skip to main |
skip to sidebar
Aile salonu da var, bir tür restoran haremlik selamligi ve ahlak zabitakarligi. Ahlak algisi, kendisine hak, baskasina yasak gozlugunden bakilarak olusturuldugu icin geneli muhafazakar mi yoksa geneli sapkin mi belirsiz bir hayat yasiyoruz bu ulkede. 60lik dedenin 14luk körpeden "ne istitordu"ya verilen terhis cevabinin pek tabi ki egemenlerin rengi ile alakasi olabilir ama koparilan vaveyla şan söhretin de varligiyla birebir orantili. Döndüm şey dedim: "Sokakta yanimizdan kimbilir ne sapiklar, manyaklar geciyor. Farkinda degiliz"
Sularin sellerin goturdugu bir Istanbul pazartesinin arkasina "bahardan kalma" sali ve aksamindaki samyeli kivaminda bir sahil hattina attik kendimizi. Elde de cekirdek paketi, sonra yolun yarisinda esnaf destekleme huyundan bir misir kocani takvyesi. Bir de su dis aralarina kacmasa misirlar. Sokakta misir arabalari gorunce, bazi seylerin degismedigini ve hala ayni teknolojisi ile yasadigini farketmek sevindiriyor insani. Bu misir arabalari yillardir ayni, ortada kaynayan dev bir kazan altinda tüp. Aksamlari dolasaninda gaz lambasi. İki tane tahta direk ve uzerinde cakili misir kocanlari, püsküllü, kahküllü. Bir elinde parmaklari olmayan yasli adam misiri uzatti, 2lira dedi.
Insanlar oturmasin ve sahil hattinda kumelenmesinler, arsiz olanlari icki almasin buralarda diye bank/banketleri söken bir yerel idare var. Banklar varsa da 500 metre ara ile. Yere oturana garip de bakilan bir ulke burasi. Taşa, başa ve yaşa oturma derler ama ordaki taş üsütmemek icindir, taşa oturana sefilmis gibi bakmak, yerel idarelerin oturaklari sokme sefilliginden daha ala degildir herhalde.
Sokakta sevdigi kadina ahtapot gibi sarilmis adamdan, ya da sevgilisini bohca gibi sarmalanarak vantuzlayan kadindan hazzetmem. Gorunce gozumu kacirmak isterim. Maruz da kalmak istemem, fenalik gelir. Birsey anlatirken simule etmesem olmaz, "bak dedim boyle sariliyorlar ya, deliriyorum, buna nasil tahammul edilir, nasil boyle yurunebilir" demeyi bitirmeden sadece bir saniye sonra sikisan trafikten bir "Üzmez" bagrindi: "Hopppppp Aileeee var"
Cevirdim kafayi baktim, bir toptanci kuru gida kamyoneti. Iki carliston gidiyorlar. Arabada bir aile, dahasi sahil seridinde banklara kumelenip denizi seyreden "ailevi" yiginlar da goremedim. Gidip sorasim geldi "Hani nerede aile, kaldi ki aile varsa bu benim tuluatima engel teskil etmiyor. Ustelik sen kimsin, necisin, kimin ahlakindan sorumlusun"
Ufak evlerde yasamanin karin agrisi, kalabliklasan sehirlerin iki goz kutulara tiktigi kusaklarin cocuklari ile yasamanin derin sizisi icindeyiz. Babalari, annelerini zorla düzerken buna yan odadan tanik olmak zorunda kalanlarin, bugun sokaklarda birbirlerine temas eden insanlara olan bu ahlak-zabitaci tahammulsuzlugu da benim ahtapot-yuruyusune alerjimden daha ala bir hal. Kaportasi, kimyasi, baharati, kumasi, beslenmesi alabildigine inorganik bir nesilin harmanindayiz. Sikintim bunu genlerimden benden olacaklara aktarmamak istemememdir. Genetik müdahele şart, egitimin sart olduguna madem takan yok.
1 comments:
ve biz, annemize ve bacılarımıza bu tip herifler baktıkça allah belanızı versin demekten de öte, en köşe genlerine küfür ederiz.
işte o zaman izmir'in kızları muhabbeti açıldığında bizler değil, korkan onlar olur.
Post a Comment