Sunday, December 31, 2006

2007

Muhim olan ne kadar yasadigin degil, muhim olan bu sürede neler yaptigin. 2007'de birseyler yapin, bos durmayin. Bu sürede muhtemelen Türkiye secimlerle calkalanacak, devaluasyon olacak, 5 senelik yalanci istikrar ekonomik krizle sarsilacak, cepler bosalacak... Hayaller, kabusa dönüsecek. 2007 acaip bir yil olacak.

Fos Tradamus


bg sound: MASSIVE ATTACK - Live With Me (feat. TERRY CALLIER)

Saturday, December 30, 2006

Her Eve Lazim Bir Fetis Alet: "Cintiq"

Sevgili konuklar bugun Kanyon'daki Apple magazasindayiz. iPod ürünlerini incelemek uzere dukkana duhul ettik. Benim alakam yok iPod'la falan. Carlos magaza onunden gecerken israr etti. Gel gor ki magazaya girer girmez o enfes manzara ile karsilastim: Bir adet seksi Wacom Cintiq 21UX..

Cehalet tavanda tabi. Ben heyecanla aldim kalemi oynatiyorum.. Uzerinde oynattigim bir Intuos. Ne yaptigimi bilmiyorum. Alet bir Mac'e bagli bu arada. Ben Intuos uzerinde oynattigim kalemle Cintiq ekraninda hareket bekliyorum. Bir gorevliye de danisicam ama "dur cozerim" dedim. Orasina burasina basiyorum, kara cehalet tam gaz. Var bir is. Sonra florasan yandi tabi. Hani Cintiq kendinden menkul bir lcd zaten. Bu kalem ve bu yandaki tablet -yani Intuos-la ben napiyorum allahaskina. Baktim Cintiq'in tepesinde bir kalem var. Birilerine rezil oldum mu diye saga sola bakinip usulca ordan kalemi cektim. Basladim Van Gogh gibi salinmaya yuzeyde... Pressure'unden girerim, ince-kalin'inden cikarim. Sabaha kadar oynayasim geldi.



Bu deli oyuncagin TR ederi 6.300YTL imis (BH gibi yerlerde 2.500 USD). O esnada yandan sokulan kalin altin yuzuklu bir "abi": "Ne ise yarar bu" diyince... "Valla ütü yapar, camasir yikar" diyecektim, oyle bir komik geldi bana sorusu. Bir de ben de yani aletle az once rezil-rüsva durumda fotograf vermisim, ne diyeyim ki: "Iste illustrasyon, cizim, mizim, karikatür, marikatür, tekstil sektorunde, bilumum desinatorlerin elinde bu gormus oldugunuz nadide parca adeta bir icat makinasina donusebilir..." Arkada ben hala karaliyorum. Almak lazim bir tane. Telefonda konusurken kagitlara manasiz seyler cizeriz ya. Alalim evde bulunsun bir tane. Kagit israfindan kurtarir.

Bu arada, Apple urunleri icin Türk tasarimcilarin yaptigi bu macbook cantasi, iPod kilifi gibi seylerin de gereginden fazla rüküs oldugunu not duseyim. Zevk meselesi tabi ama bu urunlerin alayinda bir metroseksuel bindirme sozkonusu. Pelu$ pelu$, cok yumo$, cok fazla feminen. Ha "eer dorsanki" bizim zerre umrumuzda degil boyle spesyal dizayn islerde erkek mefhumu, o vakit kacarak uzaklasalim..

Friday, December 29, 2006

Alemin Gözü Yaşlı, Bloglara Geldi Lupita Karakaşlı!

Trendi takip etmek lazim tabi...
http://lupitapozetto.blogspot.com

Tam bu esnada "\George Michael & Lisa Stansfield - These are the Days of Our Lives" caliyordu. Iyi de oluyordu...

Wednesday, December 27, 2006

Mr. Giovanni Is Watching You!

Orwell'in gelecek teorilerinin artik gundelik hayata islendiginin pek farkinda degiliz. Mobese, Abese kil tuy derken hayat komple gozetim altinda. Bizim Raul'a bir direksyonlu oyuncak almanin pesinde suruklenirken ordan oraya, Giovanni yetisiyor... Ben Istanbul'un bir ucundayken, Akmerkez Toyzz'dan direksiyonlu oyuncak rafini shot'liyor önüme. Buna "vay anasini" mi demeli, yoksa "koyacagim boyle teknolojiye ha" mi demeli kestiremiyorum. Bir cesit ya da ne cesit bir sefa pezevenkligi bu...

Sarmaya Tereyağlı Saldırı

Yaprak Sarma

Sarma, Yaprak Dolma, Yaprak Sarması, Etli Dolma, Etli Yaprak Sarması... tamamen işi şansa kalmış bir "ad" sıkıntısu var Dolma dünyasında... Malzemesi cok olculu hazirlanmis yaprak sarmayi kafi miktar isittiktan sonra (dün imal edilmisti), tereyagini kizdirip uzerine boca ettigim kirmiz biberli eriyigi dolmanin uzerine serpistirdim. Yukaridaki harikulade goruntu ortaya cikti.
Yaprak sarmayi ben sarmadim panik yapmayin. Ama gerekirse sarabilirim bunlar benim icin uzerinde durulacak seyler degil...

Önemli bir baska detaysa yogurdun mutlak surette ufak bir kapta (tercihen kupa bardakta) iyice cirpilmasi. Dolma uzerine asla "lopçük" yogurt koymayiniz. Yogurt akiskan kivamda olup iyi yayilmasi lazim sarmalarin etrafinda.

Monday, December 25, 2006

Don't Leave Him Alone With CHERNOBYL

the best shoe: nike shox

Bu garip yayvan tabanların dayanıksız olabileceği, cirkin gorundugu konusunda bir suredir kendi icimde direnirken en sonunda 3 ay once bir dukkanda deneyerek yanilgimdan kurtuldum ve shox serisinin pesine dustum. Bu da platin-siyah modeli...



Nike Shox

Yine de soyle birsey var tabi...

Basit Ve Çabuk Bir Çözüm:
Et Sote

Et Sote

Eti kızartmaktansa bu aralar sotelemeyi, haşlamayı daha çok tercih eder oldum. Daha hafif ve mideyi yormayan bir tadım sağlıyor. Bugunkü filmimizin başrol oyuncusu kuşbaşı dana. Kübik şekilde doğranmış küçük dana parçalarından 300gr, orta büyüklükte 4 adet domates, pulbiber, sıvıyağ.

Taklit Wok'a biraz yağ damlatıp, blenderde ezip/çırptığımız domatesi 5-6 dakika harlı ateşte pişiriyoruz. Sonra kuşbaşı etimizi sosa boca ediyoruz. 10 dakika kadar orta ateşte, sonra 5 dakika kadar kısık ateşte pişiriyoruz. Pişince yiyoruz tabi. Gerçi önce fotoğrafını çekiyoruz. 100 sene sonra dönüp baksınlar bu adamlar ne yiyiyorlarmış diye... (Takribi maliyet 7.YTL)

Friday, December 22, 2006

Kontrafile Frikikten Golse, Stroganoff Plase Bir Goldür!

Dana Strogonof

Dana kontrafile ve dana stroganoff et konusunda vazgecilmez iki ürün. Stroganoffu ekseri etli salatalarda kullanilan sicim gibi kesilmis et parcalari olarak taniyabiliriz. Taniyamayanlariniz varsa sayet kullanilan etin stroganoffla alakasi yoktur diyebiliriz.
Yanliz hic bu kadar soylemesi zevkli bir et formu olamaz:
S t r o g a n o f f.
Et demeseler Bulgaristan Milli Takimi forveti diye yutturabiliriz cok kolay.

Makro'nun kasap reyonunda iyi kesiyorlar. Kilosu 21 YTL. Olculu kullandiginiz zaman 4 seans yemekte kullanilabilir. Tek kisilikten bahsediyoruz tabi. Hampir humpir burgerlara 7.5 YTL saydirildigi gozonunde bulundurulursa oldukca ekonomik. Gerci yine de pahali. Temiz kesim, kalite et diye vericen baska caresi yok.

Haftasonu buzluga atmistim. Buzluktan et cikarip cozdukten sonra eti tekrar derin dondurucuya koymamak konusunda siz de benim kadar titizsinzidir umarim. Ciddi kanserojen etki yaratiyor soklanmis etin cozulup tekrar dondurulmasi, tekrar cozdurulmesi. Et sadece bir kere şok dondurulabilir. Cozdukten sonra kesinlikle tuketmelisiniz.

Dün gece dolapta perte dogru giden 5-6 domatesin kabuklarini soyup blendere attim. Blenderle domates rendesi biraz kokteyl sosu gibi oluyor ama daha iyi bir domates rendesi yapacak aletim yoktu. Bir rondo almali uygun bir ara. Tefal'in yandan yemis Vok'u ile domates rendesini cok hafif yagda kizdirdim. Dana stroganoffdan yarim avuc alip sosa yatirdim. Kisik ateste 10 dakika kadar kavurdum. Uzerine Carlos'un Hollanda'dan getirdigi bir tuz-baharat karisimini ekledim piserken. Cok leziz oldu.

Bu aksam da stroganoffdan kalan parcadan 2. bir seans cikardim. Yukardaki fotoda goruldugu sekilde eti sade sekilde hafif yagda sallaya sallaya pisirdim. Sulandi, kendi yarattigi suda buharlandi hafif haslanma ile kizarma arasi kivama geldi ki bu da guzel leziz bir formdur. Ocaktan cekmeye 2-3 dakika kala orta incelikte kiyim sogani attim. Lezzet versin diye, işi ne zaten soğanın... Çok şahane oldu.
Bir kadeh 2002 Narince ile gec vakit lezzeti.

Thursday, December 21, 2006

Keny Arkana - La Rage





Iki gun boyunca verince Keny'dan La Rage'a, buraya ilistirmek farz oldu sözlerini:
(Yakacam plazayi o olacak sonunda...)


La rage du peuple (X4)

Ok, on a la rage mais c'est pas celle qui fait baver,
Demande à Fabe, la vie claque comme une semelle sur les pavés
La rage de voir nos buts entravés, de vivre en travers,
la rage gravée depuis bien loin en arrière
La rage d'avoir grandi trop vite quand des adultes volent ton enfance.
PARS !! Imagine un mur et abolis la rage !
Car impossible est cette paix tant voulue,
La rage de voir autant de CRS armés dans nos rues.
La rage de voir ce putain de monde s'autodétruire
Et que ce soit toujours des innocents au centre des tirs,
La rage car c'est l'homme qui a créé chaque mur,
Se barricader de béton, aurait-il peur de la nature ?
La rage car il a oublié qu'il en faisait parti,
désharmonie profonde, mais dans quel monde la Colombe est partie ?
La rage d'être autant balafré par les putains de normes,
Et puis la rage, ouais la rage d'avoir la rage depuis qu'on est môme.

(Refrain )
Parce qu'on a la rage, on restera debout quoi qu'il arrive,
La rage d'aller jusqu'au bout et là où veut bien nous mener la vie,
Parce qu'on a la rage, on pourra plus s'taire ni s'asseoir dorénavant on s'tiendra prêt parce qu'on a la rage, le coeur et la foi !
Parce qu'on a la rage, on restera debout quoi qu'il arrive,
La rage d'aller jusqu'au bout au delà où veut bien nous mener la vie,
Parce qu'on a la rage, rien ne pourra plus nous arrêter, insoumis, sage, marginal, humaniste ou révolté !

La rage parce qu'on choisit rien et qu'on subit tout le temps
Et vu que leurs chances sont bancales et bien tout équilibre fout le camp
La rage car l'irréparable s'entasse depuis un bout de temps
La rage car qu'est ce qu'on attend pour s'mettre debout et foutre le boucan La rage c'est tout ce qu'ils nous laissent, t'façon tout ce qui nous reste,
La rage, combien des notres finiront par retourner leur veste !
La rage de vivre et de vivre l'instant présent, De choisir son futur libre et sans leurs grilles d'oppressants !
La rage, car c'est la merde et que ce monde y adhère, Et parce que tout leurs champs OGM stérilisent la Terre !
La rage pour qu'un jour l'engrenage soit brisé
Et la rage car trop lisent « Vérité » sur leur écran télévisé.
La rage car ce monde ne nous correspond pas, Nous nourrissent de faux rêves pour placer leur rempart La rage car ce monde ne nous correspond pas, Où Babylone s'engraisse pendant qu'on crève en bas !!

(Refrain)

La rage d'y croire et de faire en sorte que ça bouge, La rage d'un Chirac, d'un Sharon, d'un Tony Blair ou d'un Bush !
La rage car ce monde voit rouge mais de grisaille entouré Parce qu'ils n'entendent jamais les cris lorsque le sang coule
La rage car c'est le pire que nous frôlons,
La rage car l'Occident n'a toujours pas hôté sa tenue de colons !
La rage car le mal tape sans cesse trop
Et que ne sont plus mis au goût du jour tant de grands savoirs ancestraux
La rage, trop de mensonges et de secrets gardés les luttes de nos Etats, riche de vérité, pouvoir changer l'humanité La rage car ils ne veulent pas que ça change,hein Préférant garder leur pouvoir et nous manipuler comme leurs engins.
La rage car on croit aux anges et qu'on a choisit de marcher avec eux
La rage parce que mes propos dérangent
Vois aux quatre coins du globe, la rage du peuple en ébullition
La rage, ouais la rage ou l'essence de la révolution !

(Refrain x2)

Anticapitalistes, alter-mondialistes, ou toi qui cherche la vérité sur ce monde, la résistance de demain
(...in cha allah...) à la veille d'une révolution. Mondiale et spirituelle, la rage du peuple, la rabbia del pueblo, parce qu'on a la rage, celle qui fera trembler tes normes. (...Parce qu'on a la rage...)
La rage a pris la populasse et la rage est énorme

Tuesday, December 19, 2006

5 saati $3'a satın almak varken...

2 tane co-located server'imiz var ayiptir soylemesi. Bir kisim web kil tuy islerinde kullandigimiz. Bugun uzerindeki bir sitenin veritabanin kendi capinda crash olunca, support ticket acarak yigitlige bok surdururum diye kendim daliverdim. 5 saat ugrastim, dogrulmadi verinin allahsiz tabani. 5 saat sonunda naptik, caktim $3'i actim ticket'i, elin amerikani 10 dakikada yapistirdi solusyonu. Deger mi dedim 5 saatini bu ise heba etmeye, satin almak varken $3'la 5 saati. Ama oldu bir kere. Bundan sonra parasi neyse basicam satin alicam vakti. Vakit nakittir demisler ne guzel demisler, al sana örnek iste.

Tüm bunlar olurken Keny Arkana - La Rage caliyordu.

Monday, December 18, 2006

Koy Baba Yakisir Sana!

Gökmen Abi saat 04:00 salmis tabi

Dünya Dagitim'in Insafa Gelmesi: "Reduced Price"

Bugunlerde yabanci dergilerin uzerinde soyle bir sticker var: "Reduced Price".
Yani kisaca anlami su: Sizi simdiye kadar dudukluyorduk, baktik ki satmiyor dergiler o zaman "reduce" edip dergileri makul fiyatlara cekelim de bari satilsinlar. Bir halta yarayalim.

ICON, ID, Wallpaper ve Computer Arts (ki bir ara 48YTL olmustu fiyati, resmen hirsizlik) dusuk fiyatlarla piyasada....

Dis-budak, dis agrisi, Sensodyn kabusu...

Surada bir dis agrisindan bahsetmis Sensodyn hakkinda ileri geri konusmustum. Cumartesi günü, tahminen bir 15 yil sonra disci koltuguna oturarak radikal bir saglik hareketine imza attim. Temmuz 2005'deki ilah durumdan sonra bunlar tabi disimdeki kovugu hakkaten doldurmaz ama benim o disteki kovuklari artik doldurtmam lazim, durum kritik hali bile asmis. Disci bayan oyle soyledi.

Plazalarin golgesindeki muayeneye, randevularima hicbir zaman tam zamaninda gidemeyen ben olarak 10 dakika gecikme ile cokunce, kapida ufak bir galos krizi de yasayinca, icerde solugumu normal duzene getirmem bir 10 dakikaya daha maloldu bana. Neyse ki bayan disci soylendigi gibi eli yumusak, kalbi temiz, bir cocugu da varmis. Yani o anlatti, dinledim, oradan biliyorum.

Disci koltuguna oturmamla tam ufuk cizgisi hizamda beliren yazi herseye son noktayi koydu: Karsimda bir mavi pamkuk kutusu, uzerinde yazan yazi.... S E N S O D Y N
Kabus heryerde.

***

Doktorun talebi ile Nisantasi'nda D-Mar'a bir panoromik agiz filmi cektirmek icin kayis, daralirim sonrasinda diye Giovanni'yi uyandirmayi deneyis, D-Mar'da 3 cekimde ancak uygun sonuca ulasabilme, yine galos krizi, 50 YTL kitlenen agiz filmi ile disci seruveninden simdilik oteki seansi beklemeye baslayis... Ama artik kacis yok bu disleri adam edicez.

Ehemmiyetli Bir Mutfak Aksesuari Olarak: Bicak!

Mutfak islerine sarmis biri olarak onemsedigim bas muhimmatin bicak oldugunu belirtmem lazim. Zuccaciyecilerde, buyuk marketlerin mutfak malzemeleri reyonlarinda bicak setlerine goz gezdiririm her daim. Zaman zaman arkadaslarin evlerine giderken yanimda bicak setimi tasidigim bakidir. (ertesi günü kadikoy'de bir mitingin icinden cantamda bicak seti ile gecerken polis cevrirse bu bicaklarla orda ne isim var diye garip yusuflara dustugum anilarim da oldu bir ara anlatirim)

Gecen gun Makro'nun bicak reyonuna sonunda istedigim gibi bir malzeme dusmus. Laser'in Richardson Sheffield serisinden bir buyuk ekmek bicagi. Gunahi sadece 13,5 YTL idi. Kacmaz tabi. Ufak orak sablonlu et bicagiysa 8YTL. Fotoda ne kadar asaletli duruyorlar degil mi...


Laser

Gnarls Barkley - Crazy

Bir balik bir defne yapragi gibi oluyor ama ...
Sarki super, yapabilecegim birsey yok.

Istanbul'da Ciddi Bir Limon Krizi Var

Son limonata denedigim 5 bufeden de limonatalardan limonata disinda portakal suyu desem degil garip bir tad ve koku aldigimdan beri bu kanaatteyim. Bana kalirsa ya bu bufelere limon veren ortak bir yer var, ya da limonun suyunu... O yer neresiyse limon suyu diye berbat bir tadda ve kokuda bir nevale veriyor. Buz gibi limonata zevkinin de icine ettiler. Tam boyle bu ortak limon verici yere her gun sabah uyanir uyanmaz kufur etmeye baslamistim ki gecen cumartesi aksam ustu Besiktas Sohretler Koftecisi'nde piyazin yaninda gelen limonun da ayni tad ve kokuda oldugunu gorunce artik birseyler yapmanin lazim oldugunu dusundum.

Aksam valide hanimla yemekteyiz. Basbasa bir Cipura ziyafetine oturayazmisken elime aldigim limon daha sikmadan bana kokusunu hissettirdi. "LIMON DEGIL BU ALLAH KAHRETMESIN". Valide irkildi. "Anne cildiricam ciddi bir Limon sorunu var bence bu sehirde" dedim. "Oglum deden de salatalikla kabagi birlikte a$ilarmis ya" dedi.
"Ha iyi peki" dedim.

Harmanim gercek, has, adam gibi limona.

Peder Bey'le pazarda alisveriste birlikte limonu test etmeyi ne severdim. Sulu limon sert olur, pek olur, avucuna alir bir yuvarlarsin. Bir de bu hareket pazar alisverisinden anliyor imaji verir sana. O yuzden simdi tek gittigim pazar yerlerinde hep limonlari elliyorum. Seviyorum o goruntuyu... Bir de sari degil mi serefsiz, tam bizim formanin sarisi gibi.

Wednesday, December 13, 2006

Je t'écoute

Serge Gainsbourg et Jane Birkin -


Tuesday, December 12, 2006

Güler Ocakbaşı: Damdesyondan Aşağı....

Güler'i Carlos'tan biliyorum. Seneler önce bir iki kez Carlos'un St.Michel ekurisi ile oturmustuk. Yukari kat tavani basik fenalik gecirtir insana, asagi kati da dar cinnet gecirtir insana, ama lezzetli yer mide fesadi gecirtir insana... Insan insan olsa o kadar yemez zaten.

Son 2 mactir ya da emin degilim son 3 macin 2'sinde mac arkasi Güler'e oturma fikseyazdi. Gecen Pazar, Dökme militariservise kosacagi icin daha bir ehemmiyetli ve genis katilimli oldu Güler. Sakki, Giovanni, Lupitel, Selen Dökme, Dökme'nin bizzati kendisi, raki sisesini alip eve goturecek kadar pislesen Sirp insan Cemire, "sadece Anil" ve ben. Genel Sekreter'in saibe ile ortama katilmamasi not olarak alindi.

Bir tur copsis, bir tur kuzu sis, arkasina duble duble sebzeli, sarmisakli beyti. Arada kacak bir kuzu sis daha ve plase olarak ciger sis. Meze olayina karsi cikan Giovanni'ye inat, saksuka, kerevizezme, gavurdagi, tulum, zeytinyagli yaprak sarma da bonus olarak masaya katilan diger arkadaslardi.

Gulerocakbasiyadur
(taken with Sony PSP, EyeToy 1.3MP camera)

***

12 Aralik aksami Carlos ve Giovanni'yi koluma takip Güler'e çöktük. Çöküs o çöküs. En son 4 2 3 1 mi ne oyle bir dizilis uzerine panel duzenlemis ben futbol dersleri aliyordum bu ikiliden.

Monday, December 11, 2006

Ro-bin-son, Pandora: Açtırmayın Kutuyu Söyletmeyin Kötüyü...

Sarkanlari toplayip icine sokusturdu. Sokusturduklari ile palaspandiras yol aldi. Palas Nisantasi'nda apartmanlara verilen genel bir addi.

Cumartesi (09.12) gunu iyi programlayamayip Taksim'e dergi-kitap dolasimi icin gec vakitlerde sarkma, sarkarken raydan cikma, ordan oraya dolanarak helak olma: Sokaga cikmak lazim, en azindan "arada".

Istiklal Caddesi'nin kovayla bosaltilmis gibi insan yigini ile dolan o sel goruntusu icinde yol almaya calismak insani cileden cikariyor ama ugramak istedigim kitapcilar icin o savsak ve nereye gittigi belirsiz kalabaligi yarmak, cuzdana sahip cikmak, surekli cantanin on gozunu kontrol etmek, soyulmayacagim inadi ile kararli bir atom gibi durmak gerekiyor.

Duran'a ugrayip somon-amerikan-meksika-jambon kombosunu mideye indirip klasik Istiklal seferime basla dudugunu caldim. Duran'da 1,5 aydir kasada cok kibar bir beyfendi duruyor. Muhtemelen yeni isletmecisi. Her daim kibar, temiz ve $ik giyimli. Ne zaman ugrasam ayni özende ilgi alaka gösteriyor, her musteriye, ayirtetmeksizin. Derdi tasasi yokmus gibi duruyor bu abinin. Bir dahakine soracagim.. "Tek derdiniz bu guzel sandvic dilimleri mi" diye..

Duran'in onundeki aydinlatma gereginden fazla parlak. Kapidan cikarken kendimi sahneye ya da podyuma cikan manken gibi hissediyorum. Oysa manken figuru ile uzaktan yakindan alakam yok. Fermuari acik diye kendisine surekli bakilan zanni ile dolasan biri olarak, her defasinda da Duran'in kapisinda fermuarimi kontrol ediyorum.

Mephisto-Istavrit (ki Istavrit pili pirtiyi toplamis %30 a varan indirimler uyguluyor)'e ugradim. Hala hangi dukkanin adi neydi hatirlamiyorum. Karisiyor birbirine. Hangisi Istavritti hangisi palamuttu derken cok da onemi yok aslinda. Mephisto'nun dergi reyonu oldukca ciliz ama bazen Computer Arts, 442 (English Edition), ID ve Wallpaper'i heryerden once orada bulabiliyorsunuz ya da yolunuz denk dusunce aldiginiz icin heryerden once orda oldugunu zannediyorsunuz.

DVD-VCD'lerin oldugu yerde 4 adet oldukca ucuza (3ytl) futbol vcd'si gordum. Footballhell, Football Italia (Italyan Usulu 100 gol), Efsane Goller, Magic Goals. Kapaktan hepsi fason duruyor ama rafta duracaklarina evde dursun dedim. Muhtemelen iclerindeki goruntuleri nette ya da tv'de bir yerde izlemisimdir ama aldim iste. Gala Film diye bir firma basmis bunlari. Telifli urunler mi merak ettim acikcasi. "Ver coskuyu kapak tasarimlarina" izi vardi biraz.



Cikisindan epey zaman gecmesine ragmen Umur Turagay'in "17 Mayis" DVD'sini de Ozel Kutulu halini yeni denk geldigim icin anca satin alabildim. Ozel Kutu'yu begenmedim. O kapagin uzerine arkadaki kartonet birkac kullanimdan sonra sokulecek sekilde yapistirilmis. Mantiksiz bir uygulama. Arkaya vinyl bir pencere yapilip icine yerlestirilebilirdi. (Suan kutuyu alinca farkettim ki arka kapak selobantla tutturulmus. Ele emegi goz nuru kapaklar yani, tam fiyasko).

Mephisto'da art-ist'in son sayisi vardi. Yine bir ton anlasilmaz konuyla bezeli ele gelen dergi art-ist'i de alinacaklara ekledim.

Mephisto'dan cikip Tunel civarina dogru uzarim, yol ustune YKY'ye bakarim dedim. YKY ben tam onunden gecerken kapaniyordu. Gecenlerde guzel bir futbol kitapcigi bulmustum orda. Alfred Wahl'un "Ayaktopu: Futbolun Öyküsü" adli kitabi. YKY'nin "Genel Kültür Dizisi" serisinde yayinladigi futbolun evrimine iliskin oldukca keyifli bir kitapcik.

Robinson'a ugradim. Henuz 3 sayi cikan ama ilk defa duydugum Grafik Tasarim adinda bir yerli dergiye rastladim. Boyle bir yayinin varligindan bihaberdim. Ilk 3 sayisi da mevcuttu. Novum almaya girmisken onlari attim torbaya. Grafik Tasarim dergisi 5YTL. Derli toplu bir tasarima sahip acak 3 sayi da farkli sayfa sayisinda cikmis. 3. sayinin ebati biraz katalog gibi duruyor. Alisilmis bir dergi formati degil. Icindeki konulardan birinin Ingiliz Punk Hareketi ve Grafik Tasarim oldugunu ve derginin bu yuzden ilgimi cektigini eklemeliyim. Henuz dergi hakkinda atip tutamiyorum, biraz incelemem lazim 3 sayiyi da.

Ordan döndüm meydana cikarken Pentimonto'ya bakindim. Gittikce izbelesen Pentimento'da disardaki ayakli dergi tezgahindan birinin tepesindeki En Cok Satanlar etiketi oldukca komikti. Gereksiz tuketici cekme teknikleri. En cok satsa ne olur ki bu gittikce izbelesen halinle sen Pentimento en cok ne kadar ne satiyorsun. Icerdeki kesif bir sigara dumani, heryere sinen le$ sigara kokusu ile girip cikmam toplam 1 dakika sürdü. Art-ist'i Mephisto'dan aldigim icin buradan alacak bir halt bulamadim. Birkac berbat fanzin vardi. Fotokopiye iki cizik atan fanzin basiyor.

Atlas'a ugradim. Cantaciyla selamlastim. Yeni birsey getirmis mi diye baktim. Eastpak'in guzel bir sirt cantasi cikmis notebook tasinabilir modelli. 100 YTL idi fiyati. Ordan DeForm'da cocuklarla kapidan "Helo"lasip Atlas'dan da kacarak uzaklastim Beyoglu Pasaji'na girdim. Pasajin diplerine dogru Liman'a gelmeden solda bir cantaci vardi. Oldukca beyfendi bir esnaf. Bir Dockers kemer ve cuzdan begendim. Evet boyle onu aldim bunu aldim diyerek berbat çiğ bir Hincal Uluc ve süslü kokana kadin dergisi editoru agzi oluyor ama maksat fikir edindirmek. Dockers'in bir cuzdani seti var, meraklisina tavsiye ederim. Ki 10 yillik cuzdanimi degistirdim. GÖN artik cuzdan uretmiyor eskisi kadar. Ayakustu dukkan sahibi ile lafkarken GÖN'ün 2001 krizinde cok buyuk sikinti cektigini ve tekrar eskisi kadar dogrulamadiklarini belirtti. Bir grup GÖN cuzdan da cikarip gosterdi ama kötüydü urunler. Bir de bele uyan bir Dockers kemerle cantaci-derici faslini kapatip Beyoglu pasajindan 2. kere cikarak meydana dogru verdim rotayi.

Nike ile Adidas'in klasik rutinle tavafinda gozume birsey calinmadi. Gri cotton kapsonlulardan var Nike'da, yazisiz mazisiz. Sade. 60 YTL civarinda bir ederi vardi.

Pandora'ya gozum ilisince oraya ugrayayim dedim. Iceri girdigimde kasada bir kisi, sag kosedeki bilgisayarin basinda da bir bey ile sevgilisi ya da esi pozisyonunda bir hanim duruyorlardi. Ben kitaplara bakarken bu bey, bayani cagirarak "Bak" diyerek bilgisayar ekranindan birsey isaret etti. Sahne cok enteresan geldi bana. Kadin adama donup " Aa sen kitap da mi yaziyorsun" dedi. Esi olsa dedim kocasinin kitap yazdigini bilmez mi, sevgiliyse de artik dating site'dan bulusulmus gibi duruyor o vakit. Kitap yazdigini utanarak sikilarak gösteriyor adam. "Ama kitap bitmis bak YOK gozukuyor" diyerek ekledi. Bu arada bahsi gecen kitabin adini ozel hayata saygi cercevesinde vermiyorum burada.


Neyse ben kitaplara bakinirken dise dokunur birsey buldum: Ahmet Yüksel Özemre tarafından kaleme alınmış "Galatasarayı Mekteb-i Sultani'sinde sekiz yilim" adli kitap.


Icinden GS gecen herseye karsi yogun ilgi alaka besleyen biri olarak kitabi, kasanin yaninda konuslandirilmis Wallpaper & Phaidon ortak yapimi City Guide'lardan Istanbul, Paris, Milano olanlari ile birlikte alip Pandora'dan ciktim. Kasadaki bayan nazikti. (City Guide'larin tanesi 14YTL)



Elimde öteberiler, cantamin agirligi artmis meydana giderken Birahi'de oturup bir bira soyledim. O esnada Besiktas-Kayseri macindan cikan dostlarla telefonlastim. Eve donecekken İzmir'den gelen Tunamuna'ya sözümden onlara katildim. Asmalimescit'te dumanalti basmis bir sigara kokulu mekana cokeyazarak gunun son aktivitesine imza attim. Bira-raki miksleyp yorgunlugu alkole yukledim. Gece bitmeye yakin "Sevgili Dostum Giovanni" ve zevcesi über-insan Lupita Pozetto, Asmali civarinda midir diye bir sms yoklamasi cektim ama bizim mobilizasyonu bol Giovanni'ye erisemeyerek geceyi "Gündüz acar misinizli" taksicinin gevezeligi ile eve gelerek sonladim.
Asmalimescit'te oturdugum garip musteri portfoyune sahip mekanin adini bilemedim. Bir dahakine ogrenirim artik.

Wednesday, December 6, 2006

Yol Üstü Lezzet Durakları - "Taşköprü"

CNNTURK'deki Mehmet Yaşin'in Yol Üstü Lezzet Durakları programinda Taşköprü'de çarşı merkezindeki Ömer&Osman Usta'nın Kebabçısından kuzu eti görüntüleri vardi. Bu Taşköprü'ye gitmeli. Görüntüler çok fenaydı...

Tuesday, December 5, 2006

"Reklam Hangi Dergideydi: Çok betmişşşş yaa"

Dün aksam Akmerkez-Remzi'de dergi - kitap avindayim. Remzi'ye girerken sabah sekeleri aksam corbacilari hattindan bir kilkuyruk tiplemenin yaninda arzi endam eden "dehset" sutun bacakli bayanin ceylan gibi sekerek Remzi'ye onumden girisi ve dergi reyonundaki tek perdelik muthis oyunu:
Bayan Elele dergisi ariyor. "Yaaaooooo yovvv Elele nerde var"
(Bayan tam Elele dergisinin oldugu yerin onunde duruyor)
Kafeden bir bey: " Tam onunde duruyorsunuz "
Bayan Dehset Bacak eline alir dergiyi, telefonu cevirir:
"Yaaa cabuk sole bizim reklam hangi dergideydi Elele miydi neydi"
"Haa Elelelelele di mi"
"Ya ama çok bettt diyorlar, herkes sölüyor simdi cok kötü cikmis reklam diyorlar"

Bagira bagira zangir zangir.. Titredim o esnada.
Duyurmak istercesine sehvetliydi, ayakta tek basina, dergi reyonunda.
Adi Ela'ydi. World of the Manken diyarindan olsa gerek.

Monday, December 4, 2006

Kucuk Network Istanbul



"Abi" Nevzat ne isin var orada'dan daha cok bu network tamamiyle transparent mi?

Acıların Kadını: Bergen

Essiz ses, unutulmaz karakter Bergen'in kezzap hikayesi icin oglunun aciklamalarina buyurun: http://www.bergenfm.net.ms/

Sunday, December 3, 2006

NDTV - Yıllar Geçse de Bir Ömür Böyle Sürse De Ben Seni Unutamam

Napalm Death yıllardır var, yıllardır dinliyorum. Sound tabi ki zamanla değişiyor mesela şu asagidaki sarkinin sonlarindaki kisimlar Harmony Corruption zamanlarinda olmazdi. Olsun bu da guzel. Barney Greenway hepsinden guzel:

Friday, December 1, 2006

Ora Tutta Quanta La Curva

Ora tutta quanta la curva canterà per te.. Zlatan sei uno zingaro.. Zlatan sei uno zingaro!

Yani dostum Giovanni dedi ki sey diyorlar " Butun curva senin icin soyluyor..."
Söyleyin tabi oglum isiniz ne ?



Öldük Gülmekten...

"gecen gün sey aklımıza geldi hani 150bin dolar verdiydim sana öldük gülmekten"
Deniz bitti, hadi sarin yeni bastan...
Ya da ver ortaya bir zeytinyagli fasulye




Sound: "\the_egg_-_wall_(mylo_remix).mp3"

Yalancının Sensodyn'ini .....

TV'de bir reklam, reklamda oradan geciyordum ugradim tadinda bir karakter. Karakter doktor. Doktor disci. Bu aralar bana en lazim olanindan. Neyse abi israrla Sensodyn'i 25 yildir kullandigini iddia ediyor. Bu yasima geldim Sensodyn'i duymadim. Kimi yiyiyorsunuz abiler, ablalar. Colgate'le hadi bilemedin Ipana ile buyuduk de bu "acaip etkileri olan" Sensodyn'i niye bir kere duymadik. Olmaz bole, yapmayin. Ayiptir hatta yaziktir.

Sound: "patricia kaas - il parle d'amour"

Sportweek (La Gazzetta)


Sportweek
Futbol ve futbol ve futbol ve fütbül.
Sound: "dis agrisi - oyum oyum ovuklar"