Tuesday, February 12, 2008

Minimum Naz Maksimum Haz

zemini böyle olan odalarda yaşanan
ilişkiler de kalmadigina göre... motorrrrr!

Bayan O'nun lafiydi bu. O dönem bana hasta olmak sanrisinda, ben de onun laflarina tav oluyorum. Icinde Perec kullanma kilavuzu gecen mektuplar yaziliyor. Ne Perec'le ne onun kullanma kilavuzu ile hic alakam yok. Ferhan Sensoy okuyorum o yillar. Yokus asagi lastigi patlayan araba hissini ilk tadis denilebilir tüm olan biten. Bayan O. evli. Bu incir diker gibi oldugum ilk ocakti ama son ocak olmadi. Sonrasi isitilmekten gina gelmeyen o beyhude nasihatlar "sevenleri ayirma", "kimsenin iliskisini bozma", "kucaktan gelen kucağa gider"... Bayan O. ile nereye giderdik bilemiyorum, gidemedik de. Onu aleminde birakip ayrildim oradan zaten. Ama yillardir bir aritmetik olarak kafamda yankilandi durdu şu "kucaktan gelen kucağa gider" problemi. Tek eslilige inananlar dergahindan olsak cümbür cemaat, kucaklar arasindaki "es" i anlayacagim ama neresinden bakarsan bak herkes bir kucaktan inmedir. Sen birinin eskisi, ben birinin bohçası, o kendini birkac yil kaybedip sonra karsina cikan, bir otekisi "benden iyilerine layiksin" salatasinda... Soludugumuz hava bu, yedigimiz yemekler bol salcali olunca arabeskimiz eksik olmuyor, galiba.

Gidiyorsun sen kucaklara sonra. Baska kucaklara. Aradan yillar geciyor. Sen kucaklari, ben kaçakligi unutuyorum. Nazı az hazzi bol olsun diye dayiyoruz aşk sarabini.. fonda elbette ictik aşk sarabini, arabeskiz ya. Sonra bakiyorsun -ki bakamiyorsun- kararli atom gibi direndigin, direttigin, etrafinda bir hayat inşa ettigin kendin'e aynada bakamaz olmuşsun. Utanmak, ayip, ahlak gibi şeylerden vurdugun dem çaydaki dem degil, olsa aynadan süzülür asagi, aksini hiç edercesine.

Sonra şöyle başliyor film: Sünger cektim herşeye, hayat bir kayit studyosu ya, sizdirmamasi lazim sesleri, eski sesleri, eskileri. Süngerbob diye birsey cikmis gordukce aklima geliyor gürültülü bütün odalar. Bir rüyada da zaten evin bütün odalarinda sicil defteri kabul günü var gibi. Hepsi birer odada. Ziyaret edip hal hatir soruyorum... Böyle bir enayilik genlerde var. Kimse ile düsman olamiyorum, en kanatanla bile.

Sonra ara oluyor, fuayedeyiz. Filmden önce, merdivenlerden çıkarken fuayede gördügüm hali geliyor aklima. Hiçkimse öyle uzaktan güzel "el" etmemisti. Söyledigim gibi de giyinmis. Yüzdeki o gülümseme essiz mi ne. Sanki bugun dünden daha mi güzel. Bana baksana diyorum, gözlerini kacirma bana bak... Ne kadar az naz o kadar fazla haz olur biliyorsun degil mi diye ekliyorum... Yeni inşaatimin arkasindan bir gökdelen uzaniyor: Bayan O. ve aktüel eşi kolkolalar. Suratlarda "biryerlerden tanisiyoruz" bakisi... MNMH!

1 comments:

Unknown said...

biri de bir, bini de bir mi bunun. çoğunu defalarca yaşamışla, birini bir kez yaşamış aynı şeyleri mi hisseder. yoksa bu yazı mı öyle hissettirir. yoksa bütün problem yaşayanda mı, yazı içindeki şu cümleden yola çıkarak: "kimse ile düşman olamıyorum, en kanatanla bile".

birdir o. ama şimdi başka kucaktadır. sana da başka kucaktan gelmiştir. kesindir.

peki nedendir bu içimdeki kahrolası hissiyat. nedir bu s.klesi özlem.

peki nedendir "tüh blogger olmadan yazamıyormuşum bunu" korkusuna gark eden bünyeyi, sahte gmail hesabı açmayı düşündüren.

ve tam o sırada telefon çalar. karşıdaki ses aldattığındır.

söz veriyorum bir daha olmayacak.