Bozcaada (Tenedos)
Dügünden ciktik, lastik patladi. Yola cikicaz, biz Kadikoy kopru yolunda lastik bekliyoruz. Derken lastik geldi, araba kendini toparladi, eve gittik, canta yaptik, yola ciktik, tik, tik tik.. 2 günlük yola yine 6 tshirt, 4 mayo, gerekli gereksiz McGywer bir canta.
Birkac aydir ada konusunda türlü baskilar altindaydim. "Ada'yi gormelisin", "Ada'ya gelmelisin".. Pek hayirli olmadi ama adaya gitmek durumunda kaldik, ansizin, mecburiyetten, gazla, dogaclama. En güzeli de bu. Yol boyunca uyuyamadim desem de arada horladigimi soyledi arka koltukta sizan Lupita ve Strofor.
Ma'dan geliyorum...
Hicbir sabah bu kadar canim cey cekmemisti. Eceaabat gecisinde arabalida caya saldirdim direkt. Sabah mahmurlugunda bir avuc insan. Cay dandik ama olsun. Nerde Istanbul sehir hatlari vapurlarindaki caylar.. Yarim saat sonra karsidayiz, Gelibolu-Eceabat gecisi.
Eceabat'tan sonra istikamet Geyikli, kahvalti orda yapilacak deniyor yol amiri Lupita tarafindan. Cok iyi bir kahvaltici varmis. "Cabuk olun o zaman"
Elbette yetisilmiyor, yani yetisiliyor da 09 civarindaki feribot gecisi icin Geyikli kahvaltisindan feragat ediliyor. 07-09 arasindaki karayolu gecisi muthis. Tarlalar, koy icinde size tenezzul bile etmeden yol ortasinda yatan kucuk enikler, yol boyunca inek arayisi. Yol boyunca Lupita'ya inek aradik, meme görecegi tuttu, geldi dikildi basimiza. Ortalikta inek yok. Ne giderken ne dönerken bir tane şöyle memeleri bingil bingil inek goremedik. Hayvancilik belli ki tasinmis buralardan.
Geyikli'deyiz, karsiya gececegiz. Feribot girisinde yine manasiz bir Arena Programi ortami var. Polis-zabita-gorevli tipli biri gelip sanki illegal is ceviriyormus gibi "3 lira" diyor. Feribota alinacak miyiz mechul, kapiya kadar dayanmisiz. Aliyorlar mi, almiyorlar, aliyor musunuz, yazik degil mi bize, sabahin köründe, kahvaltiyi salladik bak. Gecin diyor. Bu kapi gorevlilerine oldum olasi hasta olmusumdur. Muthis bir is yapma hissi, buralarin aslani benim, istersem geciririm, istersem bekletirim hasbihali. Vay babalar vay.. Izin verdi de gectik. Feribot karsiya geciyor, Tenedos'a hosgeldiniz.Gümüs otel
Kahvalti pert, odalar temiz-idare eder, duş pert,
buna göre fiyati da pert.
Kalacagimiz otel, Gümüs Otel. Lupita son gece ayarladi, ama nerde oldugunu bilmiyoruz otelin. Derken Giovanni cin ya, hemen kapizladi oteli: "Aha iskelenin dibinde karsida Gümüs Otel".. Aramadik, direk çöktük. Oda 24-25. Tuvalet kapisi disardan kapaniyor. Arkandan biri kapamasi lazim. Ikinci oda henuz dolu 12 de bosalacak. Sabah saat 10:00 ve mideleri diski dolu 4 kisi odada alt alta üst üste yatiyoruz. Otelin camindan ada cok sahane gozukuyor. Otel odasi da bildigin oda, bir yatak duvarda 1 er havlu, 37 ekran tv, bir dolap, beyaz kirec duvarlar, odam kirec tutmuyor, ama tuvalete bombardiman yapmazsak bizi kabizlik tutacak. Sira ile herkes patir patir tzomborghaaaaaaaaaaaa.
Odaya gecmeden arabadan esyalari alirken ufak bir kriz, Lupita'nin canta Istanbul'da unutulmus. Hemen operasyonla bir mayo iki tshirt, bir tane dusuk bel seksi ada şortu, Hulya Avsar style.. Tenis raketi eksik, adada kort da yoktur zaten.
Kale hesabi, tarih hesabi...
Hangi prensesi yemislerdir icinde allah bilir.
Otelde pinege luzum yok, acilen suya atilip, tuzlu su ile kucaklasma arzusu var bedenlerde, de, de, de. Zaten ortalik gavur şeysi gibi yaniyor afedersiniz.
Rotayi ogrenip, veriyoruz yolu Mitos Beach'e.
Mitos, az gelismis medeniyet Bozcaada'nin en medeniyet gelmis plaji. Buna ragmen, elektrik ve buz yok. Hos bir kiyak telefon sarj edebildim ama buz yok diye raki icemedim. Olsun be abicim, rahatlamaya geldik, olur ole be, di mi beeee..
Mitos girisinde karsilayan bey, bir anda rezervasyonunuz var mi diyince bir "Haydaaaa Atilla Maydaaaa" havasi olusmadi degil. Yok tabi ki, yoldan geldim yorgunum, ben rezervasyonlu ortamlara vurgunum. Elindeki yerlesim planindan bize sezlong isaret ediyor "33 ile 35 i verebilirim".. Bakiyorum 33 ve 35 kukuletali sezlonglar, guzide beach'imizin gozde tribunlerinde tam karmasinin ortasi.. Etrafta koca kari ve kelek abiler kayniyor. Muhabbet cekilmez, biz soyle soldaki daha genis yayileybil yere gecelim sürüncemesi 10 dakikamizi aliyor. O esnada gidip 33ve35 icin yaptigimiz odemeyi geri aliyorum, lazim onla kola icicez daha.
Acilen suya, soguk suya, yine cok afedersiniz Bozcaada'nin kicdonduran deniz suyu meshurmus. Ama bana birsey olmaz diye kosarak atladim. Olmadi da, kötülere birsey olmaz. Sunu itiraf etmeliyim ki hayatimda girdigim en güzel deniz. Yani Cebelitarik'tan Hint Okyanusu'na kadar denize girdigim falan sanilmasin. Denizin güzeli nasil olur nasil tarif edeyim bilemiyorum ama 40-45 metre mesafede bile sig bir alan, rüzgarli hafif esintili, soguklugu birkac dakika sonra vucut isisi ile dengelenen, berrak, ayaklarinizi gorebildiginiz, kumu ipince, tertemiz bir deniz. Ne diyim ya ne diyim yani daha, neden Bozcaada'ya gel diyen'i simdi daha iyi anlayabiliyorum. Ah dedim denize bir masa atayim, iki de sandalye be Stroforum, surda takilalim. Sudan cikmazsak da parmaklar ayaklar büzüsüyor, ona bir hal care bulsak.
Yayileybil alanda hemen biletci geldi, paralar lütfen. Kisibasi 3 lira kesti belediye affetmedi. Olsun dedik bu da olur. 33-35 tribününden iyidir. Ver dedim biraya, ver dedim kolaya. Al biralari gir dedim denize.
Denizsuyunu genizlere cektikce gayri ihtiyari acikiyorsun. Yemek icin Mitos'un ortami kullanacaksin, hakkini vermek lazim restorani guzel. Ver dedik ordan deniz borulcesini, ver ordan tavuk izgara, mangaldan köfteyi... Kubrick filmlerinden firlamis bir garson var ortamda. Ne sans di mi, bize bakan da o. Daha onceki hayatinda ne is yapiyordu ya da hangi isi siktir edip gelip burda garsonluk yapmaya basladi diye düsünmedim degil. Garsonlardaki ehemmniyet dikkatimizden kacmadiysa bu bizim kendi sehrimizde masadan kalkinca direk ceketimize sarilip giydirmeye calisan yalama kumeli restoranlarda cok fink attigimizdan degil. Bir bukle gereksiz detaylari takip etme ve arsivleme hastaligi.. Sevdim seni adamim bana bir kola daha getir.
Bayilandolar, baylamoslar, french mp3 arsivinden olusma bir restoran bahcesi resitalinden gina gelmek uzere iken sezlonglara geri donus ve plajdan ayrilana kadar yatay duzlem, bir bukle vucut bronz dengesi yani halk arasindaki deyisle "amele yaniklarini" toparlama seansi. Gunes de yakiyor allahsiz, bizim krem 4 mus, 20 surmek gerekiyormus. Hic kafam basmiyor bu 4 e 5 e 8 e 15 e.. Ne lan bunlar. Yok sütü, yok kremi.. Gitmis almisim iste en kralindan Clarins, ama yaranamiyorum ne etliye ne sütlüye.. PizBuin after-sun'im bile var, gecen sezondan kalma, oh miss.. Sürsem onun kokulari bulansa, sonra sabaha dogru kicimdan kum ayiklasam diye ertesi günü coktan kurguladim bile. Bu esnada da Lupita aksami kurgulamis.
Mitos'dan cikip otele geri donuyoruz. Rejenerasyon idmani icin herkes odasina cekilip, dusa giriyor. Biz yine Stroforla Sunduz-Nuri'yiz. Duş sira ile tzomborgha sira ile, askeri disiplin... Ruzgar gullerine gidecegiz, ama ondan once sarap icin Corvus ve Ataol'a ugruyoruz. Corvus daha sonra aksam yemekteki lakirdidan ogrenecegiz ki tasi taragi toplayip artik ununu eledigini ve elegi duvara asmaya karar veren Mimar Resit Soley'in adadaki sarap projesinin adi, markasiymis. Resit Soley, adaya gelmis, baglar satin almis, sarap fabrikasi kurmus, Corvus adi altinda sarap uretip satiyor. "Valla düsünmüstüm".. Lodos Restaurant'da 4 kisilik yer ayiriyoruz 21:30'a, kenarda guzel bir ufak masa, tikirinda... Ruzgar gülleri dönüsünde, raki-balik limited.
Corvus'da saraplar pahali kaciyor Ruzgar gülü dibinde ayakta icmek icin, hemen meydanda Ataol Sarapcilik'in dukkanina yanliyoruz. Dukkanda bizi sen sakrak Sezgin Bey karsiliyor. Ada'nin yerlisiymis, ertesi gün kendisi beni Ata Demirer'e benzetecek, ben de "olur ole" diyecegim, gecinip gidecegiz... 2 sise sarap çözüp, basiyoruz Polente'ye. Yani ruzgar gullerinin oldugu yere.
Polente, Türkiye'nin en batisi mi oluyor ne oluyor. Arabada tek geyik bu. "Simdi biz ulkenin en batisina mi gidiyoruz. Vay anasini cok heyecanliyim, tarihi bi an bu".. Ben zannediyorum ki kimse yok, oho megerse gunbatimi ortami diye trendiyel bir kalabalik var. Noluyoruz lan? Kim bunlar anam.. Ne zaman gelmisler. Parti baslamis bile.
şüphesiz partinin en dikkat çeken ciftiydik:
lupita - trofolo
Millet teskilati kurmus. Olay su ki niye peynir almadik. Boyle islak islak gitmiyor sarap. Tikandim bak, bogazimi yakmaya basladi, ama fena degilmis Ataol, tuttum. Lezzetli sarap. Ama kil oldum bizde yonetmen koltugu yok. Herkes gunese dogru uzatmis ayaklari, biz ayakta kaldik. Mutlaka bir dahaki geliste Director koltuklari ile geliyoruz. Birkac baska gerekli gereksiz aksesuar da olursa fena olmaz, fazla cibil kaldik. Adapte olamadim ambiyansa.. O halde kendi ambiyansimizi yaratalim dedik, ictikce ictik, ictik, ictik, ictik ve bosalmamiz, rahatlamamiz gerekiyordu, icimizdeki seytani cikardik, adeta Ridvan cikti icimizden.
- kuş çıkar mı?
- iki dakka insan olun
buluz brothers
- günes gidiyor, bitiyor, n'apicaz?
- şunu hissettimki hep ruzgar gülü dibinde fotograf cektirmek istemisim,
en buyuk uktemmis beceremedik ama olsun, bole de iyi
Polente'yi de erittik, yedik. Yanniz saklabanlik damari tutup, fenere tirmandik. Gercekten yusuf yusuf oldum. Fener izbelesmis, bana kalirsa ibnelesmis. Kapisina zincir vurmuslar zaten, cikip da kafanizi yarmayin adeta demisler ama serde tirtlik var ya illa ki cikacagiz. Yukari dogru tirmanan salyangoz merdiven ve ortaliga bakan tarafinda korkuluk yokkkkkkk, cok korktum düsecegim ve pekmezim akacak diye.
Neyse kötülere bisi olmazmis.
- yahu cikarken düsmedik, tepesinden asagi düsecektik az kalsin.
Döndük adanin merkeze. Lodos'taki randevuyu 5-10 dakika gecirdik. Masayi dedik satmasinlar, bizi burda yaban ellerde aç komasınlar.. Aha masa boş. Anında çökülay, oo arkada Corvus'un önünde Resit Soley bey de burdalarmis. Gece boyu masanin konusu olacagindan ve kendisini cekistirecegimizden haberi yok tabi. Garson geliyor, biraz agir geliyor, eli agir geliyor, siparisleri agir getiriyor ama olsun bu da guzel be.
Ne varsa getir diyoruz. Istanbul'da yiyemiyecegimiz ne varsa getir, kurta da kimiz getir. Ahtapot, kalamar, rokali mokali salata, kabakcicegi dolmasi, falan filan o şu bu sen.. Yan masadaki çocuğu yiyecegiz utanmasak, açlık beynimiz vurmus. Kafayi yemisiz. Guzel de gidiyor raki, hava temiz... Evet Lodos'a gecer oy verdim, onay bekliyorsaniz, gidebilirsiniz, yol verdim..
Lodos'dan cikip bir arkada Kaikias'i gorelim diye dolaniyoruz. Bir numara yok o tarafta hayat durmus 00:00 civari, Salhane denen yer de kapatilmis. Dönüyoruz iskele tarafina. Meydana yakin bir yerde Polente adinda bir mekan var. Tek canli kalan yer burasi olmus. Kic koyacak bir masa, oturak bakarken kardesimi goruyorum, kardesim, vayyy Ata naber ya.. Ata Demirer, bastan soliyim yarin Ataol seni bana benzetecek haberin olsun, yani Ada'da dedikodu cikmasin, bu halk bana sen diye neden nicin nasil bakmasin, daraltmasin... Yaklasik 30 dakika kadar Polente'de oturduk, cekirdek citladik. Hicbir garson gelip bize ne icersiniz demedi. Bizim de canimiz sikildi otele döndük. Baktik otelin barinda hareket var, mutlulugu baska yerlerde aramisiz, yuvamizda alem var haberimiz yok. Cokmemizle cay isteyen bunyenin uyku sinyali vermesi bir oldu. Caylar geldi, icilemez esvapta, o halde odalara marş, naş, hadi kış kışşşşş....
Günlerden Pazar, kahvalti icin Gümüs Otel'in gece bar gündüz kafemsi olan masalarindayiz. Kahvalti, coktan secmeli, kendin kalkip self-servislemeceli. Su var ki begenmedi kimse. Bir onceki gun geldigimizde, Corvus ile Lodos'un sokagindaki kahvaltcida yedigimiz kahvalti cok daha guzeldi. Bu baglamda otelde kahvalti alinmayabilir, disarda alinabilir, sadece kalmali, ceyrek pansiyon bir anlayis var mi bilemiyorum.
Ekip toplan derhal denize. Ancak bu sefer rota, Ayazma ve Akvaryum plaji. Dünkü Mitos, Habbele Koyu'ndaydi. Ayazma'ya gidiyoruz, ayazma essek gibi kalabalik, alabalik. Olmaz diyip Akvaryum'a devam ediyoruz.
akvaryum koyu
Akvaryum koyunun olayi, yine berraklik ve derinlik: Baliklari goruyormususn, kopekbaligi, dev ahtapotlar, yunus baliklari, balinalar falan..
Gerci biz hicbirini goremedik ama gidip de girmemis olmamak icin Akvaryum'a bilahere ilgi alaka gösterdik. Galiba haftasonu dalis turlari boyle birsey oluyor iste, o koya git atla, bu koya git zipla... Zipkin eksik, bir dahaki sefere artik.. "valla düsünmüstüm"
Baktik Akvaryum da bizim gibi profesyonel yüzücü, daliscilara göre degil. Biz ustelik skindive daliyoruz, herkes tüple daliyor, millet komplekse girmesin diye uzadik direkt. Burda önemli olan maneviyat. Denizde insanin dostu olmaz. Günes basa gecmis gibi konusuyorum degil mi, gecti gibi, gecmedi gibi.. Ver elini Mitos ya..
En iyi yer bildigin yerdir. Mitos'da artik ahbab cavusuz, bizi zaten otoparkin cavusu karsiliyor: "Naber abi"
Giriste merasim, ama artik olaya asinayiz, rezervasyon yok, direkt kendi mekanimiza geciyoruz. Kola ver, su ver... ver yaniyoruz... icim yaniyor, bildigin gibi degil, sms trafigi hantalca, gaddarca... Tanrim deniz carsaf gibi, gel yat diyor uzerime. Hazirlikliyiz, bugun deniz yatagi, ufak bir top ve deniz gozlugu aldik. Aksiyonlara aksiyon katacagiz. Plajin en dikkat ceken dörtlüsü olmaya kararliyiz. Plajda zaten bu arada saysan, 25 kisi var. Olsu guzel populasyon, böyle de güzel.
Kah Stroforla ikili, kah Giovanni'li 3lü adeta Macar sutopu takimi antrenmanini andiran görüntüler. Zaman zaman dize kadar gelen suda rovosata denemeleri, ucan vole atmalar, kendini kaptan Tsubasa sanmalar, hos daha Kewell da yok ortalikta. Bir Zambrottalasma, bir Buffonlasma.. Uctukca ucasi geliyor insanin. Macar sutopu takimi gibiyiz degil gibiyiz, caktirma, bozuntuya verme, omuzlari da kabart... horrr horrrrr grorrrrrrr.. "At abinin kilsiz gogsune, daha yeni trasladim..."
bakarsan bag olur, bakmazsan taşev olur.
Biz dörtli bir sohret yakalariz diye beklerken, Lupita'nin kenardan kendini denize atarak uzaklamaya calisan afacan terligini km'lerce yüzerek geri getiren Strofor, sahilde sevinc cigliklari ile karsilaniyordu. Giovanni ile ikimizi kiskanclik kizleri sardi, Strofor'u bogmaya karar verdik... uyandim, gunes geciyor, ruyaymis.. Yani Strofor'u bogma kismi, terlik kurtarma operasyonu tumuyle gercek. Krem ver, süt ver, geberiyorum, sik, fisfisla, sürrrr... ohhhhhh....
Ada merkezine geri dönüs icin seri kalkis, seri hareketler.. Ataol'da damacana sarap, Sezgin abi'nin onerisi ile raki yaninda aglar dedigi ezine peynirinden birer teneke kapizlayip feribota yerlesme.
Adadan donus de gelis gibi mafyatik. Feribot icin rezervasyon yaptirmak gerekiyormus. Adada vazgecilmeyen bir rezervasyon fenomeni var. Istanbul'da bu kadar rezervasyonsuz almiyoruz yok vallahi, ben anlamadim. Bu ada cok simarmis. Neyse ki belgede tahrifat yapip 18:00 feribotuna bir sekilde kafayi sokuyoruz. Ertesi gün gazetede bir haber var, sabah Giovanni herkese fwd'luyor. Bakan'in soforunu feribot iskelesinde sirayi atlayip girmeye calistigi icin halk linc etmeye kalkismis... Abovvv ki ne abovvv.. ucuz kurtarmisiz.
Dönüs yolunda Tekirdag'da bir mal köftecide mide fesadi gecirircesine köfte soluklamasi. Agriyan ve sizlayan sirt, ensekökü diyagrami.. Sen sorarsan sunu solerimk ki vay be Tenedos sen cok acaipmissin gercekten, solugumuzu kestin adeta!
Kilitbahir
Ayazma-Habbele arası
"Burası bağlarla dolu, rüzgarıyla ünlü bir şarap adası.Troya Savaşı'nda Akha'ların hileli atı Troya kentine gönderdikten sonra saklandıkları, mitolojideki adıyla TENEDOS...Thenes'in oğlu Thenedos'un yurdu..."
kaikias'in sitesinde Handan-İsmail BEYDİLLİ kaleminden...
TENEDOS ROAD VIDEO
10 comments:
reşat nuri güntekincesine...anadolu notları gibi değil gibi..
tatil nedir unutan birine, tatile cikmak gibi bisey oldu...bir nevi blogacation...tsk :)
kıskandırırcasına valla.
cok alakasiz olucak ama
acaba fotolar cok guzel cikmis makinenin markasini ogrenmemizde sakinca varmi ?
Sulu;
Flickr'da Additional Information alaninda yaziyordu ama tekrar ekleyeyim: Taken with a Sony DSC-R1.
Eklemeyi unuttum polarize filtre de kullaniyorum, Hama.
NYG;
Bekarligin son gunlerin kiymetini bilir gibi, bilmez gibi.
Farovey;
Biz Amerika triplerini kiskanmiyoruz ama.
Shopkolik;
Hic tatil anlayisim olmadi benim de yani bir Dürtenyan olmazsa ya da bir katalizör bu yukarda gorulen tatilesk hareketlere de girismek zor, kendi acimdan. Tatile cikin, acilen!
ciddi bir hata var ama sanki.
vapurda çay içmekten bahsetmişsin de gelibolu-eceabat arası vapur yok. gelibolu-lapseki olmasın o? hadi en olmadı eceabat-çanakkale.
Sinirliadam,
Ilk defa gittim, hata olmasi muhtemeldir, birsey ile birsey arasi iste :) Vapurdaki cay gercek ama, kötü ama.
adını hatırlamadığına göre lapseki'dir geçtiğin yer. vapurun da çayı kötü ve gereksiz pahalıdır, evet. yine de öğlen saatlerinde binmediğin için şanslısın, yoksa parfüm ithalatçılarıyla ile uğraşabilirdin.
güzel bi deniz güzel bi dörtlü güzel fotolar güzel yemekler
biz yapamadık şöyle bi kare as
Post a Comment