Wednesday, June 25, 2008

Rumelihisari

by atiTR @ Flickr
Rumelihisari bundan 15 sene once bizim icin onemli bir yerdi. Nisan'dan Ekim'e kadar hemen hemen haftada en az 2-3 gece aksamlari Hisar'da takilirdik. Takilmak dedigin, Hisar'da Iskele restoranin oradaki bufeden ziftlenecek birkac sey alip, ayakustu es-dostla sohbet. Halen bu ritueli devam ettirenler var yok degil ama o jenerasyonun kiyimini orada iskelenin sag tarafindaki banklari yeriden sokturen belediye saglamis oldu. Ya da bir baskalari. Restoranin ricasi ve sikayeti ile denmis. Sebebi de arabasindan inip restorana yurume mesafesinden gelen musterinin o sahil seridindeki kalabaliktan rahatsizlik duymasiymis. Oysa biz aramizdan gecen stilettolu kadinlara baktigimizi bile hatirlamiyoruz. Kafa onbinbesyuz, muhabbet Quake arena kivaminda. Sonra bir gece fare istilasi.

Balik-Ekmekci
Iskele Restaurant ile Sade Kahve arasindaki aralikta kalan tam dönemecin oraya gelip tekneyi baglayan bir balikekmekci vardi. Pazar günleri sahil hattini turlayan aile fotografi gruplar ordan balik ekmek yerdi. Biz de o kadar mudavimken Hisar'da sadece 1 kere yedik ordan balik. Yedigimiz aksam teknede fareler cirit atiyordu. Acaba diyorum....

Rumelihisari Büfe: Iskele Restaurant'in kıçında onbinbeşyüz yıl
"Tostu meshur, kasarlisi meshur" denilen büfelerin bu kasar ve tost ekmegini uc asagi bes yukari ayni yerden almasina ragmen digerlerinden ayrilip "daha lezzetli kilan" nedirin tam cevabi: hurafe. Hisar'in tostu meshurdur, yapanlar da yillardir bu bufenin suratlari hic gulmeyen baba ve ogullari ekibi. Yillardir bir dertleri mi var, islek yerde darphane misali para basan bir büfenin sahibi (yahut isletmecisiniz) bu nasil bir dirayettir ki 15 yildir güldüklerine bir kere sahit olamamak. Bizim adimiza karin agrisi, onlar adina hayret verici... Kendine adina konusmak gerekirse: Bildigin tost. Soslu tosttaki sosun direkt salca olduguna hayatimda ilk kez orada tanik oldum.

İskele Restaurant
Sezilerime güvenirim. Bir samimiyetsizlik var. S.Demirel'in de balikcisi oldugundan belki, bunca yil bir kere ayak sürtmedik. Hic girip icinde oturmadim, balik da yemedim dogal olarak. Bunda o bank katliaminin etkisi yuksek tabi ki. Önünden gecip, icine girilmemekte israr edilen mekanlardan biri. Bugunlerde yenilenen sol tarafindaki sahil kismina cokup cokmeyecegini, kendini o tarafa dogru genisletip genisletmeyecegii ve bu manada oburlugunu merak ediyorum.

Bıyıklı Midyeci
Midyeci icin elbette "musteri portfoyunun entel cocuklar kismi" oldugumuz asikardi. Bu saticilarin musteri obegiyle baskalasmasi hep dikkatimi cekmistir. Mardinli esrafindan biyikli abi, zamanla bir Hisar beyfendisi olup cikti. İstanbul'daki en steril midyeci. Hanimi ile tanismak isterdim. Hayatimdaki en lezzetli midyeleri yedirdiler bana, yillarca. Hala gelir arada, oradadir. Yaslanmiyor cunku saclarini boyatiyor bizim abi. Büfeden bira alirken midye diye isaret edince, 20 lik bir pakedi kese kadiginda hazir edip, icine limonu itelerdi. Ayaküstü midye yemeciliginde limit asimi ve satici bonuslarinin ne bitmez sey oldugunu "al bu da benden"i ondan öğrendik.

Ankesörlü Telefon
O zamanlar cep telefonu yok. Jeton var, bilemedin en fazla manyetik kartlar, belki var belki yok. Manita aranacak, ses duyulacak ya, kosa kosa eski karakolun karsisindaki ankesörlü telefona. Ankesör ne lan? (fr. encaisseur)
- anne biz iciyoruz, gec geliriz
- az için, denize düsmeyin, dikkat edin, mukayyet olun birbirinize
- tamam anne

Denize Düşmek
Bir Hisar fenomenidir. Düseni az ama düsme korkusu yasayani coktur. Hisar'in en sevilmez esek sakasi denize ittirmektir: "Abuk subuk hareketler yapmayalim"
Deniz ve denize düsmek. Deniz (Yolaç)'i gec tanidim. Hisar'da ekibin en deli elemanlarindan biriydi. Samimiyet icine girismiz yillar sonrasina rastgelir. Hisar denilince akla gelen ilk isimlerden biriydi. Hisar'da yasadi, Bebek'te bir porsche'un içinde öldü. Buna en inanmayacak kisi kendisiydi.

Kale Cafe, Deniz Çay Bahcesi ve Ali Baba ve diğerleri...
Ali Baba'nin fenomen olmasi standart bir sahil komsusu cay bahcesi olmasinin otesinde musteri kadrosunun sehrin en aydinlikci ve catlak 11lerinden secili olmasinin payi buyuk(tur). Yukarda Bogazici Universitesi, ote yanda Robert Kolej ve mesafe tanimaksizin envai cesit üniversitenin bahcesinden bu bahceye akin eden deniz kenari insanlari. Bir tahta masada saatlerce oturup cay icip denize bakmanin sikici olmadigi ilk yer burasiydi. Bir cay, bir cay daha, sonra bir cay daha.. Anlatacak ve dinlenilecek cok sey var gibi yok gibi. Sahanda sucuklu yumurta ve yerli Bill Gates...

Yerli Bill Gates
Post Hisar döneminin gizli kahramanlarindan. Tipi fena halde Bill Gates'i andiran bu "abi"nin yillarca Hisar'daki kafelere gelip onceleri printed kagitlardan, sonralari artik edindigi notebookunda ne icra ettigini, ne yaptigini hicbir zaman cozemedik. Oysa gidip sormak en mantikli cozumdu. Ama Hisar iste oyle bir yerdi. Kimsenin kimse ile ilgilenmedigi, rahatsiz etmedigi.. ama birbirinin farkinda oldugu..

"Farkinda" Osman Cavci
Türk sinemasinin en tipitip tipi. Yasini göstermeyen gövdesi genc, beyni yasli adam. Görüp gecirdigi ya da görenlerin gecirdigi denilebilir. Cavci ne zaman gitsek Hisar'da demleniyordu. Senaryo calismalarindan ve film cekimlerinden geldigi asikardi. Ya da hic gitmedigi ve astığı. Cavci sonralari Hisar yillarini Köpeköldüren adli kitabinda yazacakti. Şöyle kisa bir pasaj almak gerekirse buraya:

"Kıyıda içiyorum, takıntım kız geldi, onunla ilk defa bu kadar yakın oturuyordum, kötü davranmadı bana, içip yerlere serilmek istiyordum, varlığı beni rahatsız ediyordu, içime sıkıntılar bastı, çekip gitmesini, onu özlemeyi istiyordum; daha doğrusu ne istediğimi bilmiyordum. Yo biliyordum, bu kız bana iyi gelmiyordu, bilinçaltı onu kaçırmayı amaçlayan patavatsızlıklar, dil sürçmeleri, istemeye istemeye kendimi olumsuz tanıtma gibi daha sonra rahatsız olacağım davranış biçimlerini kışkırtıyordu."

Sade Kahve
Bir kahvenin 40 yillik hatiri olur mu? Buna en az 60 yil yasamayanlarin cevap vermesi zor. Oysa ortalik "görmüs ve gecirmis" intibai vermeye calisan yeni yetmelerden gecilmiyor. 23 yasinda hayati cozumlemis, binbir derdi biniki cozume kavusturmus, ellerini de kavusturmus sana böyle tepeden bakan insanlar. Bak iste bunlardan hic olmadi Hisar'da. Öyle kedi gibi bir sahildi. Kedi demisken, kediler dolasip dururdu ilk zamanlari Sade Kahve'de. 2000'lerin basi ile Hisar'a geri donus yerimiz oldu burasi. Ilk acildigindaki hali "Hisar yasiyor ölmedi" kivami. Sonralari o da erken saldi kendini. Bugun pazar günleri insanlarin kahvalti etmek icin kapisinda -kapisi nerde?- yarim saat ayakta dikildigi bir yer oldu. Bos ve kimse olmayinca oturuleybil, oteki türlü her zaman kaçileybil.


menemen yapmasini bilmiyorlar. eski garson ekibi de voltasini almis, emirgan taraflarinda benzer bir baska kahve acmis. yerlerine janti cocuklar getirilmis ama kafalar bir dünya, dimaglar daginik. cumartesi-pazar tepesinde millet yiginak yapiyor 08-12 arasi. oysa oyle bir albenisi, ozel bir lezzeti, yarattigi bir farkliligi yok. garson ekibi arasinda, son donem turk filmlerinde rastlayabileceginiz bir faca tip de var. cok katil etkisi yaratacak tavirlari ve servis yaparken "eaaaaaskerim" diye bir anda delirip cayi tepenizden bocaeder bir olasiligi uzerinde tasirligi var.

Gloria Jeans Kahvesi
Bazi seyler bazi yerlerde olmaz. Götte bol durur. Hisar'in dönüsümünün yegane adimidir Gloria Jeans'in buraya acilmasi. Banklarda oturan cocuklari, hasir sandalyelere alalim? Uyarsa... Tutmayacak, batacak. Her aksam belli ki 20 metre ilerdeki cop kutusuna atacagi bir miktar copu olan bir kahvenin bu copleri yolun ortasindan karton kutu icinde cekerek ve berisine pis sular birakarak cope gittigi, ufak bir cop arabasini almayip dukkanin onununu kendi pisletip kokutan kirleten bir isletme batmaya mustehaktir.

Hisar Taksi
Gecen aksam Iskele'nin solundaki yeni genisletilen ve denize yuksekligi kafa yoran ve düsülse kafa da yarabilecek beton alan uzerinde etrafi izlerken saat de 00:00 gibi bir taksi restorandan cikan bir cifti aldi. Manevra yaparken taksi duragini nonunde arabasina dayanarak duran bir baska sofor laf atti "ayip senin bu yaptigin"
Racona gore, musteri getiren anlassa da buradan gelip musterisini geri almaya davramamali(ymis). Arbedeye ramak var. Restorandan cikan musteri, bu duragin musterisiymis otomatikman. Taksicilerin boyle akil almaz dominasyonlari var. Bu yuzden o duraktan 15 yilda toplasan 15 kere taksiye binmemisizdir. "Yukari cikmazlardi".


Hisardagece

Masa altında kamp histeryasi
Herkes ufakken odadaki masanin altinda kamp yapmistir. Masa ortusunu biraz asagi cekip o ortuden de cadir kapisi... Yani yapmissinizdir, biz yapardik. Köprü altindaki bir evde oturmak arzusu da buradan geliyordur diye düsünüyorum simdi. Icine girdigim en guzel evlerden biri tam koprunun bacagi izdüsümünün hafif solunda kalan Hafize C.'lerin eviydi. Salonda oturunca tabak gibi deniz ve o kopru bacagi ve o kopru yolunun alt yuzeyi karsindaydi. Birkac bin raki sisesi ve kadehle hayatimi orda gecirebilirdim.

Ama o gün vakitlice kalktim evden. Dönüste Bebek'te Giovanni ile Etel'i gördüm. Motorla dolasiyorlardi. Hisar kalabalikti. Tahammul edemedim. Ordan eve kadar yürüdüm. O gün bir kuzu almaya karar verdim...

5 comments:

n0s said...

senin deyiminle deniz kenarı insanları dünyanın bu bolgesinde 2ye ayrılıyo ortakoyculer ve hisarcılar ve hisar ortakoye havada karada basar.

gkhngnyhn said...

işin enteresan tarafı, rumeli hisarında yapacak tonlarca şey varken anadolu hisarı en fazla beykoza gitmek için kullanılır. ya da kavacık yolundaki gima -carrefour olmuş sanırım- ve migrosa gidilir. aman ne eğlence.

yıllardır marmara üni. kampüsü var orada, bir girişmci ruh da çıkıp bir şey yapmıyor.

ugur parildak said...

şu internette okudugum en güzel blog yazilarindan birisi bu.. benim gibi bir izmir cocugunu bile cekip büyüsüne soktu.. aynısının kibris sehitleri, kordon versiyonunu yazicam sanirim..

ultras/Movement said...

Üniversite yıllarıma döndüm bir anda... Elde bira karanlıkta denize baka platonik aşkların gerçekleşebilme ihtimalini düşünerek içtiğimiz günler... Zaman ne çabuk geçmiş de büyümüşüz be...

Mahmut "Yeşil" Yıldırım said...

en kötüsü de bakırköy çocuğu olmak