Tuesday, May 12, 2009

Adını Bilmediğim Kadına Çarpan Adını Bilmediğim Motorlar



Trafikte motor suruyor olmanin, dort tekerlilerce genel kani haline getirilmis bir dezavantaji var, potansiyel pizza motorcususundur ve sen de onlar gibi atlayarak sekereklesebilirsin, dolayisi ile dort tekerler sanki kendilerini bir motor ezebilirmis gibi bir hülya ile akip gidebilir yollarda. Gercekten kelle kucakta ya da her daim ölüme hazirlikli olmak motor uzerinde belki bir anlamda insana baska bir direnc de katiyor olabilir. Mesela her motoru stop edip anahtari cikarttigimda hayatta kaldigima sükrediyorum. Cunku dikkatli sürmek, herseye dikkat etmek yetmiyor, cevrenden akip gidenlerin dikkatini de kontrol etmek zorundasin, yani dikkatsizligini. Bu yüzden en mutlu anlar yollarin carsaf gibi oldugu, bombos zamanlardir. Sirf geceleri cikim 03-04 lerde Istanbul'un keyfini sureyim diye aldim zaten. Gerci farketmiyor bu sefer de isiklarda ayagini yola atinca aninda bangirdayan araba hengamesi Cheetoslamasi gibi bir paranoya kapliyor, illa biri gelir simdi limon sikar bu isin icine. Fevkaledenin fevkinde tirstigim yerler var mesela Sabah gazetesi onune cikan alt gecit, mesela Zkuyu ust yoldan gelip Sariyer istikametine kaykilmak mesela Zkuyu mezarligin onune giden viraj, mesela tum orta seritler... Dün kendimce cok dikkatli giderken, -hos saga sola cok takilip dikiz aynasiyla küs oldugum zamanlar olmuyor degil-, neyse Levent'te Melodi Pasaji'nin onunde, 10 sn kadar önümde olan iki yemek servis motoru bir yasli kadina senkron sekilde carptilar. Olasilikla birbirleri ile yarisiyorlardi ve buna adapte olmaktan ötürü yoldan gecen kadini goremediler. Insanlar kosustular, yardim etmeye calistilar, kadin direkt bayilmis gibiydi, cocuklar ayaklanmislar bir yerlerini tutuyorlardi, biri cocuklara kiziyor, biri kadina bagiriyordu. Birileri de seyrediyordu, trafigi tikamamak icin durmadan devam ettim ama kadinin akibetini de sonra merak ettim. Bazen diyorum yaya olmak daha mi güzel, ama kaldirimda ezilmektense carpisarak savasarak ölmek daha iyi degil mi...

0 comments: