiyorum cunku. "Koprude fena sallar", "Koprude cok ruzgar olur", "Trafik olsa koprude rahat gecersin", "Trafik akiskansa cok tehlikeli", "Ya köprüden düsersen", "Abi ne demek lan köprüden düsersen, deli misiniz siz"...
e-5'de soyle orta seritten allah ne verdiyse gazlamak bir, bogazici koprulerinden gecip anadolu yakasina motorla ayak basmak iki. Bu ikisinden uzak duruyorum.
Karsiya gececegim bir aksam, Besiktas'ta motoru birakacak bir garaj ariyorum, ya da otopark ya da m-otorpark. Saat gece 00:00 sulari. Acik bir otopark bulmak zor, Besiktas'da bulmak daha zor. 24 saat aciktir diye bir taksici Sair Nigar yolunda, Migros'un arkasindaki otoparki tavsiye ediyor. Gidip koyuyorum. Siginti bir kenara 3-4 motorun yanina sıkışıyoruz. Ertesi gün 14 saat sonra geliyorum, motoru alacağım. Allahtan orada duruyor ve hala sağlam. Akşam bu "yeni açılan görünümdeki" otoparkın kahyası "sabah çıkarken motor olduğunu belirtin araba parası almasınlar" diyor. Aynen öyle diyorum bankodaki adama. "35 ytl" diyor. Ama dedim dün akşam, kahya dedim, böyle dedi dedim.. 35 ne be, otomobil mi bu. Zaten kıç kadar yer kaplıyor. Ben bilmem beyim bilir dedi ana ofisteki "patron"a yolladı. Gündüz kahyası refakat etti, patronun yanına gittik. Lisede müdür muavini odasına disiplin suçundan gelmiş öğrenci ortamı tam. "İyi günler akşam motor bırakmıştım ama arkadaşlar 35 ytl talep ediyorlar bu biraz garip değil mi, bu araba değil kendi halinde köprüyü bile geçemeyen bir Vespa"...
Adam:
- eeaaa şey bizim motor tarifemiz yok, bir saniye bir yeri arayalım
Patronun da patronu varmış. Büyük patronu aradı: "Falanca Bey, akşam bir motor bırakmışlar. 35 ytl demişler bizim çocuklar ama şimdiye kadar hiç motor almadık ilk defa motor alıyoruz (eyvah ki eyvah) ne alalım bu arkadaştan (ben oluyorum arkadaş)... ha tamam 20 mi, ha yarısı 17.5 alalım.. Peki tamam öptüm bye.."
İnsaflı adamlarmış telefon istişaresi sonunda 17.5 lira aldılar, 14 saat karşılığı uyuyan kuzuya. Çıkarken aklımda "bu soygun" dedim. 35 istemeleri tecavüzdü. Beşiktaş'da gece motor bırakacak ucuz garaj bilen var mi? Köprüden geçmeyi öğrensem daha hesaplı olacak, bir adet KGS kartı ve "kenardan kenardan giderim abi" soğukkanlılığı...
- aa ben Kanyon'a bırakıyorum bir lira para vermiyorum ayol...
Tension \ Beauty \ Passion \ Dram \ A Life \ Death \ Art of Football
http://www.nike1-1.com/artoffootball
Classmate'den beri baslayan bu "okul arkadasini bulma sevdasi"ni pek anlayamadigimi söyleyebilirim. Turkiye'de okul arkadasliginin hayatin sonraki evrelerinde devamliligi olmasina etken tek tespitim okul formati ile alakali, eskiden beri. Tam gün egitim yapan kolejlere karsilik yarim gün egitim yapan devlet liselerindeki cikan arkadasliklarin, 40 yillik kahve hatiri kivamina karsilik patetes kivaminda olmasinin nedeni tamamen bu okul tipi. Devlet liselerinden cikmislarin, lise arkadasligini uzun yillar sürdürebildigine pek tanik olamiyorum. En azindan lisede bizim kolej kivaminda, St.Michel, St.Benoit şutlangaçlarının da toplandigi 23 kisilik azili "kolej" tipi devlet lisesi sinifindan bile hatirladigim, gorustugum kimse yok. Bir Deniz Ensari var, onun da izini kaybettim, Uykusuz'dan takip ediyorum visamlordumu. Bogazici Universitesi'nin bahcesinde yuvarlandigimiz günler bile en az 10 yil geride kaldi. Fettan kizlar Havva ile Saadet'in suan hangi adamin hayatina kabus gibi coktugunu merak ediyorum. 11Mat-D, Etiler Lisesi'nin ayricalikli bir sinifiydi. "Bonjour Madame..."
Dün üniversiteden sinif arkadaslari ile bulustuk. Bir Facebook ritueli olarak "sinif arkadaslarini bulmak ve bulusmak". Kendimi bu sabahin erken saatlerinden ogle arkasina kadar sürecek aktivitenin organizasyonunda nasil buldugumu bilemiyorum. Sami ile zaten okuldan sonra kopmadik. Birkac kisi gorusuyorduk arada. Dellenip, milleti 12 yil sonra bir araya getirelim dedik. Coluk, cocuk, is güc sahibi olunmus karma bir kalabalik. O siniftan normal sartlar altinda oda sicakliginda mezun olamamis 3-5 kisiden biri , 14 yilda daha yeni mezun biri olarak cok sevdigim dostlari bulmak ve bunun icin bir kahvalti organizasyonu yapmak. Araci olanin bu internet icinde internet denilebilecek gelismis sosyal ag Facebook olmasiyla, surec hizlandirma, cok kisiye ayni anda ve basitce ulasma olanagi ile esen bu nostlajileme ruzgarinin nasil kisa bir zamanda paraya donustugunu gorebiliyoruz. Guzel ve obur bir kahvalti yaptik. Belki bu 15 kisi bir pazar sabahi böyle bir kahvalti planlamayacak ve bu kahvaltida en azindan 2 ayda 1 tekrar toplanma ve bir yerde tekrar obezleme karari almayacakti. Bu yeni ekonomik dalganin, siber mecradan bizzat mekan kasasina akan katkisi iste. Ayrica cocuk yapmanin zamani geldi galiba...
aksam, aceto ile maci izlerken, mac sonrasi flash interview uzerine:
a: cok büyük herif bu
t: neye takildin?
a: "hata bende" dedi, alex-kejman penalti konusmasinda insiyatifi sahaya birakmamaliydim diye belirtti.
zicism'i olsa da zico, ben yasarken gördügüm en naif fenerbahce hocasi.
haftasonu kahvaltidaki bulusmada da bizim cocuklara söyledim, su endustri muhendisligi egitiminde "klaus topmöller kilikli"dan kalan tek yadigar sey "degismeyen tek sey degisimin ta kendisidir" slogani oldu. baska bir halt ogret(e)medi herif bize. zico, degisen fenerbahce'nin o yüzü iste. tabi orada kaldigi sürece.
Sabah binerken, bakinca, ondeki logo yok.
No Logo Vespa.
Calmislar.
Ne isine yarayacak calanin merak ettim.
17 gundur mobilize is istasyonu. Pili pirtiyi toplayip bir partner sirketin ofisine yerlesme. Artik geri gelmeye yüz tutan son günlerde, bunalmisken, binanin "kapicisi" koymus cocugu motorun uzerine, ben asagi icecek birseyler almaya inince dönüste gördüm. Binadan girerken "Kurcalamazsaniz sevinirim" dedim. Orasina burasina basiyorlar. Kapici, cocugu ve karisi. Önce gülüyorum izledim bir 4-5 dakika. Karisi falan da basiyor dügmelerine. Uc tane dugmesi var zaten. Sen misin cikisan. "Ne olacak cocuk o, elleyecek kurcalayacak tabi" dedi. Kapicilarin küstahlik kralligina hosgeldiniz. "Kusura bakmayin su yandaki arabanin uzerine cikip oynuyor mu cocugunuz..."
- Ne var cikar ona da oynar cocuk bu
- Olmaz oyle sey ona da cikamaz tepesine, bundan da hemen inecek.
Girtlak girtlaga girmeye ramak kala.
Oyuncak degildir, elleme, kurcalama, hirs yapip iki gün sonra gidonuna yagli kagitlar asma, koltuguna iseme, logosunu calma, itip devirme.. beni sinirlendirme.. yazacagim.
Nice kapici cocugu ile omrum gecmesine ragmen, kapicilari ve cocuklarini sevmiyorum, sevmeyecegim. Yüzünün feri sönmüs insanlarla derdim var, zaten.
Danny Dyer'in taklaya geldigi an:
"Danny Dyer gelsin sizi kurtarsin" - Nos
" you knowwww i meannnnn "
Son günlerinizde ne israrla tekrar ediyor, empoze ediliyor, enjekte ediliyorsa, bunlarin rüyalara girmesi kacinilmaz. Boran Aga'dan kacamadim birkac gündür. Israrla baskisi var uzerimde. Dün gece de Bora Aga'yi suluyorlar. Evet dupeduz suluyorlar cocugu. Kalcasi, penisi burnumun dibinde. Bir yerlerim degecek ya da su sicrayacak diye uzaktan seyrediyorum. Bu foto cekim platolarina oldum olasi tavimdir. Malzemeler, isiklar, tripodlar, monopodlar, kirilan potlar, egilen bacaklar, yapmacik bakislar, ler ve lar. Uyandim tuvalete gittim, sehpada MenHealths, arka kapaginda Boran Aga..
Bir de senin icin idrarlamaliyim boranaga...
- boran aga kim lan?
- ben de bilmiyordum, öğrendim.
Gece evin bahcesinde iki haydut kesif yapyiorlar. "Napiyorsunuz" dedim bu saatte burda "siciyoruz" dediler. "Cikin disarda sicin" dedim. Bahceme neden siciyorsunuz kardesim. Dupeduz ziplayacak kat bakiniyorlardi. Ortam da musait, cay koyup kat begenmedikleri kalmis. Baktim bir tanesinin uzerinde son kreasyon bir Adidas esoftman üstü var. Götürdükleri ile kreasyon düzüyor besbelli. Ya da zipladigi evden. Eve girince gradropu kontrol ettim zaten eksik var mi diye. Sonra hic yapmayacagim seyi yaptim, polise isimin düsmesini hayatta istemem. Debdebeli istir, strestir, gerginliktir.
"Imdat" i aradim. "Iki haydutu savdim ortaliktan ama fazla uzaklasmis olamazlar ates sicak, gelin bir de siz su dökün" dedim. Geldiler mi bilmiyorum ben yarim ciplak camdan ortaligi kolacan ederken.. O esnada icerden bir ses geldi. "Deli misin ne karisiyorsun birakip girsene eve, ertesi gün kuytuda bekleyip saplicaklar bir yerine".. Bunu uc asagi bes yukari geri vitese takilmasi gerektigini ögüt eden bir kac kisi son 6-7 yilda türlü defalar söyledi. Korku toplumu haline getirilmek böyle birsey. Kendini korumaya calismak bile neredeyse suc islemekten daha berbat birseymis gibi...
***
Az önce Ciragan'da isiklar. Saridan refleks, firla gecersin, kan kirmiziya donusmeden ortalik. O esnada bir ses "dur gecme, nereye".. Saga cekip, arkaya dogru bir Clint Eastwood bakisi, gozluk altindan. "Pardonnez-moi".
- Nereye geciyorsun, gormuyor musun durdurmusum, duruyorlar.. durman lazim
- Benim burdan acilen gitmem lazim memur bey bana gundelik bu kadar emniyet kürü yeter..
- Hadi git.
***
Bundan birkac yil once bir komser bey mail atmisti. "Maclarda cektiginiz polis fotolari, fotolardaki kadraj, polislere bakis aciniz cok iyi. Bizim icin de cekim yapar misiniz.. Birlikte calismak isteriz" demisti. Ilk cevaptan sonrasini bunyem kaldirmadi. Bu iste bir is var, olmali, bityeniği co. diyerek kalabaliga karismistim..
Fazla uzaga gitmis olamazlar, ates sicak.
Haberturk'te Balcicek Pamir, 10 dakikalik kisa bir röportaj yaptigini söyluyor Helin Avsar'a, "ona gidip geri gelecegiz" diyor, Helin farkli bir modaci olmak yolunda özel hayatina dikkat etmesi gerektigi konusunda birseyler sacmalarken.. Neyse Paris o "til the morning light - Lol oh fuck!" surat ifadesi ile sorulan 4 sorunun 3 une "pardonnezzz" diyerek cevap verdi. Özgüvenli insanlari severim, ama cogunda bir şabalaklik sikintisi var. Herseyi bilme, 3 parcanin bir parcasini bil. Sana kafidir...
Neyse Paris'cigim Prague'da yerle yeksan olmus, icim acidi...
Hayatimiz crossbrowser uyumsuzluklari ile geldi gecti...
http://www.youtube.com/watch?v=a0qMe7Z3EYg
The Poetic Prophet (AKA The SEO Rapper) is back with another marketing rap. This time he describes how web standards and proper design can affect the ranking and conversion of pages on your site.
lyrics
Your site design is the first thing people see
it should be reflective of you and the industry
easy to look at with a nice navigation
when you can't find what you want it causes frustration
a clear Call to action to increase the temptation
use appealing graphics they create motivation
if you have animation
use with moderation
cause search engines can't index the information
display the logos of all your associations
highlight your contact info that's an obligation
create a clean design you can use some decoration
but to try to prevent any client hesitation
every page that they click should provide and explanation
should be easy to understand like having a conversation
when you design the style go ahead and use your imagination
but make sure you use correct color combinations
do some investigation, look at other organizations
but don't duplicate or you might face a litigation
design done, congratulations but it's time to start construction
follow these instructions when you move into production
your photoshop functions then slice that design
do your layout with divs make sure that it's aligned
please don't use tables even though they work fine
when it come to indexing they give searches a hard time
make it easy for the spiders to crawl what you provide
remove font type, font color and font size
no background colors, keep your coding real neat,
tag your look and feel on a separate style sheet
better results with xml and css
now you making progress, a lil closer to success
describe your doctype so the browser can relate
make sure you do it great or it won't validate
check in all browsers, I do it directly
gotta make sure that it renders correctly
some use IE, some others use Flock
some use AOL, I use Firefox
title everything including links and images
don't use italics, use emphasis
don't use bold, please use strong
if you use bold that's old and wrong
when you use CSS, you page will load quicker
client satisfied like they eating on a snicker
they stuck on your page like you made it with a sticker
and then they convert now that's the real kicker
make you a lil richer, your site a lil slicker
design and code right man I hope you get the picture
what I'm telling you is true man it should be a scripture
if it's built right you'll be the pick of the litter
everyone will want to follow you like twitter
competition will get bitter and you'll shine like glitter
if you trying to grow your company will get bigger
design and code right man can you get with it